kapat
01.04.2001
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi

Kangurum

Dünyadan
Spor

Limasollu

Magazin
Astroloji

Para Durumu
Hava Durumu

Bizim City
Sizinkiler

Sarı Sayfalar
İstanbul

Cumartesi Eki
Pazar Eki

Künye
E-Posta
Reklam
Arşiv

A T V

Win-Türkçe
ASCII

Garildi
 

Seher kuşları havalandı


İlk kadın pilotumuz Sabiha Gökçen, geçmişe kanatlanıp, Atatürk'le aralarında geçen konuşmalarının tek tanığı olan seher kuşlarını arardı göklerde
Yaşadığını onunla anlamış, geçmişe bu anlamı kazandırmış milyonlarca kadından biriydi. Ama ona yakın olmakla kalmamış, koşmak ve "uçmak" gibi niteliklerle yaşamıştı.

21 Mart 1913'te Bursa'da doğmuştu. Annesi Hayriye Hanım, babası Mustafa İzzet Bey'di. Kurtuluş Savaşı yıllarında ilkokula başlayan Sabiha Gökçen, savaşın acısını önce babasını, daha sonra da annesini kaybederek yaşamıştı.

Uçuşa geçti
Bu hayat, 1925 yılında Atatürk'ün Bursa'ya gelişi ile değişecekti. Gökçen'in tek amacı yatılı okulda okumaktı. Atatürk'ün "Seni evlat edinsem, benimle gelir misin?" dediğinde sevinçten uçmuştu.

Gülcemal vapuru ile Mudanya'dan Bandırma'ya gelişlerini "Galiba bu benim ilk uçuşumdu. Sevinçten uçuşun ne olduğunu anladım" diye hatırlayacaktı. Sabiha, ilkokulu bitirdikten sonra Latife Hanım'ın isteği ile yabancı dil eğitimi veren okula yatılı olarak gönderilmişti. Bünyesi oldukça zayıftı ve öğrenimini tamamlamadan Çankaya'ya geri dönmüştü. Hastalığının geçmemesi üzerine Heybeliada Sanatoryumu'na yatırılmıştı. Ne var ki, hastaneden kaçacak ve Ata'nın kızkardeşi Makbule Hanım'a sığınacaktı. Ata'nın karşısına bir kez daha çıkarılmıştı. Hastane koşullarının çok kötü olduğunu cesaretle anlatan Sabiha, bu nedenle Viyana'ya gönderilecekti.

Viyana'da bulunduğu süre içinde Ankara, Sabiha'nın sağlığı ile ilgilenecekti. Yurda döndüğünde hem tedavi görmüş, hem de dil öğrenmişti. Sabiha, hem sağlık hem de kültür olarak hayata dönmüştü. Atatürk, "Uçuş Okulu" açmaya karar verdiğinde Sabiha'yı da yanında götürmüştü. Onun uçaklara ilgi duyduğunu farketmiş, "İster misin, uçabilir misin?" diye sormuştu. Bundan sonrasını Sabiha Gökçen şöyle anlatacaktı:

"Yaparım dedim. Okul Müdürü Fuat Bey kaydımı yaptı. Ve A, B bröverlerinde hemen başladım."

Gökçen, Uçuş Okulu'nun ilk öğrencisi olmuş ve Rusya'dan getirilen iki öğretmenin eğitiminde çalışmaya başlamıştı. Bir müddet sonra yedi erkek öğrenci ile Moskova Yüksek Planör Okulu'na gönderilecek ve ihtisasını motorlu uçaklarda geliştirmeye başlayacaktı. Savaş Pilotu olabilmek onun en büyük istekleri arasındaydı. Eskişehir'e gönderilen Sabiha Gökçen okuldan mezun olduğunda çok önemli bir nitelik taşıyordu: "Dündada ve Türkiye'de İlk Kadın Savaş Pilotu" unvanını almıştı.

Eşine soyadını verdi
16 Haziran 1938 tarihinde Balkan Devletleri'nin davetlisi olarak askeri bir uçakla "Balkan Dostluk Turu"na çıkmıştı. Belgrad'da Yugoslav Ordusu'nun en büyük nişanı "Beyaz Kartal Madalyası"nı bu yürekli davranışı ile haketmişti.

Türkkuşu Uçuş Okulu'na öğretmen olarak atanması büyük bir gururdu. Aynı dönemlerde pilot yüzbaşı Ali Kemal Esiner ile evlenmişti. Ali Kemal Bey bu evlilikle, kendi soyadından sarfınazar etmiş ve Atatürk'ün Sabiha Hanım'a verdiği "Gökçen" soyadını almıştı.

Sebep ne olursa olsun görev asla aksatılmaz
Atatürk hastalanmıştı. Sabiha Hanım yanından hiç ayrılmıyordu. Üzüntüsünden uçuşlarına da ara vermişti. Gökçen, Atatürk'ün bu yöndeki sorularını hazır olmadığı şeklinde geçiştiriyordu. Ne var ki Atatürk başyaverinden gerçeği anlayacak ve eğitici Amerikalı pilotun verdiği raporla Gökçen'in her an uçmaya hazır olduğunu öğrenecekti. Onun gökyüzünü çok sevdiğini biliyordu. Gökçen'i yanına çağırmış ve: "Hiç kimse hangi sebepten olursa olsun görevini aksatamaz" demişti.

Gökçen önce Atatürk'ü ardından da eşini kaybetmişti (1943). 1955 yılında Türkkuşu'ndaki öğretmenliğinden emekli olmuş ve hatıraları ile başbaşa kalmıştı. Zaman zaman gökyüzüne baktığında ve hatıraları ile yaşadığında Atatürk hep oradaydı. Geçmişe kanatlandığında onun her seher vakti Mustafa Kemal ile konuşmadığını kimse söyleyemezdi. Konuştuklarını bir o biliyordu, bir de seher kuşları...

Şüphesiz tüm evlatları ona layık olmaya çalışmıştır ama hiç kimse, Gökçen Hanım kadar sadece Atatürk'e değil, ülkesine böylesine layık olamamıştır. Yetim, hastalıklı ve eğitimsiz bir kızın, olağanüstü çabalarla gökyüzüne yükselişinin örneğine dünyada rastlamak mümkün değildir.

Ergun Hiçyılmaz

ergunhicyilmaz@superonline.com

 
İstanbul 2008 Olimpiyat Oyunlarına seçilebilicek mi?

Kesinlikle Evet. En güçlü aday İstanbul ve bu sefer seçilecek.
Hayır. Rakip ülkeler daha üstün özelliklere sahip İstanbul yine yenilecek.
İstanbul başarılı olabilir ama Uluslararası Olimpiyat Komitesi İstanbul'u seçmeyecek.

 

Copyright © 2001, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır