kapat
01.05.2001
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi

ciceknet

Dünyadan
Spor

Limasollu

Magazin
Astroloji

Para Durumu
Hava Durumu

Bizim City
Sizinkiler

Sarı Sayfalar
İstanbul

Cumartesi Eki
Pazar Eki

Künye
E-Posta
Reklam
Arşiv

A T V

Win-Türkçe
ASCII

Medyasoft
 
GÜLAY GÖKTÜRK(gokturk@turk.net )

"Köhneyen Türkiye"nin simgesi gibi

Türkiye'nin önündeki radikal değişim ihtiyacını hala tam göremeyenler; "ne var işte, idare edip gidiyoruz" diye düşünenler; ya da eskiden kurumlarımızı orasından burasından biraz takviye edersek durumu kurtarabiliriz zannedenler DSP Kongresi'ne iyice baksın.

Sizce bu partinin öyle küçük değişikliklerle, basit reformlarla kurtulacak gibi bir hali var mı?

DSP bu haliyle "Köhneyen Türkiye"nin simgesi gibi.

Adı demokrat ama parti içi demokraside Soğuk Savaş yıllarının komünist partilerinin bile gerisinde kalmış.

Solcu ama, solculuğu 1970'lerin dünyasında kalmış.

Ve o zamandan beri dünyada olup biten hiçbir şeyi anlayamamış. Üstelik de bu parti, oyları binde birlerde kalmış marjinal bir parti değil, iktidar partisi...

Düşünün ki, Soğuk Savaş yıllarının yüreklere korku salan komünist partilerinde bile, muhaliflerin konuşma yapma hakkı toptan yok edilmezdi. Evet, belki kongreden sonra mahkeme önünde düzmece "itiraf"larının hesabını vermek zorunda kalır ya da sürgün yolunu tutarlardı ama yürekleri yetiyorsa, kongrelerdeki o konuşmalarını yaparlardı.

Bizim demokratik ve solcu partimizde, bu kadarı bile yapılamıyor.

Kırk yılda bir genel başkanlık için bir aday çıkıyor ortaya. Üstelik, herkes biliyor ki, bu sembolik bir adaylık. Pişkinsüt çıkıp bir konuşma yapacak, sembolik bir oy alacak ve kongre birlik beraberlik nutukları içinde kapanacak.

Yani, ortada ciddi bir iktidar alternatifi yok.

Ama buna rağmen, delegelerin başkan adayına yaptıklarına bakın: Hem konuşturmuyor, hem oğlunu dövüyor, hem listesindeki isimleri partiden atıyor, hem de arkasından ...hain... diye bağırıyorlar.

***
Dikkat edin; "ihanet" burada kilit kelime... Herşey bu "ihanet" suçlamasının altından çıkıyor. Yıllardır bu partiyi zehirleyen kilit sözcük bu.

İhanetle sadakat bir madalyonun iki yüzü gibi. İhanet lanetlendikçe sadakat kutsanıyor. Ve sadakatın her kutsanışında akıl ve mantık biraz daha devre dışı kalıyor. İnanç fikrin yerini aldıkça, desteklemek yerini sadakate bırakıyor. Sorgulayıcı zihin partinin kapılarından giremez hale geliyor. Sadık kulların koşulsuz itaat yemini, partide fikir adına, eleştiri adına, yenilik adına, yaratıcılık adına, değişim adına ne varsa öldürüp partiyi kutsal emanet deposuna döndürüyor. İyi partili olmak, sadece imanı bütün partili olmak anlamı taşıyor.

Tabii bu koşullarda, günün birinde bir "kafir" çıkıp da başkanlığa adaylığını koyduğunda suçların en büyüğünü işlemiş oluyor.

***
Kongrede sergilenen bu tablodan sonra Sayın Derviş'in de Ecevit sempatisini bir daha gözden geçirmesinde yarar var.

Ben Türkiye'nin dünyaya entegre olmasını isteyen, bunun için çırpınan, bunun için yapısal reform diye dayatan Derviş'in tekkeye dönmüş bu partiye karşı herhangi bir sempati duyabileceğine inanamıyorum doğrusu.

Ayrıca Sayın Derviş bir müsait zamanda, "solcu"luğunu; ve bu çağda solcu olmaktan ne anladığını da daha etraflıca anlatıverirse, çok memnun olacağız.

Ama bence şimdilik, politikadan da, hangi partide politika yapmaya niyetli olduğundan da pek bahsetmese daha iyi olur.

 
Türkiye bu krizden ne zaman çıkar?

3 Ay
6 Ay
12 Ay
1 Seneden fazla

 


Copyright © 2001, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır