Ama aralarında konuştukları konular... Birbirlerine sordukları sorular, maçtan ziyade "Derviş içerikliydi."

Örneğin:

Derviş parti mi kuracak?

Yoksa...

Mevcut partilerden birine mi girecek?

- Gitmem gerekiyor... Sayın Başbakan'ın toplantısı var.

Ve "gitti."

Ama "Başbakan'ın toplantısına gitmedi."

Soru:

Derviş "gitmem lazım" derken... Neyi kastetti?

"Odama gideyim... Başbakan'ı TV'den izleyeceğim" mi demek istedi?

Yoksa...

"Ekranları çok meşgul ettim... Biraz da Başbakan ve iki ortağı ekrana çıksın" diye mi düşündü?

Cumartesi günü, Ecevit, yanına iki ortağını da alarak ekranda "üç dakika" göründü ya...

Herkes sanıyordu ki "görüntüde" Derviş de olacak.

Hatta, TV açıklaması öncesinde, "platforma" bir iskemle de Derviş için konmuştu.

Derviş gelmeyince...

"Son dakikada" iskemlesi kaldırıldı.

Şimdi soru:

Derviş "geleceğim" dedi de mi gelmedi?

Ve "gelip, gelmeyeceği konusunda" daha önce, Ecevit ile Derviş konuşmadılar mı?

Örneğin:

Derviş "35 bakandan biri mi?"

Yoksa "dördüncü ortak mı?"

Bir diğer soru:

Derviş "pek çok sivil toplum örgütüyle" konuşuyor. Ama "muhalefet" hariç.

Acaba, görüşmeyi "Derviş mi istemiyor?"

Yoksa, Derviş'in "muhalefetle görüşmesi mi istenmiyor?"

- Program - hükümet ve program - siyaset ilişkilerini konuşacak mıyız, konuşmayacak mıyız?

Yine sordu:

- Programın başarısı "hükümetin programı olmasına" bağlı... Ama medyanın "olayı" sunuşu şöyle... Siyaset seyirci... Olayın, medyaya sunuluşu da böyle... Doğru mu, değil mi?

- Programın en önemli gelir ayağı turizm ise... Benim de katkım istenemez miydi?

Tekrar sordu:

- Programın Hükümet'te görüşülmesi... Muhalefete bilgi verilmesi... Meclis'le paylaşılması daha doğru olmaz mıydı?

"Şunu" da sordu:

- Diyelim ki bu program başarısızlıkla sonuçlandı... O zaman ne olacak?