kapat
24.03.2001
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor

Limasollu

Magazin
Astroloji

Para Durumu
Hava Durumu

Bizim City
Sizinkiler

Sarı Sayfalar
İstanbul

Cumartesi Eki
Pazar Eki

Künye
E-Posta
Reklam
Arşiv

A T V

Win-Türkçe
ASCII

Finansinvest
 
MEHMET ALTAN(maltan@sabah.com.tr )

Sol üretemeyen ülke: Türkiye

Türkiye'de en zenginin payı giderek çoğalırken, en fakirinki giderek cılızlaşıyor. İnsanların fikirlerini özgürce belirtemediği baskıcı atmosferi de bu tabloya ekleyin. Böyle bir ülkede demokratik uygulamalardan yana olan solun güçlü olması gerekmez mi? Tabii gerekir. Ama bunun için de o ülkede önce "gerçek bir sol" olması gerekir

Gerçek Türkiye'nin ilk sıradan hiç indirmediği en önemli gündem maddesi çığ gibi büyüyen işsizlik ve hayatı "ateşten bir gömlek" haline getiren pahalılık. Milyonlarca insan sadece ve sadece bununla ilgili; bir iş ve geçinecek para.

Kendi başına zaten çok ürkütücü olan bu görüntüyü daha da koyulaştıran bir de gelir dağılımı adaletsizliği var. En zengin kesim, ulusal pastanın on bir dilimini alırken, en fakir kesim bir dilim ile yetiniyor. Üstelik en zenginin payı giderek çoğalırken, en fakirinki giderek cılızlaşıyor.

İnsanların fikirlerini özgürce belirtemediği, ana dillerinde kültürel haklarını geliştiremediği baskıcı atmosferi de bu tabloya ekleyin.

Böyle bir ülkede çağdaş üretimden, daha sağlıklı bir paylaşımdan, demokratik uygulamalardan yana olan solun ortalığı silip süpürmesi gerekmez mi?

Tabii gerekir. Ama bunun için de o ülkede önce "gerçek bir sol" olması da gerekir.

İnek içti
Türkiye, sol ideolojiyi üreten "sanayi toplumu" aşamasına hiç gelemediği için gerçek bir sola da hiç kavuşamadı.

Yeryüzünde "emek en yüce değer" olmaktan çıkarken, bizde "köylülük" hala nüfusun en kalın tabakasını oluşturuyor.

Osmanlı toprak düzeninin sakatlı mirasını devralan Türkiye "sermaye birikimi" yapamadı. Ne gerçek bir burjuvaziyi ne de bunun tarihsel karşıtı olan proleteryayı doğuramadı. Padişah ve tebasının yerini, devlet ve teba olarak görülen yığınlar aldı.

Ülkeyi, batının üretme biçimine göre değil de, tüketme biçimine göre "modernleştirmeye" kalkan, bu modernleştirme görevini de orduya devreden "Kemalizm", Türkiye'de sol diye yutturuldu. Aynı Cumhuriyetin, demokrasi diye sunulması gibi...

Yeryüzü, sol anlayışı, sanayileşme sürecinde "emek ile sermaye" çelişkisi olarak yaşarken, bizde bu çelişkinin yerini "laik-şeriat" ikilemi aldı. Solculuk, en ileri düzeyde üretim biçimini sahiplenmek iken, bu coğrafyada yalapşap bir tüketim modernleşmesi olarak algılandı. Sonunda solculuk ve ilericilik, halka karşı zoraki tüketim modernleşmesine taraf olmak haline geldi. Halk ile açılan ara bir türlü kapanmadı.

Marks nerede?
Sermaye sahiplerinin emekçileri sömürerek servet edindiklerini söyleyen Karl Marks, Türkiye Cumhuriyeti'nin baş düşmanlarından sayıldı. Enternasyonalizmin onayını alan Türkiye Komünist Partisi Genel Sekreteri Mustafa Suphi tuzağa düşürülerek Karadeniz'de boğduruldu.

Kendisini "sol" diye sunan partiler, solun kurucu babası olan Karl Marks ve Frederick Engels'in resimlerini bulundurmak yerine "sol ideolog" olarak Cumhuriyet'in kurucusu Mustafa Kemal Atatürk'ün resimlerini sahiplenmeyi yeğlediler.

Tabii solun kurucu babaları sahiplenilmediği için, sosyal demokrasinin evrensel figürleri de bizim "sol partilerin" örgüt binalarına konuk olamadılar. Ne Bernstein, ne Kautsky, ne Jaures Türkiye'deki sosyal demokrat olarak nitelenen partilerle el sıkışmadı.

Kısacası ideolojik düzeyde sol varolmadı. Kemalist modernleşme "solculuğun" yerini aldı ve müthiş bir çarpıtma ile "emeğin ve üretim biçiminin" Türkiye versiyonu sayıldı.

Ülkenin fabrikalaşamadığı, yığınsal emek gücünün oluşamadığı bir süreçte, kavramların da ırzına geçildi.

Kısacası, Kemalizm ile sosyalizm ya da sosyal demokrasi ayrışmadı. Türkiye kapitalistleşemediği, bürokratik bir devletçiliğin kölesi olarak tıkanıp kaldığı için, sosyalizm de ülke dinamiğinin bir parçası olarak parıldamadı.

Sınıf yerine mezhep
"Emek ile sermaye"nin yerini "laiklik-şeriat" ikilemi alınca, bizdeki solculuk da, mezhepçiliğe dönüştü, sol "mezhepler" arası bilek güreşi ya da örtülü çekişme, sosyal dönüşümün nasıl oluşacağını tartışmayan sistem siyasetçisinin "sol görünümlü" gıdası oldu.

Ve yıllarca bize "sol" yerine, sol olmayan bir "şey" ikram edildi.

Bu oyunu açığa çıkarmak isteyenlerin canına ot tıkandı.

Elveda proleterya
Geçen hafta, Ankara siyasetçilerinin sol görünümlü olanlarının kendi aralarındaki el-enseleri gene gündemdeydi. Ama bu da, Kemalizm ile sosyal demokrasiyi ayrıştıracak, solu evrensel kriterleri içinde değerlendirerek bizim topraklarımıza taşıyacak bir dinamiğin müjdecisi görünmüyor.

Üstelik yeryüzü, sanayi devrimini ve onun sosyal şablonunu geride bırakıyor. İstihdam yapılarına bakınca, fabrika işçilerinin artık çoğunluk olmadığını ve etkinliklerini yitirdiğini görüyorsunuz. Onların yerini teknoloji ve teknolojiyi üreten yeni orta sınıflar alıyor. Dünün anlayışı değişiyor.

Sol da yeni bir tanımlama ihtiyacı içinde. Örneğin, İngiliz İşçi Partisi Lideri Tony Blair, artık yeni orta sınıfları da eski işçi sınıfı ideolojisiyle barıştıracak yenilik hamlesini yapmadan iktidar olunmayacağını gördü ve kendi ülkesinde gereken değişimi gerçekleştirdi. İngiliz solu bunu tartıştı.

İtalya, liberalizm ile Marksizmi biraraya getirecek yeni modellerin arayışına girdi.

Türkiye ise bu arayışlardan ve tartışmalardan çok uzak.

Köylülüğü aşamamış bir yapının yaşam çileleriyle sarsılıyoruz. Hem toplumsal dönüşümü sağlayacak, hem solun çağdaş değerlerine sahip çıkacak bir sol kadro ortalıkta yok.

Çağı yakalayamayınca her konuda topallıyorsun.

Bu sağ için de geçerli, sol içinde.

Zaten gerçek bir sağ olsa gerçek bir solu doğururdu. Ama bizdeki ortam kısır.

Ne sağ var ne sol.

Şimdilik ortada sadece bir Ankara gözüküyor.

Ama sanırız hayat Türkiye'yi de değiştirecek, bu ülkeyi, bu ülkenin kavramlarını gerçeğe oturtacak.

 
Sabahonline'nın değişen tasarımını nasıl buldunuz?

Eskisine göre çok beğendim
Eskisi daha iyiydi
Farketmez

 


Copyright © 2001, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır