kapat
15.04.2001
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi

Kangurum

Dünyadan
Spor

Limasollu

Magazin
Astroloji

Para Durumu
Hava Durumu

Bizim City
Sizinkiler

Sarı Sayfalar
İstanbul

Cumartesi Eki
Pazar Eki

Künye
E-Posta
Reklam
Arşiv

A T V

Win-Türkçe
ASCII

Garildi
 

Politikadan arınmış gerçek ilişki aranıyor


Resimlerindeki böcek tasvirleriyle aslında insanın enerjisini anlatan ressam Ergin İnan, katıldığı son karma sergide 'ilişki'yi sorguluyor. Ressam, politik nedenlerin dışında bir yerde aradığı 'ilişki'nin tanımını, kavgaların ötesinde bir araya gelmek gereğiyle açıklıyor
Yedi Belçikalı, yedi Türk sanatçı Bilgi Üniversitesi bünyesindeki Bilgiatölye 111'de "ilişki" teması üstüne bir sergi açtı. 30 Nisan'a kadar gezilebilecek serginin sloganı Mevlana'nın her türlü ilişkinin özü sayılabilecek "Sadece susayanı su değil, su da susayanı bulur" sözü oldu. Bu röportaj, serginin Türk katılımcılarından resssam Ergin İnan'ın "böcekli" dünyasında kısa bir gezinti...

Bir ressam olarak isminizi zihnimize hep böceklerle birlikte yerleştirdiniz. Kendinizi böceklerle özdeşliyor musunuz?

Hayır ama onlara bakarken, çizerken ürperdiğim oldu. Benim için önemli olan bir lekenin üzerine koyduğum zaman böceğin orada bıraktığı imaj. Böcekten etkilenişim var tabii. Resim yaparken resim olmak lazım.

Hayatın anlamı üzerine böcekten aldığınız ders var mı?

Niye sözcüğü hep bir soru işareti kalır baktığımız nesnelerde. Niye bu var burada? Niye ben varım? Belki cevabını aradığım bu sorunun varlıkları böcekler. Bir ayağın uzantısı, bir kanadın şeffaflığı resimde farklı bir atmosfer oluşturdu. Böceğin kuytularında bir ışık yakalıyor, onu çiziyorsunuz.

İkonalarınız, mektuplarınız, böcekleriniz... Hepsinde eski yazıyı kullanıyorsunuz. Eski yazı okuyup yazmayı öğrendiniz mi?

Hayır ama insanın resmi anlarken sezgisel bir gücü oluyor. Ben Kuran okumadım ama okuyanlar, nasıl o yazının üstüne bu figürü koydun dediler bir seferinde. Resme koyduğum yazı bir tefsirmiş ve ben oraya bir arı resmi koymuşum. Ben sezgisel olarak bir şeyin tam yerini bulmaya çalışıyorum. Zaman zaman akıl da yardım ediyor tabii.

Platon'un tasviri mağarada elleri, ayakları bağlı duran adam, dış dünyayı bilmediği için mağaraya düşen gölgeleri gerçek addeder. Siz kendinizi nerede görüyorsunuz?

Tam tersi ben gerçek bir dünyada yaşayıp, bunun gerçek

olmayan, bilinmeyen yanını görmeye çalışıyorum. Bilinmeyene varmak için de bir yoldan gitmek zorundasınız. Hakikat nedir? Çok zor bir sorudur bu.

Bunca resimden sonra, size boşuna yaşamadığınızı fısıldayan cevabınız vardır muhakkak.

Cevap değil soru var. Ölümün sonucunda vardığımız noktanın ne olacağı aslında hepimizin kafasındaki soru. Ölmeden önce ölmek... Geride bir iz bırakacağım. O iz belki bir anahtar sözcük olabilir. Asıl ölümden sonra bir iz. Mevlana'nın 6 ciltlik Mesnevi'si başucu kitabımdı benim öğrencilik senelerimde. Dönem dönem de okudum. Her okuyuşumda bir şey yakaladım onun ve kendi içimde derinliğime girdim. Perdeler ardında yeni gizler aralandı.

Birliğin içindeki çok sesliliği mi, çok sesliliğin ardındaki birliği mi daha iyi görebiliyorsunuz?

Aslında bir küçük noktada, bir zerrede bile, evrenin, kozmozun büyüklüğünü muhakkak görüyorsunuz. Bu büyüklüğün, bir zerrenin evrenle aşağı yukarı aynı

nitelikte olduğunu kavramamak imkansız. Bir noktanın büyüyerek açıldığını evrenleştiğini düşünün. Bu anlamda baktığınız zaman nesneleri muhakkak bir bütün içersinde görmek lazım. Tabii bende çok parça var. Ayrıntılara varamazsanız bütünü vareden yansımayı dile getiremezsiniz.

Ruhunuz bedeninizden çıkıp, size malzeme toplamak için başka boyutları seyre mi dalıyor?

Resim yapmak bir konsantrasyon işi. Tamamen dünyayla ilişkinizi kesmedikten, başka bir uykuya dalmadıktan sonra olmuyor. Her zaman uyuduğumuz uyku değil. Onun ötesinde, resim yapmak duygusuyla, tuvalle başbaşa kaldığın zaman muhakkak o duyguya varmak, o uykuya dalmak lazım.

Tuvalden hayal dünyamı izliyorum
Resimleriniz arasında kendi yüzleriniz de var. Beğenmeyip de kaçtığınız yüzleriniz oldu mu?

Zaman zaman ruhunuz size aksettirir yanlışlarınızı. Muhakkak kendimden kaçtığım dönemlerim de oldu. Ama hayal dünyanızdan kaçamazsınız. Bir figür çizdiğim zaman, alt alta, üst üste farklı gözler çizerim. Kendi benlerimi ortaya koyduğum zaman, bulunduğunuz atmosfer de bir duygu içinde resimlere katılır. Ben gerçek bir dünyada yaşamıyorum. Resimlerimde farklı bir şeyi ortaya koyuyorum, ondan da mutluyum.

Bu dünyayı sevmiyor musunuz?
Sevmiyorum demiyorum ama başka bir atmosfer bulduğum için, orada severek başbaşa kaldığım, oturduğum için bu resimleri yapıyorum. Yoksa "gerçek" bir resim ortaya koyayım diye yapmıyorum bunları. Didik didik bir şeyler arıyorum. Küçük ayrıntılarda görmeye çalışırken, kendi benliğimde mutlu oluyorum.

Kendinizi seyretmek mi istiyorsunuz?
Asıl istediğim kendi içimdeki hayal dünyasını görmek. Tabii bunun için kendi dışınızdaki nesnelerden yola çıkıyorsunuz. Lekeyi sürerken soyutsunuz, ama yavaş yavaş soyutun içerisinden nesneler, biçimler bir dünya oluşturur. Bu ayrıntılara yavaş yavaş inersiniz, içinizde ne varsa oradadır.

Yedi Belçikalı, yedi Türk sanatçı toplandınız, bir sergi açtınız. Temanız "ilişki". Serginin afişinde Mevlana'nın benim çok sevdiğim bir sözünü almışsınız: "Sadece susayan suyu değil/Su da susayanı bulur".

Siz mi seçtiniz bu temayı ve bu sözü?
Temayı Belçikalı sanatçı arkadaşım Emiel Hoorne ile birlikte düşündük. İlişki, Mevlana'nın bu sözü içinde gizli. "İlişki" her türlü politikanın üstünde dostluğa çağırmalıydı insanları. Biz Emiel Hoorne ile senelerce çalışmalar yaptık ve politik nedenlerin dışında bir ilişki nedeni bulmak gerektiğini düşündük. Bunun için tüm insanlık için bir söz söylemek gerekiyordu.

Mevlana'nın bu sözünü sergi afişinin sloganı yapmak iyi de, katılımcı ressamlar bunu özümseyebildi mi?

Bence bu slogan tam olarak özümsenmedi. Dostlukların başlaması için her şeyin ötesinde, politik kavgaların ötesinde, bir araya gelmenin gerekliliğini ortaya koyan ve bunun olabilirliğine dair bir umut bu.

NURİYE AKMAN

 
Gündemi en çok nereden takip ediyorsunuz?

İnternet Haber Portalları
Günlük Gazete
Televizyon
Radyo

 

Copyright © 2001, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır