kapat
07.05.2001
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi

ciceknet

Dünyadan
Spor

Limasollu

Magazin
Astroloji

Para Durumu
Hava Durumu

Bizim City
Sizinkiler

Sarı Sayfalar
İstanbul

Cumartesi Eki
Pazar Eki

Künye
E-Posta
Reklam
Arşiv

A T V

Win-Türkçe
ASCII

Finansbank

 
ÇETİN ALTAN(caltan@sabah.com.tr )

Erguvanlar açınca...

Akıllı akıllı yazmalı...

Şu doğru, bu yanlış, öteki çarpık, beriki yamuk, diye...

Hakkı Süha Bey öyle yazmaz mıydı?

Kesinkes ki öyle yazardı.

Ya İbrahim Alaaddin?

O da öyle.

Üstelik onun yazılarında ince espriler de vardı.

Eski tren düdüklerinin, uzaklarla yakınlar arasında hüzünlü çığlıklarla uzadığı, sessiz sakin akşamlar yaşanırdı o dönemlerde...

Erguvanlar yine aynı erguvanlar mıydı?

Belki evet, belki hayır.

Öyle otomobillerle dolu değildi ortalık.

Yollar da genellikle toprak yollardı.

Çamlar, atkestaneleri, cevizler vardı.

Bostan kuyularından çekilen suyla çiçekler sulanırdı...

Bazen bir piyano sesi duyulurdu.

Gencecik edalı kızlar vardı. Küçük kahkahaları, genç kız şuhluğuyla masumluğunun kıvamında; insanın yüreğini, bir daha bulunamayacak mutlulukların yıldızlarında eritirdi.

Bazen balkonlara çıkarlar, bazen çamların altında yürürler, bazen de misafirliğe gelir, ağaçların altndaki şezlonglara otururlardı.

Annelerin, platonik flörtlerin tadından geçmiş olanları; yeni büyümekte olan oğullarının buluğ öksüzlüğüne bir avuç ışık serpmek için, onlara çok iyi davranır ve kendilerini sevecen bir yakınlıkla sık sık davet ederlerdi.

Ama bir de, çocukluk aşklarına kezzaplık etme yarışını kimseye bırakmamak iddiasında olan, sevi sevda düşmanı anneler vardı.

Onlar hemen buz gibi bir duvar örmeye kalkarlardı, o güzelim komşu köşk kızlarıyla; boynu armut sapı inceliğindeki sıkılgan, çaylak ve yüreği yalnızlığa kanayan oğulları arasında...

Annelerinin anlayışındaki sıcaklıktan kendilerine unutulmaz ilk gençlik anıları yaratabilenler, genellikle mutlu evlilikler yaptılar.

Ötekilerin ise yaşamı, zamanında sulanması unutulmuş bir saksı karanfili gibi, hep boynu bükük ve solgun kaldı.

Erguvanların açtığı mevsimde, bir daha görülme olanağı bulunmayan eskilerde kalmış rüyalardan, hangilerinin ıskalanmış olduğu; daha belirgin bir çimdikle takılı gün batışına...

Hiç günahı yokken, ilk sevda anıları hurdahaş edilip sakat bırakılmış, küskün bakışlı bir çocuğun omuzuna dokunur gib; aynalarda hâlâ daha yalnızlığını gezdiren yaşlanmış bir gölgeye, şıkıdım bir göz kırparsın.

O da sana kırpar.

Tren düdükleri bir daha hiç duyulmamak üzere kaybolup gitmişse de, erguvanlar yine vardır.

Bir avuçluk apartman bahçelerinin alçak duvarları önünde; akşam yarenliklerinin, ilk gençliğe özgü cıvıltılarını paylaşan oğlanlar vardır, kızlar vardır.

İlerdeki yaşamlarında, ılık ürpertilerle anacakları bir çocukluk mutluluğunun, dantelasını örmeye çalışıyorlardır.

Eski bahçelerin erguvanlarıyla, yeni bahçelerin erguvanları; hep aynı öykünün değişik kuşakları için, öyle güzel açmışlardır baharda...

Annelerle babalardan bazıları bunu anlamış, bazıları ise hiç mi hiç anlayamamıştır.

Erguvanların dilini bilemedikleri için...

Not: 13 yıl önce yazılmış bir yazı... "Hürriyet"den...

 
Türkiye bu krizden ne zaman çıkar?

3 Ay
6 Ay
12 Ay
1 Seneden fazla

 


Copyright © 2001, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır