kapat
02.06.2001
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi

Dünyadan
Spor

Limasollu

Magazin
Astroloji

Para Durumu
Hava Durumu

Bizim City
Sizinkiler

Sarı Sayfalar
İstanbul

Cumartesi Eki
Pazar Eki

Künye
E-Posta
Reklam
Arşiv

A T V

Win-Türkçe
ASCII

Finansbank

 
HAŞMET BABAOĞLU(hbabaoglu@sabah.com.tr )

Ne "çağı" demiştiniz?

Bıçakla ekmek de kesilir, adam da...Doğru da, bu yüzden bıçakları ortadan kaldıralım mı?

Yoksa insan derisini manda derisi haline getirecek yeni buluşların peşinde mi koşmalı?

Çocuklar elini keser diye sofradan bıçakları kaldıran evhamlı babalar gibi mi yapmalı?

En doğrusu suçu bıçakta bulmamaktır...

En doğrusu kendini ve başkasını kesmeden bıçağı kullanma yöntemlerini geliştirmektir.

En doğrusu bıçağı iyi tanımak, bıçakla haşır neşir olmaktır.

En doğrusu "suçu oluşmadan önleme" mantığımızı tepeden tırnağa yenilemek; zihnimizi korkulardan, paranoyalardan kurtarmaktır.

Ama nerdeeee!..

İşte RTÜK yasasının içine sokuşturulmaya çalışılan "interneti denetleme" maddelerine bakın...

İnterneti denetlemenin olanaksız olduğunu bilmeyenler internet üzerine yasa taslağı hazırlıyorsa durup düşünmek gerek.

İnterneti yeni bir Üst Kurul'un denetimine bağlamaya çalışmak, teknolojik yapısı bakımından kurul ve kural tanımayan bir dünya karşısında baltayı taşa vurmaktır...

Hele "internet sitelerinin sayfalarının iki kopyasının her gün valiliğe ve savcılığa gönderilmesini" istemek yok mu, bu yasa taslağını hazırlayanların interneti kullanmadığını açık olarak göstermektedir. Geçenlerde Tarhan Erdem "Web sayfalarında her gün on binlerce sayfayı dolduracak yayım yapılıyor. İdaremiz ve yargımız bu kadar kâğıdı her gün nasıl teslim alır, nerede saklar, bunlarla ne yapar?" diye soruyor; sonra da yargısını haklı olarak veriyordu: "Akla zarar sorular!"

Ama daha acıklısı şudur: Yasa taslağı gerekçesini yazanlar dijital yayın ortamlarının yine dijital teknolojiyle denetlenebileceğinden bile habersizler...

Yetkililer ara sıra ekranlara çıkıp gençlere moral veriyorlar: "Gelecekte her şey güzel olacak! Gelecek sizin ellerinizde!"

Yapmayın!..

Gençler; sabah akşam internetin başından ayrılmayan; internetin basın ve televizyon gibi kamusal bir medya değil, devasa bir kişisel haberleşme alanı da olduğunu bilen gençler, böyle mi moral kazanacak, böyle mi inanacaklar size!..

Gelecek böyle mi "güzel" olacak?

O yanlış çevrilmiş ama pek bayıldığınız deyimle "Bilgi Çağı" Türkiye'de böyle mi başlayacak?

Siz hiç valiliklerden, bakanlıklardan, bürokrasiden izin alan, siyasilere hoş görünmeye çalışan, resmi görüşlere kafa sallayan "yeni bir çağ" gördünüz mü?..

Hiç insanlık tarihinde böyle zapturapt altında bir devrime rastladınız mı?

Hiç düşündünüz mü, nedir Bilişim Devrimi denen şey? Bilgisayar firmalarının her eve bir bilgisayar satmaları mı sanıyordunuz bu devrimi?..

Güleceğim de, hiç içimden gelmiyor...

OKURKEN
Bu hafta altını çizmek, dikkatinizi çekmek istediğim iki kitap var.

1. Kaosa Mütevazı Bir katkı. Murat Menteş. (Şule Yayınları) Menteş'in "ucuna çilek takılmış bir oltaya benzettiği" kitabını daha sonra ayrıntılı biçimde ele almak istiyorum. Telesekreterlerin "lütfen silah sesinden sonra mesaj bırakın"" dediği bir dünyaya zekâ ve bilgelikle bakmaya çalışan birbirinden ilginç denemeler.

2. The Özal: Bir Davanın Öyküsü. Mehmet Ali Birand, Soner Yalçın. (Doğan Kitap) "Özallı Yıllar" belgeselinin içinden çıkan bu kitap bir bakıma "sımsıcak" (el yakacak kadar!) anılar toplamı... "Özal Kuşağı" denilip duran ve şimdi on sekiz, yirmilerine varan gençler okumalı asıl!

AYNA
Düşmanlarımızı seçmeyi bırakıp, elimizin altındakilerle yetinmeye başlamışsak, artık genç değiliz demektir.

E. M. CIORAN

 
Ekonomik programın başarıya ulaşacağına inanıyor musunuz?

Evet
Hayır

 


Copyright © 2001, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır