kapat

25.02.2001
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
Superkupon
Magazin
Sabah Künye
Cumartesi Eki
Pazar Eki
Melodi
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
İstanbul
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
E-Posta

1 N U M A R A
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 2001
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
Zeki ve aşık kadınlar aranıyor
Mine'nin köleliği... Düzeyli klişeler... 'Hık mık' medyacı... Sezer'in hukuk fetişizmi... Hoca Efendi'nin kızları...

Ve diğer eğlenceli hakikatler...

Sevgili Orhan, Henri Michaux'nun bir metninde dediği gibi, "Biz burada boğazımız sıkılı yaşarız." Ekonomik kriz sadece cüzdanımızı boşaltmıyor, moralleri de tarumar ediyor. Ben de ruhsal yaralara pansuman olsun diye hayatın gırgır yanlarını görmeye çalışıyorum.

Magazin ilavelerindeki röportajlarda şöyle başlıklar görürüz: "Erkeğimin kölesi olurum... Ben bir geyşayım..." Sevgilisinden ayrılmış televole kadınların cebi dolu çapkınlara gelgel mesajıdır bu laflar. Tam bunlara alışmışken, tıpatıp aynısını Mine G. Kırıkkanat'ın ağzından Tempo dergisinde okudum. "Sevdiğim erkeğin kulu kölesi olurum" demiş MGK (Bak cuk oturdu; Mine 28 Şubat fanıdır.) Çünkü: "Ben aşkta taviz vermeye inanırım. Bir erkeği seviyorsanız ayağını da ovabilirsiniz, yemeğini de yaparsınız." Ve ekliyor: "Ben biraz alaturka düşünüyorum. Benim tanıdığım bütün zeki insanlar için böyle. Fransa'da feminist yazarlar da böyle düşünüyor." 1977 kuşağının entel erkekleri, nemrut feministlerden az çekmemiştir. Bizden sonrakiler ise yaşadı: Bu karda kışta paraya, pula gerek yok; yeter ki zeki bir aşık ol!

Tempo dedim de aklıma geldi. Orada çalışırken, sanırım 1989'un yılbaşı sayısında, "Genelde söylemler hoştu" başlığıyla dönemin pop kültür özetini yapıp, biraz da maytap geçmiştik. O vakitler milletin ağzından "genelde", "söylem" ve "hoş" lafları düşmüyordu. Aynı şimdiki "düzeyli ilişki", "sağlık adına", "içimdeki çocuk" filan gibi... Bu sözlerin işleyiş mekanizmasını geçenlerde Nur (Aköz) çözdü. Diyor ki: "Bu tip klişeleri günlük yaşamlarında, örneğin arkadaşlarıyla sohbet ederken kullanmıyorlar. İşin içine üçüncü şahısların, medyanın filan girmesi gerek." Süper saptama! Sen hiç telefonda dedikodu yaparken, kafede kaynatırken birinin diğerine, "Onunla düzeyli bir ilişkimiz var" ya da "Sağlık adına spor merkezine gidiyorum" dediğini duydun mu? Mümkün değil. Ama aynı kişiye mikrofon uzatıldığında bütün klişeleri sayıp döküyor. Nur diyor ki, "Mesela sen eve geldiğinde, beş dakika önceye kadar, 'Sinir oldum yaa, saçını başını yolmak istedim' diye konuşan bir kadın arkadaşım hemen kendini toparlar, 'Sevgi ve saygı çok önemli' demeye başlar."

HUKUK FETİŞİSTİ
Benzeri bir durumu, Cüneyt Arcayürek'in Etekli Demokrasi kitabında da görüyoruz. Süleyman Demirel'in özel konuşmaları 'argo' sözlerle dolu. Ona buna, "Enayi, kelebek, yalancı pehlivan, benden izin almadan tuvalete bile gitmez" filan diyor Baba. Hah şöyle, nihayet işin esasına geldik! Sen de internetten okumuşsundur, gazeteler dizi filan yaptı. Ama tabii kimse Demirel'in medyacılarla ilgili laflarını yayınlamadı. Artık Türkiye'ye döndüğünde kitabı alıp okursun. Hadi ipucu vereyim: Ertuğrul Özkök'e, "Bu yalan yanlış haber de nereden çıktı" diye soruyor Baba, o da çiftçiden çaldığı tavuğu afiyetle yerken Red Kit tarafından enselen Joe Dalton gibi "Hık mık" ediyor.

Baba gitti ANS geldi ya... Bu aralar idolümüz o. Memur takımı ile motoru rektifiye edilmiş 68'li entellerimiz, 'Sezer ne eylerse güzel eyler' havasında. Sanıyorlar ki hukuk adam gibi işlerse sorunlar hallolacak. Halbuki, bir örnek vereyim, devlet bankalarının 20 milyar dolarlık "görev zararı" hukuka dayanıyor! Maddesi var, kanunu var. Hükümetler devlet bankalarını -vergilere ek olarak- halkın parasını hortumlamak için kullanıyor. Sen şimdi hukuk dersi versen ne yazar; resmi soygunu meşrulaştırırsın.

'Ders' deyince... Emre Kongar'ın Kızlarıma Mektuplar'ını okuyorum. Hatırlar mısın, üniversitenin ilk yıllarında, "İnsan Nasıl İnsan Oldu" diye şematik bir kitap okutmuşlardı. Onun gibi bir şey. Baştan sona "düzeyli olalım, ölçülü olalım, her şeyin bir yeri ve zamanı vardır, tabii sizi çok iyi anlıyorum ama..." havasında. İpek Ongun tadında.

Üç gram sosyoloji, beş kaşık ahlak, bir tutam psikoloji... Orta sınıfa ders veriyor işte. Eminim kızları Elif ve Ebru (Kongar) kah kah kih kih pek eğlenmişlerdir. Yoksa hangi kız, "Yemek ve Cinsellik" başlığı altına yazılmış, "Yemek içmek ve uyumak ne denli doğal ve normal ise, cinsellik de o denli doğal ve normaldir" türü vaazlar dinlemek ister? Nerede bunun 'one night stand'i, 'french kiss'i hocam?

Yine yazarım. Sevgilerimle.


Copyright © 2001, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır