kapat
27.05.2001
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor

Limasollu

Magazin
Astroloji

Para Durumu
Hava Durumu

Bizim City
Sizinkiler

Sarı Sayfalar
İstanbul

Cumartesi Eki
Pazar Eki

Künye
E-Posta
Reklam
Arşiv

A T V

Win-Türkçe
ASCII

Garildi
 

Ne olacak bu gençliğin hâli?


Röportaj yaparken iki tane kabusum vardır. Birisi aşırı hanımefendi kızlar, diğeri de ergenliğini bitirmemiş ama öyle olduğunu sanan genç üniversiteli erkekler.
Hanımefendilerden bir şekilde yine de iş çıkar. Her ne kadar istemedikleri sorulara asla cevap vermeseler, yaptığın esprilere terbiyeli bir gülümsemeyle karşılık verseler de (bu da adamı nasıl ezer bilemezsiniz, o espiriyi yaptığına yapacağına pişman olursun, ağzında yamuk bir gülümsemeyle öyle kalırsın...) ortaya sıkıcı, banal bir şey de çıksa, bir şey çıkar işte. Artık ne yaparsan yap. İyi ya da kötü, bir malzeme vardır.

Fakat bu genç takımı beni deli ediyor. Şimdi beni gıcık eden o "bir kesim" genç takımı müsaade ederseniz iyice tarif etmek istiyorum çünkü "Mutlu hanım, siz sevgi nedir bilir misiniz ki... O gençler ki..." mektupları almak istemiyorum. Memlekette bir aşırı alınganlık durumu var ki inanılır gibi değil. İçime fenalık geldi. Burada, af buyrun ama, bir hayvan oturmuyor... Kırık kalbimiz sevmesini de bilir icabında sayın e-mail canavarları... (Pendik-Kadıköy minibüs atasözü. Orijinali "liselim" şeklinde biter.)

Mevzuya dönelim. Sözünü ettiğim genç tipi hani şu somurtuk, ağzından kelimeler dökülmek bilmeyen, konuşurken insanın gözüne bakmayan, "Kardeşim alt tarafı bir soru sorduk, bu ne havalar" dedirten, asgari nezaket kurallarından bile bihaber tipteki gençler. İzzet ikramı geçtim, selam bile vermeye üşenirler. Bunlar işin tuhafı genelde hali vakti yerinde, iyi okullara gitmiş, aile terbiyesi görmüş ve mutlaka büyük şehirlerden gelen tipler olur. Muhakkak böyle bir komşu oğlunuz vardır en azından. Kötü kalpli değillerdir aslında. Hani bilmesem mezun olup şöyle havalı bir işe girer girmez cır cır böceği olmayacaklarını, "öküz şahsiyetli" deyip geçeceğim. Ama değil. Başka bir şey. Üşengeçlikten küstahlığa, çekinmeden küçümsemeye gidip gelen şuursuz bir hal.

DOMUZGİLLER
Tek başlarına oldukları zaman nispeten konuşulabiliyor. Fakat üçü beşi bir arada oldular mı, tam domuz oluyorlar. Kolektif bir bönlük hasıl oluyor. Son derece basit bir soruya manasız ve uzun bir sessizlikten sonra rahatlıkla "nasıl yani" ya da "bilmem, hiç düşünmedik" diyebiliyorlar. Allah Allah, sanki onu sokaktan çevirmişim de durduk yerde soru sormuşum. Konuşurken birbirlerinden utanıyorlar diyeceğim, ama yuh artık 20 yaşında da mı? Konuş iki dakika da bitir şu işi.. Yok. Bir bıkkınlık, bir yorgunluk... Sanki icra memurusun da ellerinde ne var ne yok, almaya gelmişsin.

Bir de bunlara bayılan ruh hastası kızlar takımı vardır. Çocuk ne kadar az konuşursa o kadar aşık olurlar. Hangi arada beraber olmuşlardır anlaşılmaz. Zaten neden bir aradadırlar, onu da kimse anlamaz. Hatta bir arada mıdırlar o da şüphelidir. Hani kız aramayı kesse yorgun gencimiz fark eder mi, emin değiliz.

Neyse ki merak edecek bir şey yok. Büyük bir çoğunluğu işe, evlenmeye niyetlenince düzeliyor. Bazıları düzelmeyip, şimdi ismi lazım değil, bir kafenin müdavimi oluyor...

MUTLU TÖNBEKİCİ

 
Yeni dış kaynağın doğru bir şekilde kullanılacağını düşünüyor musunuz?

Evet
Hayır

 

Copyright © 2001, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır