kapat
01.05.2001
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi

ciceknet

Dünyadan
Spor

Limasollu

Magazin
Astroloji

Para Durumu
Hava Durumu

Bizim City
Sizinkiler

Sarı Sayfalar
İstanbul

Cumartesi Eki
Pazar Eki

Künye
E-Posta
Reklam
Arşiv

A T V

Win-Türkçe
ASCII

Medyasoft
 
HAŞMET BABAOĞLU(hbabaoglu@sabah.com.tr )

Yazıklar olsun!

Hayır! Hayır! Sema Pişkinsüt'ün oğlunun suratında patlayan tokat sıradan "bir demokrasi magandasının" elinden çıkmadı!

Düşüncesiz bağlanışlarımızın, korkak sevgilerimizin hoyratlığından çıkmıştı o tokat!

Siyasette de, toplumsal hayatımızda da şimdi hemen bir tokat patlatmazsak, mutlaka tokat yiyeceğimize olan inancımızın ürünüydü...

Keyfimizi bozan herkese "başka kapıya git" deme rahatlığının "kapıkulları"nı nasıl zorbalaştırdığını gösteriyordu...

Parti delegelerinin hiç sıkılmadan, hiç utanmadan gece kulübü bodyguard'larına dönüştürüldüğü; kimsenin de bunda beis görmediği bir siyaset kültürünün sonucuydu o tokat!

Pişkinsüt kürsüye çıkamadı, konuşturulmadı.

Çıksaydı ne olacaktı?

Çok mu etkili olacaktı? Diyelim ki, etkili oldu. Liderinizin verecek yanıtı yok muydu?

Eleştirilere yanıt veremeyen lider olur mu?

Eleştirileri gönül rahatlığı ve sükunetle karşılamayan lider, demokrasilerde lider kalmayı hak eder mi?

Yoksa Pişkinsüt konuşunca delegelerin keyfini mi kaçacaktı; lideriniz yanıt vermekte zorlanacak mıydı?..

O zaman içinizden "yazıklar olsun bana da, bize de, hepimize de" diye geçirmek ve evinize olgun insanlar gibi dönmek yerine, nasıl oldu da zihnini kaybetmiş bir kitle olarak "Hain dışarı! Hain dışarı!" diye bağırmakta huzur buldunuz?

Kırılmasın diye sekiz takla attığınız hayalleriniz eninde sonunda kırılınca, yine de "yazıklar olsun bana" diyemezsiniz, biliyorum!

O zaman da başka kapıya gidersiniz: delege olmaya, çıkar peşinde güvercin kovalamaya, aradan sıyrılıp vekil, bakan filan olunacak bir başka kapıya...

Ama "Tüh, ne yanlış yapmışım ben!" diyemezsiniz bir türlü.

Demokrasi nedir, ne değildir diye sormayı yine aklınıza bile getirmezsiniz.

Güçlü olanın, kendisine inananın başkasının sözünden korkmayacağını asla akıl edemezsiniz...

Çünkü sizin hiç sözünüz olmadı ki!

Varsa yoksa tokatlarınız! Bugün burada, yarın başka kapıda...

Siz söyleyemezsiniz ama ben söyleyeyim: Yazıklar olsun size!..

Siyasetin aşağısında sizler oldukça, yukarısından hayır bekleyenlere de; yazıklar olsun!

Tokat tabii ki, Pişkinsüt'ün oğlunun suratında patlamadı aslında. O tokat saf saf oturduğumuz yerden demokrasinin kendi kendine yeşereceğini sanan bizlerin suratında patladı...

***
Sema Pişkinsüt'e de bir çift sözüm olacak.

Kurultay'ı terkederken dans eden, halay çekenlere bakıp "İnsanlarımız açlıkla mücadele ediyor; büyük hicap duyuyorum. Böyle bir tabloda oyun oynatılabiliyor" demiş.

Ayıp etmiş!

Kurultay'da hicap duymak için, bula bula böyle ucuz bir eleştirel noktayı mı bulmuş?

Oysa ta başından; bu kurultayın bu kadar beklemesi ayıptı; ancak Anayasa gereği kapatma davası açılmasını önlemek için yapılmış olmasıydı hicap duyulacak olan...

Kurultay'ın demokratik ölçülere uymayan yanlarıydı hicap duyulacak olan.

Yoksa, halay çekilmiş, dans edilmiş... Ne olmuş!

Demokratik siyaset yapamayanlar hiç değilse bir arada eğlenmeye kalkmışlar. Demokrasiyi bilmiyorlar ama içlerinde bir aydınlık kırıntısı var! Onca karanlık içinde bu da iyi bir şey!..

Öğrencilerin formasyon hakkı
Bu ülke uyduruk, başıboş ve içeriği zayıf eğitime yıllarını harcayıp hayat kavgasına yine "mesleksiz" başlayan gençler üretmekten çok çekiyor.

Matematik okuyorsunuz üniversitede; sosyoloji okuyorsunuz; Türk Dili ve Edebiyatı okuyorsunuz...

Sonra sınırlı sayıda akademik kariyer erbabının arasına girmekle, dışardaki huzursuz kalabalığın arasına karışmak gibi keskin ikilemin karşısında şaşkın kalıyorsunuz...

Bu sıkıntıyı az çok önleyen uygulamalardan biri eğitim dersi alanların; yani pedagojik formasyonunu tamamlayanların öğretmen olma haklarıydı.

Şimdi bazı üniversiteler YÖK'ü bahane edip öğrencilerinden bu hakkı alıyor. Neden?..

Ülkenin öğretmenlere ihtiyacı mı yok?

Bu üniversitelerde eğitim dersi verebilecek öğretim üyesi mi yok?

Üniversiteler öğretmen bile yetiştiremeyecek kurumlar mı?

ALTYAZI
Ann: Baba, başka gezegenlerde insana benzer yaratıkların yaşadığını düşünüyor musun?

Theodore Arroway: Bilmiyorum yavrum! Ama şunu kestirebiliyorum; evrendeki öteki canlılar da aynen bizim gibiyse koskoca uzay boşa harcanmış demektir.

(Robert Zemeckis'in 1997 yapımı, ne yazık ki değeri anlaşılamamış müthiş bilim-kurgu filmi Contact'tan)

 
Türkiye bu krizden ne zaman çıkar?

3 Ay
6 Ay
12 Ay
1 Seneden fazla

 


Copyright © 2001, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır