Güneş sisteminin "Dünya" adı verilen minik gezegeninde yaşayan altı milyar insandan bazıları, kendilerinin diğerlerinden üstün doğduğu gibi hastalıklı bir eğitimle yetiştiriliyor.
Büyükçe bir göktaşı çarpması sonucunda yok olabilecek Dünyalılar, birbirlerine üstünlük taslamaya bayılıyorlar.
Oysa gen haritası, zencisi, beyazı, sarısı ile insanoğlunun aynı gen yapısında olduğunu açıkladı bile.
Ama buna rağmen dünyanın bazı bölgelerinde sular durulmuyor ve insanlar, salt bazı ülkelerde doğmuş oldukları için üstünlük, kahramanlık gibi özelliklere sahip olduğuna inandırılıyor.
Bunun sebebi; üstünlük masalları anlatarak iktidarı elinde tutmak ve kamu rantını paylaşmak tutkusu.
Bu anlamsız tartışma son günlerde Almanya'da da alevlendi.
"Milliyetçilik" ten çok acı çekmiş ve yok olma tehlikesiyle karşılaşmış olan Almanya'da aynı hastalık durup durup ortaya çıkıyor.
Şimdiki konu Alman olmaktan gurur duyup duymamak!
Aslında bu tartışma Türkiye'nin de konusu.
Çünkü bir takım çevreler salt Türk oldukları için gurur duyarken, bazıları Türk olmaktan utanç duyduğunu fısıldıyor.
Aslında iki tutum da yanlış.
İnsan bir ulusa mensup olduğu için ne gurur duyabilir, ne de utanç!
Bireyi bağlayan; kendi eylemleri ve hayata karşı duruşudur.
Bir ulus kahraman da çıkarır, katil de, bilim adamı da, sapık da!
Önemli olan, kişisel namus ve birikimdir.
Almanya Cumhurbaşkanı Johannes Rau diyor ki: "İnsan sadece kendi eli ya da aklıyla yarattığı bir şeyden gurur duyabilir."
Son derece akıllı bir söz bu.
Tabii cahil kitleleri, sırf o ülkede doğmuş olduğu için bütün dünyadan üstün olduğuna inandırma aldatmacası ile taban tabana ters.
Umarız Almanya, Rau'nun gösterdiği yolda ilerler ve 21. yüzyılı da yıkıma sürüklemez.
Türkiye'nin de dünya ile ilişkilerini, yeni yüzyıldaki kalkınma ve eğitim programlarını, Avrupa Birliği stratejisini, ekonomisini düzeltebilmek için "üstünlük" duygusundan kurtulup gerçekçi, akıllı ve alçakgönüllü bir rasyonalizme kavuşması gerekiyor.
Magazin
