kapat
17.04.2001
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi

Kangurum

Dünyadan
Spor

Limasollu

Magazin
Astroloji

Para Durumu
Hava Durumu

Bizim City
Sizinkiler

Sarı Sayfalar
İstanbul

Cumartesi Eki
Pazar Eki

Künye
E-Posta
Reklam
Arşiv

A T V

Win-Türkçe
ASCII

Medyasoft
 
HAŞMET BABAOĞLU(hbabaoglu@sabah.com.tr )

Arkadaşlık daha çekici!

"Kimi zaman hiç sevgili olmasaydık diye geçiriyorum içimden" diyor genç kadın...

"Keşke, onunla arkadaş kalsaydık! Öyle hoş olurdu ki!.."

Mavi gözlerine bakıyorum. Tanıdığım parlaklıklarını yitirmişler...

Yakın zamana kadar gözlerinde güneş altında parıldayan küçük havuzların serinleticiliğini bulurdum. Şimdi bu minik havuzların üzerinden sonbahar bulutları geçiyor sanki...

Sözlerine devam ediyor: "Çevremdeki herkes böyle... Bütün çiftler! Birlikte uyuşuyor; arkadaşlarıyla uyarılıyorlar!"

Doğrusu kullandığı sözler sarsıcı!

Birlikte uyuşmak... Sadece arkadaşlarla canlanmak, hayata dönmek!..

Ne yalan söylemeli, bana da çok tanıdık geliyor bu sözler...

Neden seviyoruz birbirimizi? Neden aşk ilişkileri veya "aşka benzer" ilişkiler çıkartıyoruz özel çarpışmalarımızdan? Neden şairin "elektrik mavisi şimşekleri"nden mızmız beraberlikler çıkıyor?

Yoksa işin "doğası" mı böyle?

O halde...

***
Nedeni ister aşk, ister meşk olsun; birlikte olmak bir hedefe doğru yola çıkmak anlamını taşıyor.

Oysa...

Oysa modern insan zar zor kişisel (başkasıyla paylaşılamayacak) hedefler belirliyor: Zar zor gerçekleştiriyor istediklerini...

"Hayatta paçayı kurtarmak" başlı başına ağır ve can sıkıcı bir hedef modern insan için!

Bu yolda yürümek, üstelik tam olarak nereye doğru gideceğini bilmeden yürümek yeterince zor geliyor. Bir de birlikte yürümek, iyice zor...

Öte yandan aynı yolda omuz omuza yürümenin hoşluğunu ve gücünü; cinsiyet ayrımı ve kadınlarla erkeklerin "dünyaları"nın farklı olması da çarçabuk zedeliyor...

Kadınlar erkekleri istiyor, bu kuşkusuz. Erkekler de kadınları! Ama birlikte hayatı istediklerinde herşey karışıyor. Her karışım aşure kadar lezzetli olmuyor!

Ve çok geçmeden garip tablolar çıkıyor ortaya.

Güvenli bir ilişki; ama birbirine güvenmeyen taraflar...

Duygusal yoğunluğu yüksek bir aşk; ama neşelenme becerisini yitirmiş taraflar...

Birbirlerine sürekli sorumluluklarını hatırlatan çiftler; ama birlikte eğlenmenin unutulduğu bir ilişki...

Siz bu listeye kendi kafanızdan geçenleri ve bildiklerinizi ekleyebilirsiniz.

Ancak bu tablodan, beğenelim beğenmeyelim şu sonuç çıkıyor:

Arkadaşlık aşktan daha ferah...

Arkadaşlık uzun, kalıcı ve sağlam bir ilişkiden daha eğlenceli...

Hatta arkadaşlık daha erotik!..

Açıkça söylemeli mi?

Modern dünyada aşkın acıları sadece aşıkların acıları anlamına gelmiyor. Aşkın "kendi acıları" da var artık!

Arkadaş muhabbetlerinin canlılığı ve keyfi öyle bir dokunuyor ki, aşk ve "aşka benzer" ilişkilerin güllerine, hepsi soluyor...

İyi vakit geçirmek...

Çağın gözde kavramı bu! Yalnız kavram mı, aynı zamanda değeri en yüksek yaşantılardan biri...

Aşk "iyi vakit geçirme" karşısında keskin ve öldürücü darbeler alıyor.

Bu gelişmeyi durdurmak olanaklı mı?

İçimden yanıt vermek gelmiyor...

(Fakat bu konunun peşini bırakmaya da niyetim yok, daha yazılacak çok şey var.)

AYNA
Sevdiklerimizi gözetim altında tutmakla o kadar meşgulüz ki, özgür olmaya vaktimiz kalmıyor!

ADAM PHILLIPS

Picasso tablolarının sırrı
Artık yerinde yeller esen 5N1K programının yapımcısı ve sunucusu Cüneyt Özdemir'i biliyorsunuzdur!

Cüneyt ve arkadaşları ülkemizde polis operasyonlarıyla "ele geçirilen" Pablo Picasso tablolarına takmışlar kafalarını...

Haber bültenlerinde şöyle bir konu ediliyor bu tablolar; üçüncü sayfalarda cinayet haberlerinin arasında bazılarının görüntüsü çıkıyor, hatta bir milletvekilinin bile adı karışıyor ama, bu tabloların burada ne aradığı; neler olup bittiği konusu bir türlü aydınlanamıyor.

Şimdilik "ele geçirilen" Picasso tablolarının sayısı yedi. Cüneyt, "Bu yedi tablonun öyküsünü bir belgesel yapmak için yola çıktık ama kendimizi uluslararası sanat piyasasında dönen dolapların, skandalların arasında bulduk" diyor.

Sonunda bakmışlar ki, Fransa'ya gitmek gerek. Fakat çok geçmeden onun da yetmeyeceği ortaya çıkmış; "çünkü Türkiye'de ele geçirilen 7 tablonun yolculuğu Ortadoğu saraylarına, çöllere, kraliyet ailelerine, hatta iddialara bakılırsa Körfez Savaşı sırasında Bağdat'a kadar uzanıyormuş."

Başta pek farketmemişler ama şimdi "Bu büyük bir öykü; büyük bir yol serüveni olup çıktı" diye anlatıyor Cüneyt...

Şimdi bu projeyi hayata geçirmek için çalışıyor Cüneyt Özdemir ve arkadaşları. "Kötü günler için biriktirdiğimiz paralarla yapacağız bunu; üstelik İçişleri Bakanlığı, Kültür Bakanlığı da bizi destekliyor ama sponsorsuz zor olacak" diyorlar.

Yolları açık olsun! (İletişim için: 0212 292 13 86)

ALTYAZI
Lenny: Renk körü olduğunu bilmiyordum.

Max: Şu tuhaf kravatlarına nasıl tahammül edebildiğimi sanıyorsun!

(Kathyrn Bigelow'un 1995 yapımı, değeri pek bilinememiş bilim-kurgu filmi Strange Days'in hafif diyaloglarından biri.)

 
Gündemi en çok nereden takip ediyorsunuz?

İnternet Haber Portalları
Günlük Gazete
Televizyon
Radyo

 


Copyright © 2001, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır