kapat
07.05.2001
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi

ciceknet

Dünyadan
Spor

Limasollu

Magazin
Astroloji

Para Durumu
Hava Durumu

Bizim City
Sizinkiler

Sarı Sayfalar
İstanbul

Cumartesi Eki
Pazar Eki

Künye
E-Posta
Reklam
Arşiv

A T V

Win-Türkçe
ASCII

Finansbank

 
RUHAT MENGİ(rmengi@sabah.com.tr )

"Birbirini afyonlamak" bu işte!

Daha işin başındayız, Türkiye'de 90 kişilik, çoğu amatör bir dans grubunun profesyonel şovu ilk kez sahneye konmuş ve biz çıkıyoruz;

"Dans bu işte.. Şov bu... Anadolu insanım benim, aslanlarım benim.. Bundan iyisi olmaz.. Dansın sultanları dünyayı fethedecek. Bu Türk'ün sesidir.. Bekle Broadway geliyoruz.." şeklindeki abartılı övgüleri arka arkaya sıralıyoruz.

Gösteriyi hazırlayanların kendi eserlerine "100 yürek bir araya geldik. Daha yolun başındayız ama tek bir yürek gibi kararlılıkla yürüyoruz" sözleriyle daha akıllı ve sanata saygılı yaklaşımlarına rağmen biz onlara "Yo, yoo.. Bundan iyisi olmaz. Siz gittiğiniz heryeri fethedersiniz" diyoruz.

"Sultans of the Dance" gösterisi hakkında dört beş gün arka arkaya yapılan dizi yazılar bana Çetin Altan'ın "Türk'ün Türk'e propagandası.. Toplumun hamasi sözlerle afyonlanması" tanımlarını hatırlattı. O daha çok siyaset için kullanır bu deyimleri ama sanatta da farklı değil gördüğünüz gibi durum..

"Sultans of the Dance"in gazetelerin önemli köşelerinde, köşe yazılarında polemik yaratması, kendinden övgüyle söz ettirdiği gibi bazı noktalarının tenkit edilmesi bile başarılı olduğunun yeterli kanıtıdır bence.. Ama bu hiçbir zaman zirveye çıkmış, bundan daha iyisi olmaz dedirtecek bir başarı anlamına gelmiyor.

Bu gösteri fikrinin orijinal olmadığını, bununla birlikte böylesine kalabalık bir dans ekibinin, Anadolu'nun zengin kültür birikimini, mitolojik hikâyelerini anlatan bir şovu, üstelik çoğu profesyonel olmayan dansçılarla gerçekleştirmesinin güzel bir başlangıç olduğunu yazmıştım. Gösteriyi 4 günlük yazı dizisi yapan arkadaştan da önce yazmıştım. Onun "Tenkitler başladı, benim de bir şeyler söylemem lâzım" cümlesiyle anlatmaya çalıştığı gibi daha sonra değil..

Basında böyle bir moda var. Bazı köşe yazarları (kendileri alıntı yaptıkları ve hatta yazılarını başka köşe yazılarının üzerine kurdukları zaman bile isim vermediklerine göre biz de vermeyelim) kendi fikirlerini söyleyeceklerine sürekli farklı görüş ortaya koyan meslektaşlarının düşüncelerine saldırıyor ve onlara karşı ya filmin, ya şovun, ya siyasetçinin -konu her ne ise- avukatlığına soyunuyorlar.

Bu arkadaşlar siyasetten spora, modadan sinemaya, danstan müziğe, operadan baleye herşeyi en iyi kendilerinin bildiklerini, çok kıdemli olduklarını ve hiç yanılmadıklarını iddia ederler genellikle.. Veya öyle zannederler ki bu da bir tür paranoyadır. Durum böyle olunca "Son noktayı ben koyarım abi" megalomanisi de arkadan geliyor tabii. "Ben ne yazarsam ona inanırlar" megalomanisi..

Oysa ne siyaset bunun okuluna gitmekle veya zamanla en iyi öğrenilebiliyor, ne de sanat.. Pratik ile global gelişmeyi yakından izleyebilmek önemli.. Tabii bir de zekâ, kafa yapısı, at gözlüklerinden kurtulup olaya geniş açıdan bakabilmek. Sanatı ve siyaseti kaç yaşında izlemeye başladın, nerelerde, ne yoğunlukta izledin ve izlediğinden ne anladın.. Bu alanların ustalarıyla ne kadar konuştun, tartıştın ve bilgine bilgi kattın.

Masa başında oturup en iyi ben bilirim diye yağlamakla olmuyor.

Böyle yapınca ortaya "şovun liberettosu" gibi anlamsız sanat terimi icatları çıkıyor. "Liberetto" diye bir sözcük yok, Libretto var .. Libretto opera için (ve daha çok şarkı sözleri için) kullanılan bir kelime.. Operada konuyu anlatan metin kısmına da deniyor ama bir şov için, dans için kullanıldığı görülmemiş bugüne kadar.. (Ben kendi bilgimle yetinmeyip sanatın dev isimlerine, ustalarına sordum)

Broadway'e gidecekse..
"Sultan's of the Dance" hakkındaki ilk yazımda River Dance'ten söz etmiş, o ve benzeri gösterileri dünya izliyor, biz de daha kusursuz hale getirmeliyiz. Broadway'e gidecek bir oyunun üzerinde biraz daha çalışılmalı demiştim. Aynı sözleri tekrarlıyorum.

River Dance sadece İrlanda'ya özgü bir gösteri değildi. Örneğin orada, bir Rus dansı olan Kazaska sahnesi en çok alkış alan sahnelerden biriydi. İki ayrı grubun dansta yarıştığı ve olağanüstü sürate ve mükemmelliğe ulaştığı bir sahne. Bizim Kuzeydoğu Anadolu illerimizin folk yapısında da benzer oyunlar vardır. Bu kadar dans ve müzik çeşitliliği olan bir ülkede birkaç sahnede göbek dansına bağlı kalmak bana yanlış geliyor (Yeri gelmişken söyleyeyim Ankara'da geçen gençlik yıllarımda Hoytur'da 7 ayrı folk dans ekibinde senelerce çalıştım. İngiltere'de gittiğim üniversitede ders verdim. Türk dansları özel ilgi alanım içindedir.) Türkiye'ye gelen turistin 'belly dance' seyretmesi mazeret olamaz. Ayrıca özellikle bu dansta kıyafetlerin Arap kostümlerine benzediğini tekrarlıyorum. Göbek dansı da çok daha zarif ve estetik olabilir. Biz oryantaliz, en oryantali olsun demek gerekmiyor. Dansçılar daha ince ve boylu seçilebilir veya sporla vücutları (özellikle bacaklar) daha çok inceltilebilir.. Uçuşan incecik, renkli şifonlar içinde rüya gibi bir sahne yaratılabilir.

Yekta Kara ve Ali Taygun 'Lirik Tarih' Gösterisi'nde uzun süre önce Anadolu'nun dans ve müzik kültürünü işlemiş, en usta dansçılar ve müzisyenlerle muhteşem bir gösteri sunmuşlardı. Orada birçok sahneyi de (örneğin Mehter Takımı), buradaki Karadeniz oyunları gibi gözyaşları içinde izlemiştik. Hem kusursuzluğu, hem de milli duygularımızı coşturması nedeniyle..

Bizden bir gösteri Broadway'de veya bir başka ülkede sahnelendiğinde o ülkeledeki Türkler, tanıtımı da iyi yapılmışsa koşarak izlemeye gelirler. Salonlar da dolabilir. Ama asıl başarı o ülkenin önemli sanat eleştirmenlerinden, basına yansıyan iyi eleştiriler alabilmek, yabancılar izlediğinde de aynı etkiyi yakalayabilmektir.

Bunun sağlanması için de ön eleştirilere açık olmak, kızmak yerine onlardan yararlanmak gerekir. Eğer hepimiz, kendi çocuğundaki eksikleri gidermek yerine onun her yaptığını öven anne babalar gibi davranırsak çocuğumuz da kendini düzeltme ve aşma fırsatı yakalayamaz.

Burada konu asıl mesleği dans olmayanların dansını takdir etmek değil, böyle bir cesaret gösterenlerin de profesyonel dansçı durumuna gelmesini sağlamaktır. Dünya onları izlediği zaman 'amatör dansçı' gözüyle bakmayacak, kendi profesyonelleriyle kıyaslayacak. Bu kostüm için de, müzik için de, koreografi için de geçerli..

Artık imkânlarımız eskiye göre çok daha fazla.. Mydonose Showland gibi kuruluşlar sayesinde yabancı sanatçıları, şovları herkes izleyebiliyor. Sanata destek veren çok sayıda kuruluş ve banka var. Sadece "Türkiye'de iyi şeyler de oluyor" demek yeterli değil, tabii ki olacak, olmak zorunda. Hızla gelişmemiz gerekiyor artık..

Sultans of the Dance' ekibini bugünkü başarılarından dolayı bir kez daha kutluyorum. Başlangıç için "iyi"ler ama birkaç yıl sonra "çok daha iyi"yi başardıklarında aradaki farkı şüphesiz kendileri de görecekler.

 
Türkiye bu krizden ne zaman çıkar?

3 Ay
6 Ay
12 Ay
1 Seneden fazla

 


Copyright © 2001, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır