kapat
19.06.2001
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi

banner
Dünyadan
Spor

Magazin
Astroloji

Para Durumu
Hava Durumu

Bizim City
Sizinkiler

Sarı Sayfalar
İstanbul

Cumartesi Eki
Pazar Eki

Künye
E-Posta
Reklam
Arşiv

A T V

Win-Türkçe
ASCII

Finansbank

 
GÜLAY GÖKTÜRK(gokturk@turk.net )

Esas hakkında

Geçenlerde Zaga'da Okan Bayülgen'in telefondaki bir seyirciyle konuşmasına tanık oldum. Telefondaki seyirci, Bayülgen'in bayan konuğuna soracak oldu: Hiç ihanete uğramış mıydı acaba?..

Vay sen misin soran! Bayülgen'in bir dövmediği kaldı seyirciyi. Önce kocaman bir "Sana ne" azarıyla ağzının payını verdi. Ardından da, hepimize özel hayatlar konusunda güzel bir ders verdi. Sana ne... Size ne... Bize ne... Slogan buydu. Özel hayatlar merak edilmemeli, kurcalanmamalı, böyle uluorta sorulmamalıydı...

Bayülgen'in program boyunca yaptığı iğnelemelerden Tarkan olayından derinden etkilendiği ve öfkelendiği; "sana ne" azarında da bu öfkenin payı olduğu anlaşılıyordu.

Oysa, ben bu iki olay arasında bir benzerlik bulamadım. Bu yüzden "Sana ne" azarını da yadırgadım. Seyircinin sorusu -ister cevaplanır ister cevaplanmaz ama- yerinde ve normaldi. Özel hayatları merak etmekle, sormakla, anlatmakla yani gönüllü paylaşmakla; özel hayatlara izinsiz girmek birbirinden tamamen farklıydı.

Dahası, eğer bizler birbirimizin aşklarını, nefretlerini, korkularını, acılarını ve sevinçlerini, kıskançlıklarını ve ihanetlerini, kısacası duygu dünyalarını merak edip konuşmayacaksak, bunları birbirimize açmayacaksak, bunlar üzerinde kafa patlatmayacaksak, başka neyi konuşacaktık ki...

***
Basının bitmeyen tartışmalarından biri olan "Özel hayata saygı" tartışması, Tarkan'ın özel albümünden çalınmış fotoğrafların yayınlanmasıyla yeniden alevlendi. Hep beraber bu konudaki duyarlılığımızı bileyip özel hayat hırsızlarını lanetledik.

İyi, hoş da, biraz eksik kalmadı mı?

Olay, farklı boyutlarıyla bütün yayın organlarında ve bir düzine köşede işlendi işlenmesine ama bu geniş ilgi, tartışmanın sadece bir "usul tartışması" olarak yürütülmesini engelleyemedi.

Yani Bayülgen'in formülasyonuyla, bir "Sana ne - bana ne" kamplaşması... Toplumun yarısı, "Adam ne yaşarsa yaşar, size ne" dedi... Diğer yarısı da, "Madem ki kamuya mal olmuş bir adam, ne demek bize ne" dedi...

Yaşanan şeyin kendisi -yani Tarkan'ın gayet dramatik bir ifadeyle hiçbir zaman pişman olmadığını, utanmadığını söylediği şey- yine güme gitti.

Aslında biz tartışmaya değer birçok meseleyi, aynı usul tartışmasına hapsedip öldürmeyi çok iyi beceriyoruz. Söz pornografiden mi açıldı? "İsteyen basar düğmeye kapatır" cümlesinden öteye bir şey söylendiği pek duyulmuyor. Fikir özgürlüğü mü tartışılıyor? Fikir dağarcığımızdan bulup çıkarabildiğimiz şey genellikle "Herkesin istediği gibi düşünmek hakkıdır" türünden birkaç cümleden öteye geçmiyor. Marjinal cinsel eğilimler mi sözkonusu? Tek söyleyebildiğimiz, "Kimsenin cinsel tercihi sorgulanamaz" oluyor.

Oysa herşey gibi cinsel psikoloji de yargılanamaz ama bal gibi sorgulanabilir, üstelik çok da öğretici olur. Gelin görün ki, her sorgulama bir tahlili, yani bir çabayı ve birikimi gerektirir. Tabii bir de, özel hayat deneyimlerini magazin ya da sansasyon gazeteciliğinin tekelinden kurtarıp; üzerinde konuşmaya, kafa yormaya değer bir alan haline getirmeyi...

Örneğin ben, ne zamandır deklare bir eşcinselle karşı karşıya geçip, eşcinselliğin heteroseksüel cinsel kültüre alternatif bir cinsel kültür yaratıp yaratmadığını; bu anlamda radikal mi yoksa taklitçi mi olduğunu tartışmak isterim.

Eşcinsel kültürün, sıkça iddia edildiği gibi, mevcut cinsiyet rollerini yokedip yoketmediğini; tıpkı heteroseksüel cinsel kültür gibi cinsiyetçi olup olmadığını; cinsiyetçiliği yeniden üretip üretmediğini anlamak isterim.

Eşcinsel kültürün bedensel haz olanaklarında yepyeni ufuklar açıp açmadığını, monogami, kıskançlık, evlilik, sadakat, ihanet gibi kavramlara radikal eleştiriler getirip getirmediğini ve ikili ilişkilere yeni formlar kazandırıp kazandırmadığını öğrenmek isterim.

Ama bütün bunlar için herşeyden önce birilerinin çıkıp "Ben eşcinselim" demesi gerekiyor. Sonra da kendi eşcinselliğini nasıl yaşadığını anlatması ve yaşadıkları üzerine akıl yürütmesi...

Böyle birileri çıkmadıkça, usule ilişkin itirazlar etrafında sözde bir tartışma sürüp duruyor. Esas hakkındaki konuşmalar da bir türlü başlayamıyor.

www.sigortam.net


Copyright © 2001, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır