kapat
06.06.2001
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi

banner
Dünyadan
Spor

Limasollu

Magazin
Astroloji

Para Durumu
Hava Durumu

Bizim City
Sizinkiler

Sarı Sayfalar
İstanbul

Cumartesi Eki
Pazar Eki

Künye
E-Posta
Reklam
Arşiv

A T V

Win-Türkçe
ASCII

itsakiss
 

Haim'in gözyaşları


18. haftadaki Kocaeli maçından sonra Revivo, odama geldi. Gözyaşları içinde ayrılmak istediğini söyledi. Ben de çok duygulandım ve onu takımda kalmaya ikna ettim
Revivo çok büyük umutlarla geldi. Biz de onu büyük umutlarla transfer ettik. Onun futbolculuğuna ve kişiliğine büyük güvenimiz vardı. Ama ilk yarıda şartlar Revivo'nun büyük ölçüde her maçta görev yapmasına engel teşkil etti. Takım da belli bir çizgi yakalamıştı. Özellikle Rapajç, Kennet Andersson ve Baliç'in gol yollarındaki becerileri, bunun yanında 5 yabancı sınırlaması, Revivo'nun bu dönemde görev yapmasını engelleyen faktörler oldu.

Tabii onu çok seviyorduk ve inandığımız için transfer etmiştik ama asıl önemli olan, takımın başarısıdır. Takım bir çizgiye girdiği zaman, bu çizgi önemlidir, kiminle girdiği önemli değildir. Dolayısıyla Revivo bu dönemde görev yapamadı. İddialı, kaliteli bir futbolcu. İlk yarının sonunda Kocaeli maçını oynadıktan sonra odamda oturuyordum, kapı çaldı. "Gir" dedim, Revivo geldi. Uzun bir müddet birlikte oturduk. Revivo, Fenerbahçe'yi sevdiğini, bana da inandığını söyledi. Çok duyguluydu. Ağlamaya başladı ve ayrılacağını söyledi.

Ben de çok duygulandım. Ona bizim ne için burada olduğumuzu, bizim için birinci derecede önemli olan olayın F.Bahçe'nin başarısı olduğunu, şartlar bizi Revivo'yu oynatmama durumuyla karşı karşıya bırakıyorsa, oynatamayacağımızı, bunun herkes için geçerli olduğunu söyledim. Ama kendisini F.Bahçe'ye büyük katkısı bulunması için transfer ettiğimi, bu düşüncemden sapma olmadığını anlattım. Revivo, burada çok başarılı olacağına ikna oldu. Ayağa kalktı ve bana sarıldı. İsrail'e de huzur içinde gitti. Döndükten sonra da, 2. yarıda gerçek Revivo'yu hem Türkiye'ye hem Fenerbahçeliler'e gösterdi.

Devre arasında gelen sihirli sözler
Oynanan her maçın benim için ayrı ayrı önemi ve unutulmaz anları var. Türkiye'nin gündemine oturması açısından sadece benim değil Türkiye'nin unutamadığı 4-3 kazandığımız bir Gaziantepspor maçı var. Herkes soyunma odalarında neler konuşulur, neler yaşanır hep merak eder. Çeşitli senaryolar yazılır. Soyunma odasında şartlar ne olursa olsun, 5 dakika ne ben ne de başkası hiç konuşmaz. Önce sakinleşiriz. O gün sakinleşme dönemini çok fazla tutmadık. Zaman zaman ses tonumu yükseltirim. Bu ölçülerin dışına da çıkabilir. Ama futbolcuma hakaret etmem. Sadece uyarıcı sözler sarfederim. Hataları anlatırım. Her futbolcu zaten algılamak istediğini algılar. Oyunun teknik analizini yaptık. Öğrencilerime "Oyun bizi ilk yarıda bu skorla karşı karşıya bıraktıysa önümüzde aynı süre var" dedim. Neler yapabileceğimizi konuştuk. En son taktik değişikliğine geldik.

Benim; "Kaybettiğin zaman artık kaç kaç kaybettiğine bakma" gibi bir felsefem vardır. Önemli olan kaybetmemek. Kaybettikten sonra gerisi ayrıntıdır. Bunu antrenörlük hayatımda çok yaşadım. Milli Takım'da, Galatasaray'da, Koaceli'nde yaşadım. Ama hep aştım. İkinci yarıda Gaziantep'e karşı son derece riskli oynamamız gerekiyordu. Nasıl oynacağımızı planladık. Türkiye'nin unutamadığı bir ikinci yarı yaşadık ve kazandık.

İlke olarak takımla sezon başında yaptığım konuşmada "Hiçbir takımdan alacaklı kalmayacağız" diye bir ifade kullandım. Bu, şu demekti: "Hiç bir takım bize karşı bizden fazla puan kazanmayacak. Bunu gerçekleştirdik."

Fenerbahçe, takım olma özelliğine ilk yarının son maçı Kocaelispor maçında kavuştu.

G.Saray'dan 3 puan geride olsak yeter
Fenerlist'in Plaza Oteli'nde düzenlediği bir toplantıya katıldım. Taraftarlarda biraz tedirginlik vardı. Biz Galatasaray'dan 3 puan öndeydik. Kadıköy'de Galatasaray'la oynayacağımız maça da 3-4 hafta var. Burada, "Öyle bir takımımız var ki; G.Saray maçına bırakın 3 puan önde çıkmayı, 2 puan geride çıkalım" gibi bir ifade kullandım. Biraz daha iddialı konuşarak, "Hatta 3 puan geride çıkalım" dedim. Nitekim şartlar bizi 3 puan geride çıkardı Galatasaray'ın karşısına. Onlara üstüne basa basa şunları söyledim: "Kafanızda endişe olmasın. Şampiyonluğa resmen inandık. Bu inancımız hiç değişmez. Bugün karşınızda Fenerbahçe Teknik Direktörü olarak oturuyorum. Sezon sonunda şampiyon Fenerbahçe'nin teknik direktörü olarak oturacağım."

Zaman zaman onların endişelerini gözlerinden algıladım. Bunlar doğaldır. Benim de görevim onları inançlı hale getirmektir. Fenerbahçe'yi başarılı kılmak, şampiyon yapmak için Fenerbahçe yönetimi beni bu göreve getirdi. Fenerbahçe iddialı bir kulüp, iddialı insanlarla çalışır. Hayatım boyunca hep iddialı oldum. Bu iyi bir birliktelik. "Geç buldum çabuk kaybettim" şarkısını söylemeyelim.

Tecrübem var
Avrupa Kupaları'nda bir hayli tecrübeye sahibim. Başında olduğum Galatasaray, şampiyonların katıldığı turnuvada ilk dörde girdi. Kupa Galipleri Kupası'nda ilk 8'e girdi. Büyük talihsizlik yaşadık. Werder Bremen ile oynadığımız bir maç var, kolay kolay unutulmaz. Onu geçseydik, belki de kupanın sahibi olacaktık ama geçemedik. Başında bulunduğum Milli Takım Avrupa'nın ilk 8'ine girdi. Bu olayları yaşamış bir insan olarak, Fenerbahçe'yi onların dışında veya daha gerisinde düşünmem mümkün değil. Daha önünde düşünüyorum. Önce kuralar çekilsin.

Fenerbahçe'nin hazırlık programını sadece lige değil, ön eleme ve Şampiyonlar Ligi'ne göre de yapmam lazım. Çünkü fizik olarak, Türkiye'de özellikle ikinci yarıda üst düzeye eriştik. Şampiyonlar Ligi'ni gözardı etmeden br program yapacağım. Çekilecek kuraya göre Fenerbahçe, hazırlık döneminin önemli bir bölümünü belki yurt dışında tamamlayacak. Orada Şampiyonlar Ligi ve ön eleme maçlarına başlayacak. Şampiyonlar Ligi'nde de beklentimiz, en yüksek noktaya çıkmak. Ligde yaşadığımız şanssızlıklar inşallah Şampiyonlar Ligi'nde yanımızda olmaz.

Bunu da başardık
"Benim için çalışacağım kulüp kadar birlikte çalışacağım insanlar da önemlidir. Yapılıp yapılamayanlar önemlidir. Fenerbahçe Kulübü'nde göreve başlarken, "Fenerbahçe'yi ligde şampiyon yapan ilk Türk teknik direktör olma" düşüncesi benim dağarcığımda zaten vardı. 94 yıllık bir büyük camiada bu zamana kadar neden şampiyonluk başarısı bir Türk teknik direktörle yakalanmamıştı?

Bu da benim için ayrı bir itici unsurdu. Şampiyonluğu daha da değerli kılan, Fenerbahçe'nin Galatasaray gibi UEFA Kupası şampiyonu bir devle boğuşup geride kaldığı bir yarıştan galip çıkmasıdır. Bu, gerçekten de çok özel ve güzel bir şampiyonluktur."

YARIN: BALİÇ'İN TRANSFERİNDE YAŞANAN KRİZ

 
Yeni dış kaynağın doğru bir şekilde kullanılacağını düşünüyor musunuz?

Evet
Hayır

 


Copyright © 2001, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır