kapat
02.06.2001
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi

Dünyadan
Spor

Limasollu

Magazin
Astroloji

Para Durumu
Hava Durumu

Bizim City
Sizinkiler

Sarı Sayfalar
İstanbul

Cumartesi Eki
Pazar Eki

Künye
E-Posta
Reklam
Arşiv

A T V

Win-Türkçe
ASCII

 

Şampiyon duğuyor


Fenerbahçe ile anlaştığımda ortada takım yoktu. Önce transferleri belirledim. Listedeki isimlerden yöneticilerin çok fazla fikir sahibi olmaması çok doğaldı
Fenerbahçe ile anlaştığımda ortada takım yoktu. Kısa sürede yepyeni bir takım oluşturdum. İlk günlerde kendimi tam olarak Fenerbahçe'ye vermem imkansızdı. Çünkü Türkiye EURO-2000'de finallere kalmıştı. Transferlerin yapılacağı dönemde ben yurtdışındayım. Sadece Milli Takım'a konsantre olmuştum. Ancak şartlar ne olursa olsun, Fenerbahçe'yi de ihmal edemiyordum. Neler yapabilirdim? Türkiye içinden ve yurt dışından yapacağım transferler sürekli kafamın içini kemiriyordu.

İlk etapta yabancı transferlerinin bir ülkeden olmasını düşünüyordum. Aklımızda önce Almanya, sonra da İtalya yer aldı. Ardından yaşam tarzı Türkiye'ye uygun olan Balkan ülkeleri gündeme geldi. Türkiye'yi ve Avrupa futbolunu yakından izleyen bir kişi olarak kafamda yerli ve yabancı transferleri oluşturmaya başladım.

Partizan 3 yıldızı vermedi
Yabancıda ilk tercihim Yugoslavya idi. Kafamda Partizan'dan 3 futbolcu vardı: İliç, İviç, Kezman... Yugoslavya Futbol Federasyonu'ndan bu üçünün maçı olduğunu öğrendim. Apar topar özel uçakla Belgrad'a gittim. İliç ve İviç, Yugoslavlar'ın umut vaadeden milli futbolcularıydı. O gün Kezman'ın dışındakiler sakattı. Otelde görüştük. İliç'in sakatlığı ağırdı. Sadece gol kralı olan Kezman oynadı. İviç ve İliç'i sakatlıklarına rağmen Kezman ile transfer etmeyi düşündüm. Bunu Aziz Bey'e söyledim. Partizan yöneticileriyle masaya oturduk. Bize, "Üçünü birden size verirsek bizi Partizan'ın başında tutmazlar. Burada büyük olaylar çıkar. Sadece Kezman'ı alabilirsiniz" yanıtını verdiler. Şimdi Eindhoven'de oynayan Kezman için 20 milyon Mark bonservis istediler. Kezban hem genç hem iyi bir futbolcuydu. İviç, İliç ve Kezman yan yana oynadıkları için birlikte gelmeleri avantaj olacaktı. Ama olmadı.

Lazetiç ile üç gün
Lazetiç'in adını o gün hatırlamadım. Belgrad'daki görüşmelerde yardımcı olan Cevat Prekazi bana Lazetiç'ten söz etti. Mayıs başında Barcelona'da Yugoslavya-İngiltere ümit milli maçı vardı. Ben de o karşılaşmayı izledim. Yugoslavlar'ın takım kaptanını beğendim. "Araştırın" talimatını verdim. Getirdikleri isim Lazetiç idi. İngiltere maçında beni çok etkilemişti. Onu bulmak için Yugoslavya ile iyi ilişkileri olan Saffet Sancaklı devreye girdi. Saffet'e, "Lazetiç'i İstanbul'a getir" dedim ve "Hiç kimse bilmeyecek" diye de sıkı sıkı tembihledim.

Lazetiç, 3 gün gözlerden uzak İstanbul'da kaldı. Yaşayacağı, futbol oynayacağı şehri gezsin, görsün, tanısın istedim. Stada ve Samandıra'ya yolladım. Kendisine, "İstanbul'da yaşayacağına ve başarılı olacağına inanıyorsan, gel konuşalım" dedim. Bu yaptıklarımdan kimsenin bilgisi yoktu.

Üç günün sonunda Lazetiç bana geldi, İstanbul'u beğendiğini ve konuştuğu insanlardan büyük bir camia olduğunu öğrendiği Fenerbahçe'de oynamak istediğini bildirdi. Lazetiç kararını verdikten sonra konuyu Başkan Aziz Yıldırım'a açtım. Transferin duyulmaması gerekiyordu. Çok kişi öğrenmemeliydi. Transfer basına yansıdığında rahat çalışma ve görüşme imkanı olmuyordu. Dördüncü gün anlaşılan Lazetiç, Fenerbahçe'de imza atan ilk yabancı oldu.

Listeyi değiştirdim
İç transferde verdiğim liste doğrultusunda çalışmalar yapılıyordu. Sayı olarak zaten çok fazla değildi. Fenerbahçe'nin benimle anlaşmadan önce 8-10 civarında futbolcuyla teması vardı. Bunların çoğunu listeden çıkardım.

Yeni arayışlara yöneldim. Transfer için aklımdaki ilk futbolcu Haim Revivo idi. Onu buldurttum. İsrail'e dönmüştü. Not bırakıp bana telefon etmesini istedim. Yaklaşık yarım saat sonra telefondaydı. Kendisini Türkiye'ye getirmek istediğimi, Fenerbahçe ile anlaştığımı ve kendisini takımımda görmek istediğimi aktardım. Maddi konulara karışmadım, karışmam da... Bu tamamen yönetimin sorumluluğu.

Revivo'nun transferi çok önemliydi. Ülkemize yakındı. Bir ortadoğu insanıydı. Üstelik İsrail'de bir sürü Türk yaşıyordu. Fenerbahçe için kağıt üzerinde düşündüğümüz isimleri birer birer yerleştirmeye başlamıştık. Ama her düşünülen ismi alma imkanı olmuyordu. Alternatifli listeyle hareket ediyorduk.

Transferler bana ait
Belirlediğim isimler üzerinde belki yöneticilerimiz çok fazla fikir sahibi değildi. Bu çok doğaldır. Dış dünya futbolunu yakından izlemeleri mümkün değil. Yapılan transferler, camianın beklentisi boyutları yüksek ve büyük sorumluluk isteyen işler. Transferlerin bütün sorumluluğu bana aitti. Başarı halinde çok kimse pay sahibi olabilirdi. Ancak başarısızlığı sahiplenecek kimse çıkmaz. O zaman derler ki; "Transferleri hoca yaptı, faturayı da o ödesin!"

Transferi üstlenmek zor ve son derece riskli bir olay. Çünkü futbolcuyu yalnızca futboluyla transfer ediyorsun; kişiliğiyle değil.

Şafakla Samandıra'ya
Bu transferlerden önce Zola'nın liderliğinde bir İtalyan grubu vardı. Zola ile çok sık temas kurulmasına rağmen transfer gerçekleşmedi. Yoğun bir transfer dönemine girmiştik. Her gün Samandıra'ya gidiyordum. Takımımın hizmet alabileceği bir tesis düzeni kurmayı istiyordum. Takımı oluşturmak yetmiyor. Takımın çalışacağı fiziki yerlerde fiziki insanlar önemli. Günlerce sabahın köründe Samandıra'ya gidip önce personeli hazırladım, eğittim. Onlardan neler istediğimi anlattım. Bizim için o kişiler çok önemli.

Türkiye'nin en yüksek kazananlarıyla, en az kazananları aynı bina içinde birarada olacaktı. Bunu bir anlamda telafi etmem gerekiyordu. Milyon dolarlara oraya gelenlerle, 150-200 milyon lira maaş alan insanları aynı mutlulukta tutmak mümkün değil. Personele düşüncelerimi anlattım ve bazı şeylerin değişeceğini söyledim. Hepsine, "Mutlu olacaksınız. Para düşünmeyeceksiniz" dedim. Öncelikle, çalışan bu kişilerin mutlu olması ve bana inanması gerekiyordu.

Başkan ile her şeyi konuştuk
Başlangıçta Aziz Yıldırım ile çok yakın görüşmeler yapmadık. Başkan-teknik adam ilişkisi düzeyindeydik. Kendime ait tarzım, ilkelerim ve prensiplerim bazen yöneticileri rahatsız edebilir. Ama bunlar takımın başarısı içindir. Aziz Bey, bu fikirlerimi makul karşıladı. Düşüncelerime ve bana yaklaşımı olumluydu. Zor bir kulüpte olduğunu biliyordum. Bu ilkelerin en baştan ortaya konması biraz sıkıntı yaratabilirdi. Bunları kademeli olarak gerçekleştirmem gerektiğini düşünüyordu.

Kimse ödün vermedi
Fenerbahçe'de her şeyi bir günde değiştirmek mümkün değildi. Yönetimle paralel hareket edersen düşüncelerinin hepsini gerçekleştirebilirsin. Asgari müşterekte birleşmek çok önemliydi. Aziz Yıldırım son derece medeni bir insan. Benim sporcu ve teknik adam olarak çok uzun bir tecrübem var. Bu yaklaşımlar çerçevesinde birbirimizi anlamaya başladık. Zaman zaman görüş ayrılıkları olacaktı. Bütün düşüncelerin birbiriyle örtüşmesi mümkün değil. Bu birliktelik hiçkimse çalışma prensiplerinden fazla ödün vermeden sağlanacaktı ve sağlandı.

Fenerbahçe'yi seçtim, çünkü..
30 yılı sahalarda çalışarak, koşarak geçirmiş benim gibi bir insan için Milli Takım Teknik Direktörlüğü artık pasif bir görev olmuştu. Milli Takım'a verebileceğim hizmetleri tamamladığıma inanıyordum. 3-4 ayda bir yaşanan heyecanlar beni pasifize etmeye başlamıştı. Kulüp takımına gitmek istiyordum. Hangi kulüp olabilirdi bu? Tercihimi Milli Takım'dayken yapmalıydım. Yıllarca takımlarımızı yakından izledim. Fenerbahçe'deki çoşkuyu, heyecanı her zaman gözlemledim.

YARIN: BANA SİHİRBAZ DERLER

Levent TÜZEMEN

 
Yeni dış kaynağın doğru bir şekilde kullanılacağını düşünüyor musunuz?

Evet
Hayır

 


Copyright © 2001, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır