kapat
19.06.2001
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi

banner
Dünyadan
Spor

Magazin
Astroloji

Para Durumu
Hava Durumu

Bizim City
Sizinkiler

Sarı Sayfalar
İstanbul

Cumartesi Eki
Pazar Eki

Künye
E-Posta
Reklam
Arşiv

A T V

Win-Türkçe
ASCII

Finansbank

 
HINCAL ULUÇ(uluch@sabah.com.tr )

Babalar.. Çocuklar.. Okullar..

Cıvıl cıvıl.. Neşe ve coşku gözlerinin içinden fışkırıyor.. Geldi.. Masamın karşısındaki sandalyeyi işaret etti.. "Oturabilir miyim" dedi.. Gözlerimle evetledim..

"Size bir sorum var. Yanıtı çok merak ediyorum.. Buraya oturduğunuzdan beri çevrenize bakıyorum. Herkes sizi birbirine işaret ediyor. Adınızı fısıldıyor.. Bunlar sizi rahatsız etmiyor mu?.. Ünlü olmak nasıl bir şey" dedi..

Etraf aynen öyle..

Etraf dediğim Antalya Migros.. Migros dediysem, yanlış anlamayın. Onlar adını yanlış koymuşlar diye.. Burası bir alışveriş merkezi.. Tam 97 dükkan var içinde.. Yarısı da Migros.. Yani bir alışveriş merkezi.. Oysa Migros insana sadece bir süpermarket çağrıştırıyor.. Migros Alış Veriş Merkezi.. Migros Mall.. Ad mı yok.. Hele Antalya'ya hergün gelen binlerce turistten biriyseniz, Migros'un muhteşem bir Mall olduğunu nerden bilebilir siniz?..

Olağanüstü güzel bir merkez burası.. Bu ayın başında açılmış.. Antalya'ya çok şey kazandıracak.. En başta iş alanları.. Sonra sosyal ve ekonomik hareketlilik.. Klas.. Kalite..

Dolaştık önce.. Abdullah Kiğılı ve Kamil Özçoban kardeşlerime rapor.. Kiğılı ve Park Bravo Mağazalarını teftiş ettim.. Harika ikisi de.. Levent her zamanki gibi gecikmiş.. Polo henüz açılmamış.. Açılışa hazırlanan son 26 dükkandan biri de onunki..

En iyi markalar köşe başlarını tutmuşlar bile..

Açıldığı üç gün, 80 bin kişi ziyaret etmiş.. Bu Anadolu'da bir şehir nüfusu.. Bize tüm bu bilgileri veren Güvenlik Müdürü Bari Akkoyun "Daha sonra düşer tahmin ediyorduk, düşmedi" dedi..

Geniş bir otoparkı var.. İnsanlar ailecek geliyor, alış veriş yanında hoşca vakit geçiriyorlar..

Bir hesap, bir de mimari hatası var bence.. Hesap hatası.. Food Court, yani hızlı yemek bölgesi, bu merkeze ufak.. Daha geniş tutulmalıydı.. Mimari hatası.. 9 sinema salonu var. Sinemalarla food court arasında duvar var. Oysa sinema önü, bu fast food meydanına açılmalıydı.

Bir bildikleri vardır. Benim diyeceğim, bu harika merkez Antalya'ya hayırlı olsun.. Olacak da..

Dolaşırken, hemen her dükkandan davet aldık.. Bir kahve.. Bir çay.. Bir merhaba.. Antalyalılar konuksever insanlar..

Başak "Sıkılmıyor musunuz" derken, işte bu ilgiden söz ediyor..

"Tam tersine çok mutlu oluyorum. Onlarla ikişer laf etmek, kucaklaşmak, seninle olduğu gibi mini sohbetler yapmak, hoşuma gidiyor.."

"Ama kendi dostlarınızla sohbet edemiyorsunuz.."

"Sadece dostlarımla sohbet etme amacım olsa, böyle halkın içine gelmem ki.. Geliyorsam, kucaklaşmak içindir. 'Star, halkla arasına mesafe koymalıdır. Star ulaşılmaz olmalıdır' düşüncesinde olanlar var. Ben onlardan değilim.. Bu insanlar olmasa ben 'Ünlü' olabilir miydim?.. Beni, Hıncal yapanlar onlar.. O zaman onlardan kaçmak niye.. Hep içlerinde olmalıyım.."

Başak ertesi gün, üniversite sınavlarına girecek..

"Nereyi istiyorsun" dedim.. "Ben konservatuar istiyorum" dedi.. "Mimar Sinan Üniversitesi.. Ama babam bu okula pek sıcak bakmıyor.. Ciddi bir şey okuyum istiyor.."

"Bak Başak" dedim.. "Git babana benden selam söyle.. Onun gibi çok baba ve çok kızını tanıdım.. Oğulu da.. Babalar kafalarında bir yol buluyorlar çocukları için.. Onun bu işi sevip sevmediğini düşünmeden.. Çocuk baskıya dayanamayıp kendi istediği değil, babasını mutlu edecek okulu seçiyor.. Babalar özellikle sanata yönelik okullara burun kıvırdıkları için, sanatçı ruhlu çocuk, başka meslekte başarılı olsa da mutlu olamıyor. Çocuğu mutsuz olunca, baba da başını dövmeye başlıyor, 'Ben ne yaptım' diye ama iş işten geçiyor.. Yakın dostlarım arasında bu karşılıklı, baba- evlat mutsuzluğuna o kadar şahit oldum ki.. Baban sana tavsiyede bulunsun, ama son seçimi sana bıraksın.. Bu senin hayatın, babanın değil.. Israr et babana.. Hatta, İTÜ Konservatuarını da yaz.. Orada da çok iyi bir müzik eğitimi var.."

Babalar ve özellikle kızları.. Ve ezeli anlaşmazlık..

Başarı merdiveninin basamaklarının ilkinde insanın karnının doyması var. İkincisinde, güvenli bir barınak.. Üçüncü basamak sevgi.. Dörtte de başarı var..

Ama en tepede.. Zirvede ne yazıyor.. Ben yazmıyorum, çağımızın düşünürleri yazıyor..

"Sevdiği işte başarı.."

Mutluluğun doruğu bu.. İnsanın sevdiği işte başarılı olması..

Babalar çocuklarının mutlu olmalarını isterler değil mi?..

***
"Burayı nasıl buldun" dedim Başak'a..

"Biraz pahalı" dedi.. "Bir de gençler için fazla şey yok.."

Mustafa Taviloğlu duydun mu, gençlerin şikayetini.. "Gençler için bir şey yok" demek, "Mudo yok" demek.. Nerdesin?.. Bak, Adana'daki harika Alışveriş merkezi de müthiş iş yapmaya başlamış.. Anadolu gençleri kendi dükkanlarını bekliyorlar.. Aloo!..

Frigya Vadisindeki tükenmez hazineler..
Çavdarhisar'ı geride bıraktıktan sonra, Hacı Kebir kasabasına uğradık.. Rahvan at yarışları varmış.. Bu rahvan dedikleri at türü Osmanlılardan kalma.. Ortaasyadan üzerinde geldikleri atların nesli.. Bacakları kısa.. Yere yakın atlar bunlar.. Hızlı değil, ama dayanıklı.. 40-50 kilometreye "Bana mısın" demezlermiş.. Rahvan at yarışı, bizim bildiğimiz dört nalla alakasız.. Kural ayakların dördü birden yerden kesilmeyecek. Yani at koşmuyor, hızlı yürüyor bu yarışta.. Büyük ilgi topluyor.. Ta nerelerden at getirenler var.. Vaktimiz yoktu.. Nazik Belediye Başkanı Mehmet Nuri Korkmaz'in ikram ettiği ayranı içip, ayrılırken "Bu festival için seneye mutlak geleceğiz" sözü verdik.. İnşallah!..

Sıtkı Usta bizi, İnli Köye götürdü sonra.. Yüzlerce yıllık mağaralar.. Doğal soğuk hava deposu.. Tepeye doğru tırmandık.. Bir mağarayı Sıtkı Usta dayamış döşemiş.. Buraya kafa dinlemeye geliyor..

Artık hızlanmamız gerekiyor.. Daha şehirde göreceklerimiz var..

Sabahtan beri içinde dolaştığımız Frig Vadisinin bir müzesi var, kentte, enbaşta da o..

Müze, 1314 yılında Germiyan Beyleri tarafından yaptırılan Vecidiye Medresesi içinde.. İçinde binlerce yıllık tarih var.. En ilginç parça, Amazonlar Lahdi.. Üzerindeki kabartmalar, kadın savaşçıların Yunanlılarla savaşını anlatıyor.. Müthiş bir şey..

Sonuncu Germiyan Beyi, II. Yakub'un yaptırdığı Külliyenin imareti de, Çini Müzesi olarak düzenlenmiş.. Müthiş, ama müthiş güzel çini örnekleri var içerde.. Bir paha biçilmez servet. Bir müthiş güzellikler dizisi.. Buraları yaya dolaşıyor ve eski Kütahya'nın daracık sokaklarında yürüyoruz.. Eski Anadolu evleri.. Birbirinden güzel.. Korunabilmiş olmaları ne güzel..

Hele içlerinde bir tane var ki.. Macar Evi.. Bir müze olarak saklanmış.. Macar Özgürlük kahramanı Lajos Kossuth (1802-1894) ülkesi Avusturyalılar ve Ruslar tarafından işgal edilince kaçıp burada yaşamış.. Evi aynen o günkü gibi korumuşlar. Devrin yaşamının harika bir sunuşu.. Anadolu'nun mutlak görülmesi gereken yerlerinden..

Çıktık.. Ana caddede bir tabela..

"Dünyanın ilk toplu sözleşmesinin Kütahya'da imzalandığını biliyor musunuz?.."

Nerden bileyim..

"Öyle" diyor Sıtkı Usta..

13 Temmuz 1766'da, Kütahya'nın çini, seramik işçi ve işverenleri Osmanlı Beyi Ali Paşa'nın önünde, çırak, kalfa ve usta ücretlerini belirlemişler ve yazıya döküp altına imza atmışlar..

Dünyanın ilk borsası.. Dünyanın ilk toplu sözleşmesi.. Bunlar, Yunanistan'ın elinde olsa, oranın Borsası ve oranın İşçi Sendikaları öyle kıyameti koparmışlardı ki, dünya tanımış, dünya öğrenmişti..

Bizdeki duruma bakın..

Ben herşeye meraklı gazeteci Hıncal, mesleğin 44'üncü yılında tesadüfen öğreniyorum.. Gerisini hesap edin..

Nasıl özetleyerek yazıyorum, gene de bir türlü bitmek bilmiyor, topu topu 36 saat kaldığım Kütahya'yı anlatmak.. Ama yarın bitireceğim galiba..

Comedy Club!.
Yani ben bu M.Ali'nin zekasından hep şüphe ederdim zaten.. Yıllar yılı, İstanbul'da caz kulübü yaşatma konusunda verdiği savaşa bakarak..

Şimdi sen kalk, Selahattin Duman'la ortak ol da Comedy Club aç.. Yani ya Komedi Kulübü..

Açılışa çağırmışlar.. 19.00 diye.. Tam saatinde gittim ki, Selahattin yok..

Bre aman.. Hadi amele iken işe geç kalıyorsun.. Anladık.. 12 yıldır ayni gazetede çalışırız Selahattin'le.. Ona üç kez rastladım, Rio de Janairo'da.. Festivale gitmiştik. O da gitmiş meğer.. Sabah ben otelden çıkarken, o girerdi.. Lobide rastlaşırdık.. Hepsi o..

Ben sabah erken gelirim işe, nöbetçi köşe yazarı olarak.. Yazımı öğleye kadar bitirir, ertesi günlerin yazılarına malzeme toplamak üzere, kente çıkarım, yarım, bir gibi.. Rivayet ederler ki, Selahattin en erken üçte gelirmiş işe..

Saat üçte işe gelen işçi.. Hadi o tamam.. Ama patron işe geç gelir mi?..

Etrafa bakıyorum.. Siyah, laci takım elbise, kravat, James Bondlar.. Koruma desen değil.. İngiliz kuponla koruma kılığı olur mu?. O zaman bu yaz sıcağında bu bahçe kokteylinde bu kıyafet ne?.. Yoksa "Kravat noir" davetti de, biz mi kaçırdık..

M.Ali "Üçüncü ortağın konukları bunlar" dedi.. "Finans sektöründen.."

Bunlar dünyanın her yerinde böyledir.. Londra City.. New York, Wall Street.. Her mevsim, her havada, siyah, laci takım elbiseler.. Konu para olunca "Güven" esasmış.. Güven de "Ye kürküm ye" kılıktan geçiyormuş..

Bir Selahattin'in konuklarına bakıyorum.. Bir de bunlara..

Hakikaten komedi kulübü burası..

Nihayet Selahattin, uyur gezer gibi geldi.. Daha tam uyanmamış, uyanık..

Uyanık, hem de nasıl..

Davetiyede aynen şöyle yazıyor:

"Kokteyl: 19.00- 21.00

Show: 23.00..

Lütfen şov için rezervasyon yaptırınız.."

Bunun Türkçesi şu:

"Saat 21.00'e kadar ne zıkkımlanırsanız beleş.. Ama daha sonraya kalırsanız, bu kokteylde içtiklerinizi de ödetiririz size, haberiniz ola.."

Selahattin uyanık da, biz neyiz?..

Dokuza beş kala, tüydük tabii.. Selahattin'e ilk kesilen olacak değiliz ya..

***
Aslında bana sorarsanız, bu kentin en büyük ihtiyacı idi, Komedi Kulübü.. Gülmeye öyle hasretiz ki?..

M.Ali kulüpçülüğü bilir.. Selahattin de güldürmeyi..

Lacili James Bond kalabalığına bakarsanız, finans da tamam..

Comedy Club, Pazar dışında hergece, 23.00'ten itibaren sizi güldürecek. Saat 21.00 de, Dinner Show var.. Bize bir fragman izleten o çok şirin Grup Garsonlar ve Şafak Yaprak'la..

(Muallim Naci Caddesi, 138 Kuruçeşme.. 0 212 287 32 26)

BİZİM DUVAR
Derviş, Azrail mi Cebrail mi göreceğiz' diyor bazıları... Devletteki israfı bitirmeye geldiği için İsrafil demek daha doğru olur.

TEBESSÜM
Kadınlar tuvaletinde duvar yazısı:

"Kocam heryerde beni takip ediyor..!"

Hemen altında, bir başka el yazısıyla:

"Yalan söylüyorsun bir tanem..!"

SEVDİĞİM LAFLAR
Hayatta iki şeye düşkünüm, bir sana, bir özgürlüğüme.. Özgürlüğüm için canımı veririm, senin için özgürlüğümü..

Anonim (Teşekkürler Seçil)

www.sigortam.net


Copyright © 2001, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır