kapat
31.03.2001
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi

Kangurum

Dünyadan
Spor

Limasollu

Magazin
Astroloji

Para Durumu
Hava Durumu

Bizim City
Sizinkiler

Sarı Sayfalar
İstanbul

Cumartesi Eki
Pazar Eki

Künye
E-Posta
Reklam
Arşiv

A T V

Win-Türkçe
ASCII

Garildi
 

Sinemaya Clinton damgası


Başarılı bir politik sinema örneği olan 'Zirve Mücadelesi' Clinton'vari bir başkanın etrafında geçiyor
Zirve Mücadelesi, Amerikalıların pek sevdiği tarzda bir "başkan ve çevresi" öyküsü... Aniden ölen başkan yardımcısının yerine seçilecek yeni isim, Beyaz Saray çevresinde entrikaları başlatır. En doğal aday, köprüden arabasıyla uçan bir genç kadını kurtarmak için kendisini sulara atarak sempatisini arttıran bir validir. Ama başkanın gözü kadın oylarındadır ve bu nedenle kadın senatör Laine Hanson'u aday gösterir.

Ancak, Amerikan sistemine göre, adayların kılı kırk yaran bir soruşturmadan geçmesi gerekmektedir. Hanson'a karşı olan soruşturma komitesi başkanı Runyon, titiz bir araştırmayla genç kadının kolej yıllarında karıştığı ve fotoğraflarla belgeli bir seks skandalını ortaya çıkarır. Ve işler karışır.

Film bizlere daha önce birçok filmin yaptığı biçimde ABD'nin tepesinden görüntüler, kişilikler ve olaylar getiriyor. Aklı fikri yemekte, esprili, ama yüzeysel bir başkan, sanki Clinton modeli üzerine yaratılmış. ABD siyasal sisteminin kimi güçlü yanları yanı sıra kimi zaafları da beliriyor. Özellikle atamaların ve soruşturmaların nesnel kriterlerden uzaklaşarak kişisel intikam mekanizmalarına dönüşmeleri olayı gibi...

Bu arada, kadın adayın tüm suçlamalar karşısında sessiz kalması ve özel yaşamıyla ilişkili bir "gençlik hatası" için hesap vermeye yanaşmaması, örnek alınacak bir davranış olarak tüm siyasilere ve siyaset meraklılarının dikkatine sunulur!..

GÜÇLÜ OYUNCU KADROSU
Ama sonunda, her politik Amerikan filminde olduğu gibi, sistem doğrulanıyor, ideoloji temize çıkıyor. O obur ve geveze başkan birden tam bir demokrasi havarisi kesiliyor, "kötü adam" cezasını buluyor, kadın adayın geçmişi aklanıyor. Ve Amerika bir kez daha arka bahçesini açar gibi yaparak, aslında bize demokrasisinin gücünü pazarlıyor.

Oscar adayı olan Joan Allen ve Jeff Bridges, olmayan Gary Oldman gibi oyuncular ve tüm ikinci plan aktörleri tarafından çok iyi oynanan etkileyici bir siyasal dram. Özellikle siyaset severlere...

ZİRVE MÜCADELESİ / The Contender
Yönetim ve senaryo: Rod Lurie

Görüntü: Denis Maloney

Müzik: Larry Groupe

Oyuncular: Joan Allen, Jeff Bridges, Gary Oldman, Christian Slater, William Petersen, Sam Elliot, Saul Rubinek, Muriel Hemingway

Dreamworks Pictures yapımı.

Bale zengin işi değilmiş
Thatcher döneminin İngiltere'sinde bir işçi çocuğunun Londra Kraliyet Balesi'ne kabul edilmesinin öyküsü

Çevrenin muhalafetine karşın bildiği yolda ilerleyen yetenekli çocuk daha önce karşımıza çıkmadı mı? İşçi sınıfından birinin aykırı gözüken bir işi yapması, örneğin dansçı olması da en azından "Flashdance"den beri bilinen bir tema. Ama "Billy Elliot" özellikle ikinci yarısında seçkinleşiyor, zengin hikayesi ve unutulmaz sahneleriyle öne çıkıyor.

İngiliz emekçilerinin düşman ilan ettiği Thatcher dönemindeki acılı maden işçileri ve onların umarsız grevi, tarihin yazdığı gibi, yenilgiyle bitecektir ama küçük Billy başaracaktır. Yaşlı bale hocası Bayan Wilkinson'un yüreklendirmesiyle, balenin sadece 'homolar için' olduğuna inanan maço baba ve ağabey ikna edilecekler ve Billy, Londra'daki kraliyet bale okuluna kabul edilecektir. Genç eşcinsel Michael ise, bu maço çevrede örselenmiş çocukluktan sonra, kapağı Londra'ya atacak ve sevgilisiyle Billy'nin Kuğu Gölü galasına katılacaktır. Bu grev fonu önünde baleye, azme ve sanatçı hırsına adanmış film de, kalbimizde özel bir yer ediniyor.

BİLLY ELLİOT
Yönetmen: Stephen Daldry

Senaryo: Lee Hall

Görüntü: Brian Tufano

Oyuncular: Julie Walters, Jamie Bell, Jamie Driven, Gary Lewis, Stuart Wells

Working Title (İngiliz) yapımı.

Bir büyük ve zevksiz şaka!
Ressam-yazar-yönetmen, aykırı İngiliz Greeanaway'in son filminde eğlendirici sahneler ve iğneleyici espriler var. Kimi sahneleri püritenlerin yüreğini kaldıracak nitelikte. Annesini kaybeden genç adamın teselli için babasıyla yatağa girmesi gibi...

Bu baba-oğul ensesti, filmin en cüretkar bölümü olsa da tek garabeti değil. Greenaway, ünlü sanatçılara hakaretlerle bezemiş filmini... Örneğin, bilin bakalım, "doğanın en muazzam mühendislik harikası" nedir? Greenaway'e göre, "erkeklik organı" elbette... Yine ona göre, Thomas Hardy "bir kadın satıcısı", Fellini ise "seks düşkünü bir pezevenk!"...

Sanatçının her zamanki kışkırtıcılığını ve görsel zevkini ortaya çıkaran film, sonuç olarak onun çöküşünün de işaretlerini taşıyor. Uzun bir baba-oğul diyalogu biçiminde gelişen film, bir büyük ve zevksiz şaka, seyirciyi hiç dikkate almayan bir mastürbasyon gibi duruyor. Ve "Mimarın Göbeği", "Aşçı, Hırsız, Karısı ve Aşığı" gibi çok sevdiğimiz filmlerin yaratıcısının artık tam bir çıkmaza girdiğini gösteriyor.

SEKİZ BUÇUK KADIN / 8 Women 1/2
Yönetim ve senaryo: Peter Greenaway

Görüntü: Sacha Vierny

Oyuncular: John Standing, Matthew Delamare, Vivian Wu, Amanda Plummer, Toni Colette

İngiliz-Fransız ortak-yapımı.

ATİLLA DORSAY

 
İstanbul 2008 Olimpiyat Oyunlarına seçilebilicek mi?

Kesinlikle Evet. En güçlü aday İstanbul ve bu sefer seçilecek.
Hayır. Rakip ülkeler daha üstün özelliklere sahip İstanbul yine yenilecek.
İstanbul başarılı olabilir ama Uluslararası Olimpiyat Komitesi İstanbul'u seçmeyecek.

 

Copyright © 2001, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır