kapat
27.05.2001
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor

Limasollu

Magazin
Astroloji

Para Durumu
Hava Durumu

Bizim City
Sizinkiler

Sarı Sayfalar
İstanbul

Cumartesi Eki
Pazar Eki

Künye
E-Posta
Reklam
Arşiv

A T V

Win-Türkçe
ASCII

Garildi
 

Maaşsız, sahipsiz post-dergi


Roll dergisi ekibi bu aydan itibaren Post Express'i de çıkarıyor. Eski Express'ten farkı, aylık ve söyleşi ağırlıklı olması. Ekip aynı ekip. Kafa aynı kafa. Gayet de iddialılar: 'Kimin kaç kişi olduğu değil, kimin haklı olduğu önemli'
İlk sayı ve önsöz şu: "Gidelim mi? Olur. Hadi Gidelim. Kıpırdamazlar." Bu kadar. Samuel Beckett'in "Godot'yu Beklerken" oyunundan bir alıntı ve altında da bir illüstrasyon: Tren geliyor ama raylar üç adım önünde yeni döşeniyor.

Yücel Göktürk hallerini biraz böyle açıklıyor. "Yola çıkıyoruz ama daha tamamlanmış değil, yavaş yavaş çıkıyoruz. Tren geliyor."

KAMUYA SORUMLULUK
Bir zamanların meşhuuur haftalık muhalif dergisi Express, aşağı yukarı aynı ekiple bu sefer Post Express adıyla ve de aylık olarak çıkıyor. Post, hem "Express sonrası" anlamında, hem posta anlamında, hem de bir İran atasözü olan "Yedi derviş bir posta oturur, iki hükümdar dünyaya sığmaz"daki post anlamına geliyormuş. Bir an merak eder gibi oluyorum ama çok derinlere gideceği belli, hiç girmiyoruz derviş mevzuuna. Amaçlar yine aynı. Patronu yok, sermayesi yok, holdingi yok, tarikatı yok, partisi yok... Meslek haysiyeti var.

"Yaptığın işin hakkını verme sorumluluğu. İşimiz olarak gazeteciliği seçmişsek o zaman onun hakkını vermek gerek. Gazetecilik kamusal bir hizmet. Birinci derece sorumluluk kamuya. Bu sorumluluğu yerine getirmek için de özgür olmak gerek. Sermayeden ve her türlü sorgulamaya kapalı inançtan. Din, siyasi perti, tarikat, bütün bunlardan bağımsız olmak gerekiyor ki ufkumuz olabilsin. Ki düşünebilelim. Zihni aydınlanma ancak bu bağımsızlıklarla mümkün. Kamuya sorumluluktan bahsediyorsak, o zaman ülkede ve dünyada yaşanan bütün meselelerin dile getirilmesi gerekiyor. Birilerinin adına ve çıkarına değil kamusal sorumlulukla, meslek haysiyetiyle dile getirilmesi gerekiyor. Express böyle bir fikirle yola çıkmıştı. Sahibinin sesi değil kendi sesi. Sırtında yumurta küfesi yok. Sahibi olmadığı için özgürlüğü var" diyor "herşeyibilenadam" Yücel Göktürk.

Post Express'in Express'den en önemli farkı söyleşi ağırlıklı olması. Bütün söyleşiler bol keseden yer almış dergide. Beşer sayfalık, altışar sayfalık söyleşiler var. (Her gazetecinin rüyası...) "Söyleşiyi tercih ediyoruz çünkü iki kafa her zaman bir kafadan iyidir. Söyleşi dolaysız ve tartışma doğurucu bir şey. Konuşanı değil mevzuyu düşünürsün. Doğru sorularla gerçeği koyarsın ortaya. Böyle bir şey yok diyemezsin, söylemiş işte adam" diyor Pınar Öğünç.

Okuyunca yutkunacak
Derginin ilk sayısındaki söyleşilere bir bakarsak gözümüze Avrupa'daki F tipi cezaevleriyle ilgili bir belgesel yapmış ve son derece iç karartıcı sonuçlar çıkarmış olan genç sinemacı Hüseyin Karabey, Bülent Erkmen, yeni kitabı "Yeni Şehir Notları"nı çıkaran Can Kozanoğlu, gelir dağılımı araştırmalarıyla tanınan iktisatçı Mustafa Sönmez, "Küçük Adam Sana Ne Oldu" oyununun yönetmeni Yılmaz Onay ve 21 yıl önce bu oyunda oynayan Altan Erkekli çarpıyor.

"Hüseyin Karabay'ın filmini görmese bile bizim dergide çıkan röportajı okuyan bir köşe yazarı, F tipi cezaevleriyle ilgili bir şey yazmadan önce bir yutkunmak zorundadır" diyorlar.

DENİZDE DAMLA DEĞİLİZ
Dergide kimse maaş almıyor. Satıştan ve bir iki ilandan para geliyor, masraflar çıkıyor, kalan para paylaşılıyor. Geçindiriyor mu? Tabii ki hayır. Ama nedir, bir gönüllülük ruhu var. Dergileriyle gurur duyuyorlar. Peki denizde bir damla gibi hissediyorlar mı kendilerini?

"Hayır; sermayeden bağımsız bir yayıncılık yapılabileceğini kanıtlıyoruz en azından. Dergiyi okuyan az sayıda insan olabilir ama etkili olabilir. Bir buluşma olabiliyorsa pozitif bir şeylere dönüşebilir. En önemlisi 'kayda geçiyor.' 30 sene sonra Beyazıt Kütüphanesi'ni karıştıran, 'Büyük medyada yazılanların dışında da bir şeyler olmuş' diyecek. Vakanüvis gibi... Sadece bugün için değil. 20 sene sonrasının arşivini hazırlıyoruz. Kaç kişi olduğu değil, kimin haklı olduğu önemli. Azız diye vaz mı geçeceğiz?"

Sıcak medya cool medya
Dergi, önceki Express kadar bağırmıyor, daha sakin gibi...

Y.G.: Doğru. Sloganı seviyoruz aslında. Söyleşilerde var. Ama bir ayrım var: Sıcak medya ve cool medya. Sıcak medya çok tanımlı. Televizyon mesela full definition. Kapatıcı, köşeli bir şey. Sizi içine katan bir şey değil. Üzerinde düşünmenizi sağlayan bir şey değil. Öyle seyredersiniz. Çünkü çok tanımlıdır, sıcaktır. Bir de cool medya var. Kitaptır o mesela. Aktif olarak katılırsınız. Gözünüzün önünden sesler ve görüntüler geçmez. Katılırsınız ve onun içinde birlikte düşünmeye başlarsınız. Bizim de yaptığımız bu. Söyleşileri üç kişi yapıyoruz. Okuyucu da katılıyor bir dinleyici gibi. Saldırgan olmayalım diye bir kaygımız yok. Bağıran bir dergi değil evet, ama o kadar alçak sesli de değil...

MUTLU TÖNBEKİCİ

 
Yeni dış kaynağın doğru bir şekilde kullanılacağını düşünüyor musunuz?

Evet
Hayır

 

Copyright © 2001, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır