kapat

18.03.2001
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
Limasollu
Magazin
Sabah Künye
Cumartesi Eki
Pazar Eki
Melodi
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
İstanbul
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
E-Posta

A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 2001
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
Bas bas paraları sar yaraları
Eskinin "40 paralık adam"ı, bugünlerin "üç paralık"ı olur da, paranın değer kaybı karşısında bu deyiş ne kadar süre dayanır bilinmez

Kese devrinden cüzdan devrine ulaştık. Eskiden "bozuk para" cüzdanı taşıyan, parasını kese ya da yastık altında saklayanlar, "kredi kartı" devrine pek alışamadılar. Onlar hâlâ 100 bin liraya 100 kuruş, 1 milyona 1 lira demeye devam ediyorlar. Kendi gitti adı kaldı yadigâr...

1913 yılında Taksim arsası 400.000 lira mukabilinde satılmıştı. Yani gazoz parasına. Taksim Kışlası'nı da içine alan 150 bin metrekarelik bu alanın her metrekaresi 4 liraya gelmişti. Anlayacağınız günümüzün bir dilim ekmeğinden daha ucuz.

20 kuruş, bilinen ismi ile 1 mecidiye, yani liranın beşte biri. Ama 10 mecidiye saydınız mı ev kirasını ödüyordunuz. Kağıt 1 liranın, 1916'da en ünlü para olduğunu hatırlatalım. 1 lira evin günlük masrafını karşılıyordu. Kağıt 1 kuruşluklarla bir aşure ziyafeti çekiliyor, paşa çocukları 100 para yani 2,5 kuruşla oynuyordu. 50 lira büyük işler görüyordu. Bir kere iyi bir maaştı. İnsanlar bu para ile evlenebilirdi. Biraz dişini sıksa ev bile satın alabilirdi. Paranın en altında devletin şu teminatı vardı: "Bedeli Dersaadet'te altın olarak ödenecektir."

Trilyon ve katrilyon çocuklarına "40 paralık adam" deyimini nasıl anlatsak? Olan biten bazı şeylerin "üç kuruş"luk değer ifade etmediğini nasıl açıklasak?

ASKERE ÇİL ÇİL
Fatih Sultan Mehmet İstanbul'u fethettiğinde sikke basım için bir darphane kurmaya karar vermiş, Beyazıt'taki eski saray civarı ilk mekan olmuştu. Kurulan darphane, daha sonraki yıllarda iki kez yer değiştirecek, 1665 yılında saray surlarının içine dahil edilecekti.

Darphane 18. yüzyılda farklı bir konum almış, Osmanlı hazinesinin saklandığı bir banka haline gelmişti. Darphane eminlerinin tayinleri ise sadrazamın yetkisi dahilinde idi.

Darphane'den ulufe dağıtımında hazine için para çıkartılır, askerlere maaşlarının bir kısmı "çil" adı verilen bu yeni basılmış paralardan ödenirdi.

Eski ve silinmiş paraların piyasadan toplanıp yeniden basılması ile oluşan "çil", teknik olarak oldukça ilginçtir. 1841 yılına kadar çekiçle dövme usulü ile yapılmış, 1842 yılında ise sarkaç ve pres usulüne geçilmişti.

1911'den sonra makine ile basılmıştı. Sonrasında esas darphane binasına geçilecek ve para basımı daha bir hız kazanacaktı. Para "pul" olmuş, boyları ve sıfırları büyümesine rağmen değerleri ufalmıştı. Kuruşun kesirleri olan "10 para" zamanla milyon'a ulaşacaktı. "40 paralık adam" bu zaman içinde "üç kuruşluk adam" deyimine yükseliyor ve Türkiye yoksul milyonerler ülkesi oluyordu.

Trilyon ya da katrilyonu rakamla yazmaktan aciz kalan toplum, para hesabını yapamayacak, çareyi dolarla konuşmakta bulacaktı.

Nereden nereye gelmişti Türkiye? Bütün gıda maddelerinin kuruşlarla alınabildiği devirler yaşanmış, kişilerin zenginliği bin rakamına bile ulaşmayan liralarla ifade edilmişti. Önce 10 ve 20 liralar kayboldu. 1,5 ve 10 kuruş ile 25 kuruşun adı anılmaz oldu.

25 KURUŞ KAVGASI
Madenin pahalılaşması, paranın basımında etkili olmuştu. Meşrutiyet'te en büyüğü 40 para olan saf nikeller çıkarılmıştı. Bunların devlete maliyeti değerinin yirmide biri kadardı. Ancak krizler ve savaşlar maden fiyatlarını artırınca, nikeller ortadan kaybolacaktı. Paralar üzerindeki fiyatın çok üstünde işlem görüyor, alışveriş yerine eritilmekte kullanılıyordu. Aynı durum, ortası delik 1 ve 2,5'lukların başına gelmişti. Devlet, çıkardığı her 25 kuruşu aynı fiyata maletmek durumunda kalacaktı. Bu paranın basılması 1974'ten sonra durdurulmuş, belediye otobüslerinde 25 kuruş kavgaları yaşanmıştı. Bronz ve paslanmaz çelik serisi alüminyum devrine dönüşecek ve paslanmaz çelikten dört çeşit para basılacaktı.

50 kuruşun yanı sıra 1, 2,5 ve 5 lira gündeme gelmiş ve liralı devir sıfırları kovalamaya başlamıştı.

Para alım gücünün dışında başka işlere daha çok yarıyor, toplayıcılar maden alaşımı kıymetli paraları ilgili sektöre kilolarla sevk ediyorlardı. Sofrada pay sahibi olamayan paralarımız çatal bıçak yapımında kıymet ifade etmişti. Merkez Bankası'nın önünde kuyruklar uzayıp gidiyor, ticaretle meşgul olanlar dolar ya da kağıt para yerine bozuk madeni para için nöbet tutuyordu.

ERGUN HİÇYILMAZ


Copyright © 2001, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır