kapat
06.05.2001
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi

ciceknet

Dünyadan
Spor

Limasollu

Magazin
Astroloji

Para Durumu
Hava Durumu

Bizim City
Sizinkiler

Sarı Sayfalar
İstanbul

Cumartesi Eki
Pazar Eki

Künye
E-Posta
Reklam
Arşiv

A T V

Win-Türkçe
ASCII

Garildi
 

İnönü Ecevit'e bunu yapmadı


Sema Pişkinsüt'ün son DSP kongresinde başına gelenler üzerine Mehmet Altan "Ecevit'in serüvenini kötü tamamlayacak olmasına üzüldüm" derken, Eser Karakaş da "Milliyetçilik, sosyal demokratlık işin vitrini, müşteri toplamak için" diyor
Ekonomik krizle birlikte Türkiye kendini sorgularken DSP kongresi oldu ve bir arpa boyu yol kat edemediğimizi gördük. Bu sadece DSP ile mi ilgili, yoksa genel yapımız mı böyle?

Mehmet Altan: Türkiye'deki siyasi partiler yasasının çoğulculuğa izin vermediğini biliyorduk, ama bu kadar ilkellikle karşılaşacağımızı aklıma getirmemiştim. İnönü bile Ecevit'ten demokratmış. Çünkü kendisi bunu Ecevit'e yapmamıştı. Ecevit'in serüvenini bu olaydan ötürü kötü tamamlayacak olmasına üzüldüm. Partililerin tavrı ise dehşet vericiydi.

Eser Karakaş: Olay çok bayağı ve barbarcaydı.

M.A: Kendimi bir anda Marcos yönetimindeki Filipinler'de gibi hissettim. Belki de gerçeğimiz bu. İş nutuk çekmeye gelince 'şeffaf karakol' denir, ama iki gün sonra işkence haberleri ortaya çıkar. Tam bir ikiyüzlülük. DSP'ninki de öyle, adı Demokratik Sol Parti ama yaptığına bakın...

DERİN DEVLET DERİN PARTİ
Saldırı, Sema Pişkinsüt'ün kadın olmasına ya da ataerkil yapımıza da bağlandı. Biz 'erkek demokrat' mıyız?

M.A: Sanmam. Öncelikle partililer lidere çok bağlı ve alternatif adaya tahammülleri yok. Pişkinsüt, saydam ve dürüst bir politikacı. Özellikle İnsan Hakları Komisyonu Başkanı iken vermiş olduğu mücadele derin devleti de kızdırmış olabilir.

E.K: Derin devlet meselesine ben de katılıyorum. Çünkü çok bağımsız duran biri.

M.A: Biz tüzel kişiliği bilmiyoruz. Bu ülkede her şeyi kim kurmuşsa o yönetiyor. Partiler de, şirketler de... Aşiret, derebeyi zihniyeti.

E.K: Bu yüzden Derviş'in açıkladığı program çok önemli. Çünkü bu ekonomik programdan ziyade bir siyasi deklarasyondur. Ekonomiyle ilgili bölümünü Türkiye ekonomisine yatkın bir asistan bir gecede yazardı. Oysa program çözümü başka bir yerde arıyor. Saydamlıkta. Ama tam bunlar olurken böyle bir olay oldu... Bir vahşet.

Yani değişmek istemiyoruz sinyali mi verildi?

E.K: Evet, ama bu sinyal sadece DSP'den değil, tüm partilerden ve toplumun birçok kesiminden geliyor. Çünkü değişimle birlikte tüm düzen değişecek.

M.A: Demokrasi üreten bir ülke değiliz. İnsanların üretmesi ve karşılığını alması gerek ki haklar doğsun. Oysa bizde devletle birey arasında illegal bir anlaşma var. Devlet yargısız infaz yapıyor, halk alkışlıyor. Halk gecekondu yapıyor, devlet göz yumuyor. Bu ortamda demokrasi yeşermez. Kimsenin bir hakkını savunduğu yok ki demokrasi olsun!

E.K: Siyasi Partiler Kanunu korkunç; partiler arası farklılığa izin vermeyen, ortak bir ideolojiyi empoze eden bir anlayışı var. Tüm yapı 'para dağıtma' üzerine kurulu. Rant Ankara'da üretiliyor, teşkilatlarla dağıtılıyor. Bir zamanların otomobil acentaları gibi. Otomobiller bir yerde üretilir ve acentaları aracılığıyla ülkeye dağıtılırdı ya, aynen öyle. Siyaset bu rantın direksiyonuna geçmek. Milliyetçilikmiş, sosyal demokratlıkmış, liberallikmiş; bunlar işin vitrini. Müşteri yaratılıyor onlarla. Başına geçilince de mallar yandaşlara dağıtılıyor.

M.A: Osmanlı'da tek padişah vardı, onun yerini bin kişilik bir padişah grubu aldı. Ona da devlet diyoruz. Siyasetçiler bizde halka hizmet için değil, kendisi sınıf atlamak için siyasete giriyor. Onun için kamu bankaları, KİT'ler özelleştirilmiyor. Ama bu durum dünyayla çatışıyor ve krizler oluyor.

Tek değişim talebi küreselleşmeden mi geliyor? Peki ya toplum?

E.K: Hayır, toplumun talebi bu rantın yok olması değil, kendi payının artması.

M.A: Kimse haksız kazanca karşı değil. Olsaydı, çareyi devletten beklemezdi. Halk emeğinin para etmediğinin farkında. Bu yüzden devlet diyor. Bu Türkiye'nin dokusu oldu.

E.K: Siyasi partilerin finansmanı nedense hiç araştırılmaz. Bir tanesi bile bu yüzden kapatılmadı. Üye dökümleri bile yok ve aidat ödenmiyor. İyi de bu paralar nerden geliyor? Partiler Anayasa Mahkemesi'nin denetiminde. Bir gün kurcalanırsa Türkiye'nin gerçek yüzünü görürüz. Herkes rant bölüşümü içinde. Sosyal güvenlik sistemi bile. Ben buna taktım! Eşit bir sosyal güvenlik yok. Hep kayırmacı. Halbuki göğüsleri sarktığı için müşteri bulamayan fahişe de sosyal güvenlik kapsamında olmalı.

M.A: Bırak sosyal güvenliği, tecavüze uğradığında, adamların cezasına indirim yapılıyor. Al gülüm ver gülüm mekanizması. Parti başkanları birilerini atıyor. Kulluk mekanizması. Pişkinsüt'e bu kadar tepkinin nedeni de buydu; o bu çarkı tehdit etti.

SİYASETÇİNİN DE BİR GÜNAHI YOK
E.K: Siyasetçilerin de yapacağı pek bir şey yok. Herkes biliyor ki, ülkeyi partiler ve meclis yönetmiyor. Bir MGK gerçeğimiz var. Bu durumda siyasetçinin yani seçilmiş insanın da fazla söz hakkı yok. Onun son derece dar manevra alanları var. Bu da en idealistinin bile hevesini kırıyor. Görüyor ki memleketi değil kendisi; başkanı, başbakanı bile yönetmiyor. Adam da 'Ben aldığım paraya bakarım' diyor.

M.A: Dünya bize değişmeyi diretiyor ve bu iç talepleri de etkileyecek, otantik bir değişime neden olacak.

Ama aile içi dayağın bu kadar yaygın olduğu bir toplumda değişim talebinin otantik olması mümkün mü?

M.A: Demokrasi talebi kimlik meselesinden geliyor. Müslümanların, Alevilerin, Kürtlerin ciddi sorunları var ve demokrasi istiyorlar. Bu kanallar demokrasi talebi getiriyor. Yoksa bireysel özgürlük diyen yok! Çünkü bunun için vatandaş olmak gerek, bu da vergi vermekten geçer ama kim veriyor? Ama devlet de gerekeni yapmıyor. Mesela Güneydoğu'da elektrik faturaları toplanamıyor, çünkü kayıt yok.

E.K: Dünya Bankası tarım reformuyla ilgili bir gelir reformu önerdi. Ama yapılamıyor; çünkü nerede hangi aile yaşıyor, ne kadar toprağı var belli değil. Kayıt yok! Biz güçlü devlet ile otoriter devleti ayıramadık. Güçlü devlet vatandaşına eğitim, sağlık, adalet ve güvenlik sağlar. Ama ben, yani adı sanı bilinen, bir işe karışmamış bir profesör olarak, cüzdanımda iki polisin kartını taşıyorum, n'olur n'olmaz diye! Devlet güçlü olmayınca durumu kurtarmak için üzerini bir otorite örtüsüyle kapatıyor. Sonra da herkes asarım, keserime başlıyor. Böyle bir devlette demokrasi olabilir mi?

DEMOKRAT MI OLALIM DEMOKRAT ADAM MI?
Krizle birlikte artık demokratik, modern bir hukuk devleti olmanın şart olduğunu anlamıştık. Ama tam bu sırada DSP'nin kongresi oldu ve Sema Pişkinsüt ve oğlu 'sıkı' bir tehditle karşılaştı. Aslında bu durum tüm partiler için geçerliydi. Her partilinin başkanına sıkı sıkıya kul köle olduğu düzende yeni adaylar sadece yok edilmesi gereken kişilere dönüşmüş durumda. MHP'nin kongresinde uçuşan sandalyeleri hatırlayalım. Ama hiç mi ders almadık! Dayanamadık, İstanbul Üniversitesi İktisat Profesörü ve gazetemiz yazarlarından Mehmet Altan ile Bahçeşehir Üniversitesi İktisat Dekanı Prof. Dr. Eser Karakaş'a sorduk: "Türkiye'nin siyasal yapısı mı demokrasiye hazır değil?"

BUKET AŞÇI buket_asci@hotmail.com

 
2001 yılı Türkiye 1. Futbol Liginin şampiyonu kim olacak?

Fenerbahçe
Galatasaray
Gaziantepspor
Beşiktaş

 

Copyright © 2001, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır