kapat
06.05.2001
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi

ciceknet

Dünyadan
Spor

Limasollu

Magazin
Astroloji

Para Durumu
Hava Durumu

Bizim City
Sizinkiler

Sarı Sayfalar
İstanbul

Cumartesi Eki
Pazar Eki

Künye
E-Posta
Reklam
Arşiv

A T V

Win-Türkçe
ASCII

Garildi
 

Köprü'de tarihi buluşma


Ayşe Kulin son romanı 'Köprü'de Adnan Menderes hayranı Erzincan Valisi Recep Yazıcıoğlu ile İnönü heykelini konuşturdu. Kendisi de İnönü sempatizanı olan yazar, aslında iki görüşün birbirlerini anlayabilmeleri için diyalog ortamı yarattığını söylüyor. Yazarın kurgu karakterlerinden biri de PKK'nın öldürdüğü bir köylü
Yoğun bir içe dönüşü gerektirir yazma eylemi. Hayata giriş çıkışlar yorucu olmuyor mu?

Çok kolay sağlayabiliyorum o geçişleri. Mesela son romanım Köprü bir sene kadar benim içimdeydi. Recep Yazıcıoğlu'nun anlattıklarını nasıl anlatacağımı düşündüm uzun süre. Bazen dalar giderim. Çünkü o gelir aklıma ve not alırım. Birdenbire bir imaj gelir, şunu da kullanayım derim. Dolayısıyla hayatın içinden ben geçerken, romanım da benimle birlikte içimden geçer.

MAYOLU VALİ
Köprünün hangi sahneleri, siz ne yaparken aklınıza geldi?

Şu anda aklıma gelen birkaç resimle yetinelim. Erzincan'a ikinci gidişimde, vilayet binasından içeri girerken, hemen girişte, kayaların üzerinden bir küçük çağlayan gibi akan su düzenlemesi dikkatimi çekti. Yazmaya başladığımda, hem o girişi hem de o suyu kullandım ama başka içeriklerle. Köprünün üzerinde yürümüştük valiyle. Valinin, Fırat'ta yeni yüzmüş olduğu için, üzerinde mayo vardı. Köprünün karşı ucunda içi tıklım tıkış insan dolu bir minibüs durdu. "Aman Allahım" dedim, "şimdi adam böyle yarı çıplak olduğu için bizi linç edecekler. Onun vali olduğunu nasıl anlatacağız?" Kadınlı erkekli köylüler yaklaştılar, şaşkın bakışlarım arasında Vali her biriyle ayrı ayrı kucaklaştı. Köylüler, Vali'nin mayolu halini hiç ama hiç yadırgamadılar. İşte o günden esinlenerek, romanın "Gölde" bölümünde, "Islak Vali"yi anlatmaya çalıştım.

Vali'nin romanda sık sık konuştuğu İnönü heykeli ne zaman geldi aklınıza?

Heykel, Vali'nin penceresinin tam karşısında yükseliyordu, sanki bulunduğu yerden Vali'yi denetler gibi. Bilirsiniz bu ülkede özellikle ellili yıllardan yetmişli yıllara kadar, insanlar ya Halk Partisi, ya Demokrat Parti sempatizanı olurlardı ve sürekli birbirlerini eleştirirlerdi. Vali ile konuşmalarımda, onun bir Menderes sempatizanı olduğunu sezdim. Ben de İnönü sempatizanıydım. Her iki görüşün karşı karşıya gelip, içlerini döküp, birbirlerini anlayabilmeleri için heykel ile Vali arasında bir diyalog başlattım. Böylece İnönü, Vali'nin eleştirileri karşısında, çok suçlandığı politik eylemlerinin nedenlerini açıklayabilecekti. Belki biraz siyasete bulaşıyordum ama, sadece bir roman formatının müsaade edebileceği ölçüde.

KÖPRÜLERİ ATTI
Hayatınızda kaç köprü attınız? Kaç köprüden geçtiniz?

İlk köprümü 22 yaşındayken attım. 19 yaşındayken, gençlik rüzgarıyla evlendiğim ama sevemediğim kocamdan ayrıldım. Bu eylem, belli bir yaşam tarzını da geride bırakmaktı bir yerde. Geriye hiç bakmadan yürüdüm. İkinci evliliğimi bitirdiğimde, 36 yaşındaydım. Çocuklarım vardı, alışkanlıklarım, başkalarının gıpta ettiği bir hayatım vardı. Önümde uzanan yeni köprüden, dizlerim biraz titreyerek geçtim, bu kez. Sonra geçmişimle bağlantı kuran tüm köprüleri bir anda attım. Başka bir muhitte, başka bir evde, sabahtan akşama kadar çalışan ve kendi kazandığı parayla geçinen bir genç kadın olarak. Bir meslek, yeni bir çevre ve yepyeni dostlar edindim. Yorucu oldu ama hiç pişman değilim. Şu anda ruhumun ne ihtiyaç duyduğu ne de atmak istediği bir köprü var. Yüreğim de ruhum da bedenim de huzur içindeler ve doğru kişiyle doğru yerdeler, nihayet.

İçinizde azgın, tehlikeli bir Fırat var mı, üzerine köprü yapılmakta zorlanılan?

Benim içimde azgın bir nehir yoktu ama, kaderine boyun eğmeye hazır, sakin bir su da değildim. Ne istediğimden çok, ne istemediğimi bildim her zaman. İstediklerimi çoğu kez yapamadım. Ama istemediklerimi de kimse bana zorla yaptıramadı. İstemediğim, çarpık değerlerin, boş kafa insanların, markaların kol gezdiği gösterişli ve görgüsüz hayatların dünyasında para içinde yüzerek mutluluk oyunu oynamaktı. Bunu yapmadım. İkinci perdede ise benden, aldatıldığını öğrendiği halde çocuklarının mutluluğunu düşünerek affedebilen bir kadını oynamam istendi. Yeteri kadar kocaman yürekli değilmişim ki, olmadı. Ben, sanırım üzerinde kolayca köprü kurulmaya müsait bir su değilim, sivriliklerim, kayalıklarım, derinliklerim ve sığ alanlarım var çünkü.

Hepsi iyi bir hayat istiyor

Bu köprü size neler öğretti?

Bir köprüyle bir roman yazamazsınız, çok kuru ve teknik kalır. Yanına başka şeyler katmalıydım. Başbağlar katliamı var. Bir köyü basıyor PKK, 33 adamı diziyor duvara öldürüyor. O köy yok artık. Kurgu karakterlerimden biri o katliamda ölüyor. PKK ve Kürtlerin meselesine burnumu sokmuş oldum. Bir sene bu meseleyi değişik kaynaklardan inceledim.

GAYRI İNSANI İŞLER
Vardığınız sonuç nedir?

Kürtler orada çok eskiden beri oturuyorlar ama Osmanlılar onları kendi şeyhlerine bırakmışlar. Fakat bir modern devlet istiyor cumhuriyeti kuranlar. Modern devlette kimseyi başıboş bırakamazsın. Bundan hoşlanmamış Kürtler. Onların kendi ağalarının vergi toplama usulleri var. Dolayısıyla Kürt halkı onların kölesi haline gelmiş. Bunu kaderi zannediyor, başka bir dünya görüşü yok. Cumhuriyeti kuranlar orada bir tepkiyle karşılaşıyorlar. İngilizler Hıristiyan toplulukları onları silahlandırıyor ki Kürt ve Ermeni devleti kursunlar. Dersim olaylarını, Şeyh Said isyanını falan biliriz ama ben bu çalışmayı yapana kadar 14-15 tane şehrin tamamen düşüp Kürtlere teslim olduğunu bilmiyordum. Cumhuriyet orduları Kurtuluş Savaşından daha fazla para harcayp bastırıyorlar isyanları, 1930'lara kadar süren zaman içinde. Affediyorlar, toprak da veriyorlar.

Ama olmuyor, isyanlar sürüyor...

Ağalık yani Ortaçağ yaşantısı devam ediyor. Münferit olaylar çok fazla yıpratıyor ilişkileri. Birçok Kürt dalaşmak istemiyor. Adam Cumhuriyetin içinde kendi hayatını yaşamak istiyor. Ama bir kere kışkırtılıyor yani rahat vermiyorlar. İkincisi oraya gönderilen yüzbaşılar, subaylar, astsubaylar, jandarma erleri bu Kürtler nankörlük yaptıkça "intikam alacağız" diye gayriinsani işler yapıyorlar. Yani ordudan bir emir çıkıyor değil bunlara, "git, bunları öldür, döv" diye. Bunlar oradaki insanların insiyatifiyle yapılmış gayriinsani işler.

SAVAŞ İÇGÜDÜSÜ
Her iki tarafta da inanılmaz bir hoşgörüsüzlük, birbirini savaşa iteklemek içgüdüsü vardı benim okuduklarımda. Taraflara tarafsız yaklaşmaya çalıştım. Hepsi insan, hepsi daha iyi bir hayat yaşamak istiyor ama bir türlü beceremiyorlar. Yoksulluk, ülke şartları, şefkati eksik asker, çılgın bir şıhın emir vermesi gibi olaylarla bugün kocaman bir sorun haline gelmiş. Ama kitabı, sevgi ve anlayışın hepsinin üstünden gelebileceğine ümit veren bir sonuçla bitiriyorum. Aslında çözümlenemeyecek hiçbir şey yok...

NURİYE AKMAN

 
2001 yılı Türkiye 1. Futbol Liginin şampiyonu kim olacak?

Fenerbahçe
Galatasaray
Gaziantepspor
Beşiktaş

 

Copyright © 2001, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır