kapat
17.04.2001
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi

Kangurum

Dünyadan
Spor

Limasollu

Magazin
Astroloji

Para Durumu
Hava Durumu

Bizim City
Sizinkiler

Sarı Sayfalar
İstanbul

Cumartesi Eki
Pazar Eki

Künye
E-Posta
Reklam
Arşiv

A T V

Win-Türkçe
ASCII

Medyasoft
 
HINCAL ULUÇ(uluch@sabah.com.tr )

Mucize bekleyen ülkede bir Mucize!..

Pazartesi sabahı sendromu ile başa çıkmanın yolu hep ayni benim için.. Boğaz yolundan işe gelirken, müzik setine coşkulu birşeyler koymak..

Kemanı oldum olası severim.. İlk gazetecilik yıllarımda Ankara'da Sihirli Kemanlar vardı, opera orkestrasından arkadaşlar kurmuş.. Nasıl bayılırdım şovlarına.. Şimdi böyle şeyler yok..

100 Çingene Kemanı/ Hunderd Gypsy Violins CD'leri elime geçince nasıl keyiflendim.. Onlar dönüyor işte..

100 Çingene Kemanı, Dünyanın en büyük çingene müzik topluluğu..

Zamanının en büyük çingene kemancısı Sandor Jaroka 1985'te ölmüş. Cenazeye tüm çingene çalgıcılar gelmişler. Törenden sonra, sözleşmiş gibi hepsi birden çalmaya başlamışlar.. Muhteşem bir gösteri çıkmış ortaya kendiliğinden..

Ve "Bu kendiliğinden" oluşan gurubu organize etmeye karar vermişler..

Bugün dünyanın dört bir yanında, tek bir boş sandalye kalmamacasına konserler veren orkestra böyle doğmuş işte..

Sadece Çigan çalmıyorlar.. Klasikleri de çalıyorlar.. O ünlü Macar dansları.. Macar rapsodileri.. Viyana valsleri.. Rus melodileri.. Haçaduryan.. Liszt, Brahms.. Strauss..

Bu Boğazın güzelliği.. Bu müzik.. Haftalardır ülkenin üzerine çöken kabusu aralıyor adeta..

Strauss'un ünlü Radetzky Marşı çalıyor, seyircinin tempolu el çırpışları ile.. Farkından olmadan ben de tempo tutmaya başlarken birden mucize bekleyen ülkedeki mucizeyi gördüm..

Sahil yolunda, kaldırımda, bir ufak tefek kadın var ilerde.. Yanında nerdeyse kendi boyunda bir devasa köpek.. Dolaşmaya çıkmışlar.. Köpek birden yay gibi gerildi.. Bu "2 numara"yı yapacağının işareti.. Yaptı da.. Yüzlerce, binlerce insanın dolaştığı sahil yoluna yaptı.. Uzaktan hayal meyal, bir gölge, bir sliuet gibi gördüğüm kadın, birden çantasına davrandı.. İçinden bir naylon poşet çıkardı. 2 numarayı poşete aldı ve az ilerdeki çöp kutusuna attı.

Vay anasını.. Vay anasını.. Benim ülkemde bu sahne..

Bu sırada arabam iyice yaklaştı kadına ve gördüm ve mucizeyi çözdüm..

Bir Japondu..
"İstanbul'da 300 bin başıboş sokak köpeği var.. Bunlar hergün bu sokaklara tonlarca 2 numara bırakırken, benim köpeğiminkini toplamam ne işe yarar" diye düşünmeyen Japon..

"İstanbul'da binlerce köpek, sahipleri tarafından yollarda, parklarda, 3 yaşında, 5 yaşında, 2 numaranın ne olduğunu dahi bilmeyen bebeklerin oyun alanlarında dolaştırılıyor.. Kimsenin geride bıraktığı pislik ve kirlilikle ilgilendiği yok.. Bu ülkenin kendi insanları bu kadar umursamazken, dünyanın öbür ucundan gelmiş bana ne oluyor" demeden, kendi yarattığı pisliği anında yok eden Japon..

Japon mucizesinin sırrını hala merak ediyor musunuz?..

Daha yarım asır evvel savaşı kaybetmiş, kaybetmek ne kelime, o korkunç atom bombasını iki kez tepesine yemiş ülke, nasıl şimdi dünyaya meydan okuyor?..

Sırrı işte bu..
"Ben üzerime düşeni yaparım. 'Bir ben tek başıma neyi değiştiririm' diye de düşünmem.. Okyanus ne kadar büyük olursa olsun, gene de damlalardan oluşur. Ben bu damlalardan biriyim" diye düşünen insanların yaşadığı ülke geri kalır mı?.. Mümkün mü?..

Pazar sabahı, bu ülkenin bütün televizyonları bir yayına bağlandı.. 10 milyon insan izlemiş.. Çocukları, yaşlıları, iş göremezleri, zihin özürlüleri, vardiya nöbetlerinde olanları çıkın, bu aşağı yukarı bu ülkede düşünen ve çalışan nüfusun nerdeyse tamamı..

Niye ekran başında idiler?..
Çünkü mucize bekliyorlardı.. Kemal Derviş diye bir adam çıkacak.. Ekrandan insanların omuzlarına sihirli sopa ile dokunacak.. "Shazammm!.." Kriz bitecek, Türkiye kurtulacak..

Kemal Derviş mucize anlatmadı.. Bol keseden de atmadı.. Çok net ve çok gerçekçi, yapılması gerekenleri söyledi..

Sıkıntı geldiği gibi, pat diye gitmeyecekti.. Biraz üzülecektik.. Ama herkes kendisine düşeni yapmaya başlarsa, hazirandan itibaren ibre yukarı dönecek, yıl sonundan itibaren de Türkiye yeniden büyümeye, enflasyon yeniden düşmeye başlayacak, taşlar artık yerli yerine oturacağı için de bir daha böyle kriz yaşanmayacaktı..

Sadece "Mucize" bekleyenler, Derviş'in açıklamalarını beğenmediler..

Sadece "Mucize" bekleyenler, Derviş'in onlardan da birşeyler beklemesinden hiç mi hiç hoşlanmadılar.

Ne var ki, bu "Sadece mucize bekleyenler"in sayısı bu ülkede üç beş değil, milyonlardı.. Nerdeyse hepimizdik..

Evimizin, iş yerimizin, okulumuzun kapısına hiç umursamadan attığımız izmaritleri gelip toplamadığı için dahi devleti eleştiren hepimiz..

Herşeyi başkalarından bekleyip "Birileri gelip bizi kurtarsın, Ben de safa süreyim" diyen hepimiz..

"Ben tek başıma ne yapabilirim ki" özürünü bir miskinlik zehiri olarak hep beyninde taşıyan hepimiz..

Kızmayın.. Kızmadan önce kendi kendinize bir sorun..

Bu kent, bu ülke, bu ulus, hadi günceli de sorayım, bu kriz için ne yaptınız, dün?..

Hiçbirşey değil mi?..
Onun için anlattım size, üstelik tertemiz kendi ülkesinde değil, zaten bok götüren İstanbul'da dahi "Ben insanlığımı yaparım. Gerisi ne yaparsa yapsın" diyen Japon kadının öyküsünü..

Japon Mucizesini Efendi Toranaga Dervişler değil, işte bu Okyanus Damlaları yarattılar.. Tek tek, her bir Japon insanı.. Oturup ağlayarak bekleme yerine kendine düşeni ölesiye yapan tek tek, milyonlarca Japon..

Bunu hiç unutmayın.. Ve her gece yatağa girerken kendi kendinize bir sorun..

"Bu kent, bu ülke, bu ulus için ben bugün ne yaptım?.."

"İzmariti yola değil, atılması gereken yere attım" diyorsanız eğer, sadece bunu diyorsanız, gene de rahat uyuyun.. "Ben bir vatanseverim" diye..

***
Not 1: Okuyuculara bilgi için.. Alkent'te çocukların parkında, anneler kendi çocuklarının oynadığı parklara, büyük bir umursamazlık, büyük bir pişkinlik içinde köpeklerinin 2 numaralarını bırakıp gitmeye devam ediyorlar.. Her sabah gözlüyorum. Daha bir tane elinde poşetle köpek gezdirmeye çıkan görmedim.. Artık midem bulanıyor.

Not 2: Yazımın başında anlattığım o muhteşem Çingene Orkestrası, 20 nisan Cuma (Gece), 21 nisan Cumartesi (Gece/Gündüz) üç konser verecek Lütfi Kırdar'da.. 2500 bilet şu ana kadar satıldı bile.. Sonra kalmaz, pişman olursunuz.. Bu orkestra, bu müzik kaçmaz, benden haber vermesi..

Ankara Koleji'nde, Şenlik!.
Eskiden "Kolej günleri ya da faaliyetleri" deyince akla başta spor, sonra tiyatro ve müzik, sonra da folklor gelirdi.. Bizim öğrencilik yıllarımızda.. Şimdi, ünlü fütürist Alvin Tofler'in sözleriyle "Çağdaş cehaleti" vurgulayarak "Bilim Şenlikleri" düzenliyorlar. Bu yılki dördüncüymüş:

"Yirmibirinci Yüzyılın'ın cahilleri, okuma yazması olmayanlar değil; öğrenemeyen, öğrendiğini unutamayan ve yeniden öğrenemeyenler olacaktır.."

"Öğrendiğini unutamayan.."

İki gündür bir yandan bu iki kelimeyi, bir yandan da değil ortaokul, lise; 8-10 yaşındaki ilkokul çocuklarının nerelere geldiklerini düşünüyorum.

Bio-plastik.. Bilgisayar oyunları ve tansiyon.. Uçak pervane açısının çekim gücüne etkisi 4. ve 5. sınıfların araştırdıkları, hazırladıkları projelerden birkaçı bunlar.. Üst sınıfların konu başlıkları bile anlaşılır gibi değil..

Her dergi ve hemen her gazetede karşımıza çıkan "Sigara nasıl bırakılır?" tavsiyelerini değil de, iki ilkokul çocuğunun "Sigara neden bırakılamıyor?" konusunda yaptığı araştırmayı okumak istedim..

Geçen hafta en küçüğünden en büyüğüne 996 TED Ankara Koleji öğrencisi, iki gün boyunca fen ve sosyal bilimler alanında hazırladıkları projeleri izleyicilere ve Ankara'daki Üniversitelerin öğretim üyelerinden oluşan jürilere tanıttılar. Tezlerini savundular.. Sonra ödüllerini aldılar.. İlkokullular mahçup, ortaokullular tepkili ve rahat, liseliler güvenliydiler..

Harika bir gençlik!
Ama gazeteler bunları yazmaz.. Televizyonlar bunları göstermez..

O zaman halka moral olur.. Olur mu böyle şey?..

(Serpil Gogen, Ankara'da izledi ve yazdı.)

Kocatepe ve Atatürk!..
Kocatepe deyince aklınıza ilk gelen, hayalinizde ilk şekillenen görüntü nedir?..

Atatürk'ün o unutulmaz düşünceli sliueti.. Büyük Taaruzdan az önce..

Afyon Kocatepe Üniversitesi'nin simgesi idi bu sliuet..

Bedri Baykam, bir vesile gitmiş, Afyon'a, dönmüş..Onun yazısından öğreniyorum..

Rektör Şan Öz-Alp, Afyon Kocatepe Üniversitesi'nin ambleminden bu sliueti çıkarmış. Onun yerinde şimdi ne var, tahmin edin?..

"AKÜ!.."
Hepsi bu.. AKÜ!..

Mutlu aküsü mü, İnci mi, yoksa ithallerden biri mi, siz tahmin edin!..

Beni üzen ne oldu bilir misiniz?..

Böyle bir değişiklik yapılıyor ve ben bu değişikliği, bu iletişim, bu e-mail, bu faks çağında, Bedri'nin yazısından öğreniyorum..

Koskoca Üniversitenin bir öğretim üyesi, bir öğrencisi rahatsız olup, minnacık bir zahmete girmiyor..

Şan Hocam!..

Az bile yapmışsın.. Hatta "Kocatepe" adını da kaldır, o da Atatürk'ü çağrıştırıyor çünkü..

Afyon yeter, koca bir üniversite böyle afyon yutmuş gibi susup oturduğuna göre..

BİZİM DUVAR
Dolar Dalgalı Kura tabi olsa da siyasiler hâlâ Dalgacı Mahmut...

Hakan&Utku

SEVDİĞİM LAFLAR
Politika kansız savaştır. Savaş ise kanlı politika!..

Mao Tse-tung

TEBESSÜM
Fıkra Duygu Duysak'dan

Küçük John okuldan eve gelir ve üzgün bir şekilde, "Matematik dersinden sıfır aldım"der.

Babası hemen sorar, "Neden"

"Öğretmen 3 kere 2 kaç eder?" diye sordu, ben de "6" dedim.

Babası şaşırır.. "Ama cevabın doğru" der.

Çocuk devam eder..

"Ondan sonra 'öğretmen 2 kere 3 kaç eder' diye sordu."

"Vay hıyar... Ne fark eder ki?"

"Ben de aynısını söyledim, baba.."

 
Gündemi en çok nereden takip ediyorsunuz?

İnternet Haber Portalları
Günlük Gazete
Televizyon
Radyo

 


Copyright © 2001, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır