kapat
26.05.2001
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi

ciceknet

Dünyadan
Spor

Magazin
Astroloji

Para Durumu
Hava Durumu

Bizim City
Sizinkiler

Sarı Sayfalar
İstanbul

Cumartesi Eki
Pazar Eki

Künye
E-Posta
Reklam
Arşiv

A T V

Win-Türkçe
ASCII

Finansbank

 
MEHMET ALTAN(maltan@sabah.com.tr )

Olumlu kıpırtılar...

Türkiye, bazen yavaş, bazen hızlı, yeni bir toplum ve yeni bir düzen oluşturmak için hareketleniyor.

Bir ömür talep ettiğimiz gelişmelerin gerçekleşebileceğine dair ümitler veren bir dönemin başlangıcında gözüküyoruz.

Sosyal sınıfların oluşmadığı bir toplumda fikirlerin serpilmesini beklemek de beyhude gayret. Osmanlı toprak düzeninin sermaye birikimini önleyen doğası, bizi tarihsel olarak sakatlı kıldı. Burjuvazimiz zaten olmadı, cumhuriyet ile birlikte padişahın yerini de silahlı bürokrasi aldı. Bürokrasinin egemenliğinde "Milli Güvenlik Devleti" olduk. Zaman zaman dış düşman, zaman zaman iç düşman korkularıyla Avrupa'nın en fakiri haline geldik. Halbuki Maastrich Anlaşması'nın yeni maddelerinden biri "güvenliği zenginliğin ve özgürlüğün sağlayabildiğini" karara bağlamakta...

TEK SES, TEK NEFES
Yeryüzü rüzgarlarının esintileriyle oluşan düşünce kümelenmeleri de, Cumuhuriyet Rejimine ruhunu veren "tek parti" anlayışıyla yok edildi. İşçi sınfının ideolojisini temsil eden Türkiye Komünist Partisi Genel Sekreteri Mustafa Suphi Karadeniz de boğduruldu.

Liberalizmin en yetkin temsilcilerinden biri olan Cavit Bey ise İzmir suikastının yöneticilerinden olduğu iddiasıyla asıldı.

Ortalık, askeri bürokrasinin egemenliğini pekiştiren Kemalizme kaldı. Siyaset de, askeri bürokrasinin temel ideolojisi ile güncel endişelerine göre kendisini ayarladı. Siyasetin nirengi noktalarını siyaset kurumu değil, ordunun tavrı belirledi.

Merkezi, ordunun belirlediği bir ülke olma garipliğini sürekli yaşar olduk.

Askeriyenin, komünizm, şeriat, Kürtçülük ve Yunan fobisi ömrümüzü çürüttü.

Leninizm çöktü, Yunanistan ise bizi düpedüz hezimete uğrattı.

Kürt fobisi, ülkenin otuz bin genci ile inanılmaz kaynaklarını aldı götürdü. Üstelik uyuşturucu ticareti, savaşın korkunç bir yan ürünü olarak karşımıza çıktı.

Şeriat fobisi ise, ülkenin toplumsal barışını dinamitledi.

Normalleşme sürekli geciktiği gibi, bozgun da koyulaştı. Siyasetçinin bir türlü toplumun sosyal barışını sağlayacak bir atağa kalkamaması, siyasal merkezi belirleyecek bir çaba ve güç göstermemesi, askeri bürokrasinin tahlillerinin veri kabul edilmesi, bizi güçsüzleştirdi.

Dünya standartlarında bir demokrasi uygulaması bizi tüm hezimetlerden kurtarır, Yunanistan karşısında sersefil olmamızı önler, zenginleşme ile özgürleşmeyi kendi doğal dinamiğine kavuşturur ve devlet ile toplum arasındaki çelişkiyi ortadan kaldırırdı.

Türkiye yüz yıldır çözemediği sorunlarla böylesine bunalmazdı. Ama askerler kendi korkularında ısrarcı oldular. Bu korkular yüzünden zenginliğe ve özgürlüğe kavuşamadık.

DÜNYA BASTIRIYOR
Avrupa Birliği'ne vermek için hazırladığımız ulusal rapor, Türkiye'nin tam dört bin noktada "muassır medeniyetten" uzakta olduğunu itiraf ediyor. Avrupa birliği demokrasi ve insan hakları, IMF ile Dünya Bankası ise "ekonomik akıl" için bastırıyor. Türkiye zenginleşip, huzura kavuşsun ki, yeryüzü ticareti aksamasın, nitelikli teknolojik mallar buralarda da talep bulsun.

Tek parti ruhunu iyice pekiştiren 12 Eylül hukukuna göre düzenlenmiş bir devlet örgütlenmesi ve siyaset kurumu ile dış dünyanın taleplerine cevap vermek, Maastrich ve Kopenhag kriterlerini "siyasal merkez" haline getirmekte büyük güçlükler var. Dünya ile ilişkilerimiz zorlanıyor.

Aynı mantık Kıbrıs'da da "inisiyatifi" elden kaçırmamıza neden oluyor. Özgürleşme ve zenginleşme yerine "güvenlik" kavramını ikame ettikçe, işler çatallaşıyor. Nitekim, Türkiye KKTC sorununu çözmeye çözmeye, kendisi KKTC tarafından çözülecek duruma geliyor. Rum kesiminin Avrupa Birliği üyeliği bizim için çok ciddi değişikliklerin başlangıcı olacak gibi görülüyor. Bütün bunları teker teker yaşıyoruz.

SİYASETTE KIPIRDANMA
Aklı başında herkesin durumun farkında olduğunu varsayıyoruz. Nitekim son günlerde, siyasette yeniden bir kıpırdanma var. Bu kıpırtıların temelinde, ordudaki muhtemel bir tavır farkının etkisi olabileceğini de gözardı etmeden, Türkiye'nin olumlu bir yöne doğru hareketlenmeye çalıştığını düşünüp, ümitlenmek mümkün.

TÜSİAD'ın bir önceki "Demokratikleşme Perspektifleri" için yazdığı mektuplar ile ayrılığını açıkça sergileyen, askeri bürokrasi ile arasını sürekli sıcak tutan büyük bir sermaye grubunun bile Derviş'i Türkiye için son şans görüp açıkça destek vermesi, TÜSİAD'ın yeniden demokrasi kriterlerini gündeme getirmesi, olumlu değişimlerin önemli işaretleri.

ÖZGÜRLEŞME İHTİMALİ
Türkiye, bürokrasisinin vesayetinden çıkmaya uğraşıyor. Şimdi yeniden merkezi tanımlama isteği de, toplumun doğal süreci içinde özgürleşme ihtimalini müjdeliyor.

Örneğin, başörtüsü ilkelliğinden vazgeçilecek. Bilimin sınırlarını sürekli genişlettiği bir dünyada, 28 Şubat'ın, 1930 yıllarının fanatik Kemalistleriyle yol almasının mümkün olmadığı ortada. Zaten bir süredir o fanatik anlayış saha dışına sürülüyor. Son kalıntıları da yeni bir hamleyle saf dışı edileceğe benzer.

Kürt sorunu ancak demokratikleşerek halledilebilir. Siyasallaşma çabası karşısında önüne geleni faili meçhule kurban etmekle bu işi çözemeyiz. Bu soruna da galiba daha makul bir çözüm bulunacak.

Siyaset kurumu da, merkezin yeni yapılanmasına daha çabuk uyum sağlayacak insanlarla yeniden oluşacak.

YENİ BİR ZEMİN
Bir toplum için sağlıklı yaşam koşullarını belirleyen Avrupa Birliği kriterlerini doğrudan uygulayıp, halka güvenerek düze çıkmak için yeni bir zemin oluşabilecek gibi gözüküyor. Elbette bu çok kolay gerçekleşmeyecek, direnenler, karşı çıkanlar olacak.

Türkiye, bazen yavaş, bazen hızlı, yeni bir toplum ve yeni bir düzen oluşturmak için hareketleniyor.

Bir ömür talep ettiğimiz gelişmelerin gerçekleşebileceğine dair ümitler veren bir dönemin başlangıcında gözüküyoruz.

Toplum olarak o kadar büyük ve gereksiz acılardan geçtik ki, bir ümit bile bizi sevindirmeye yetiyor.

 
Ekonomik programın başarıya ulaşacağına inanıyor musunuz?

Evet
Hayır

 


Copyright © 2001, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır