kapat

25.02.2001
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
Superkupon
Magazin
Sabah Künye
Cumartesi Eki
Pazar Eki
Melodi
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
İstanbul
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
E-Posta

1 N U M A R A
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 2001
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
İlle de kurusu
Türkler'in kaymaklı kuru kayısı tatlısı ne zaman sunulursa sunulsun sansasyoneldir. Şerbetle şımartılırcasına uzun uzun pişirilen kayısılar, kaymakla doldurulup şöyle yemyeşil fıstığa bulandı mı yanında hiçbir tatlının esamesi okunmaz

Engin Güner'in kısa bir süre önce yayınlanan "Özallı Yıllarım" kitabından, politikanın içine örülmüş olarak Turgut Özal'ın Malatya Kayısı Festivali'ni gelenekselleştirmiş olduğunu öğrendim. Böylelikle Özal, dünyada bir numaralı kayısıyı yetiştiren hemşerilerini onurlandırırken, Malatya'yı da ünlendirmiş oluyor. Bu nedenle de aklınıza gelebilecek her yiyecek için festival tertiplenir. Mesela önümüzdeki Mart ayında California, Napa Valley'de bir Hardal Festivali var. Nisan'ın 6'sından 9'una kadar da Paris'e 60 kilometre uzaklıktaki Coulommiers'de yapılacak olan "La Foire International aux Fromage et aux Vins" fuarında envai şarap ve peynir tadılabilecek. Malatya Kayısı Festivali her sene temmuz ayında kutlanıyor.

O güne daha onca zaman varken, kayısı için tabir caiz ise neden aşeriliyor derseniz; bence kayısının esas mevsimi kıştır... Lecrec'in taze kayısı için başka hiçbir meyve de bulunmayan bir parfüme sahiptir demesi de hiç önemli değil. Tazesinde kurusunun kompleksitesi yoktur. Bu nedenle hiçbir meyvenin kurusunun tazesinin yanında lafı bile geçmezken kuru kayısı, yalnız kışın değil yazın dahi itibarlıdır.

CİLDE BİRE BİR
Türkiye'den Türkmenistan'a kadar bir üretim hattı izleyen kayısı, bizim sınırlarımız içinde en erken Haziran ayında, İzmir'de çıkar ama çekirdekleri, şeftalideki gibi etini bırakmadığından bu tür ancak taze yenir. Çekirdeği kendiliğinden çıktığı için düzgün bir şekilde kurutulabilen tür ise Malatya kayısısıdır.

Kurusuna kehribar rengi sağlayan kükürt, ne yazık ki onu çok doğal olmaktan alıkoyuyor. Katkısız, güneşte kurutulan kayısılar ise karamelize olmuş gibi bir renk alırlar. Ancak karaciğere iyi gelen, cildi pırıl pırıl yapan kayısının iki türü de aynı ölçüde karoten veya A vitamini içerdiğinden, renk tercihi için hiçbir mahsur yok.

Biz yine de çağımızda her yiyeceğe yapılan ilaç muamelesi ile keyfimizi kaçırmadan, gastronomik hazlarına yönelelim... Kurusununun hoşafı çok latif olur, hatırlayıp yapanlara afiyet şeker olsun. Hele birkaç tane de karanfil atıldı mı Alain Ducass'ı bile çatlatacak bir tat elde edilir. Bademleri unutmadan, çiçek veya gül rayihası katılır veya salt enfes bir beyaz şarap ile yapılırsa, daha batılı bir "dessert" masanıza tadının hakkıyla kurulur.

Kayısı marmelatı ile pastalar cilalanır veya "Sachertorte"da olduğu gibi katlar birbirine yapıştırılır. Ekşice pestili ile yaratıcı şefler için ideal. Circus restoranın tatlı şefi Austuryalı Gabriella Adrigan'ın "cheese cake"le servis edilen bisküvileri bu yönleriyle kayda değer...

Ağır taş nerde olsa kendini gösterir misali, Türkler'in "kaymaklı kuru kayısı tatlısı" ise ne zaman sunulursa sunulsun sansasyoneldir. Şerbetle şımartılırcasına uzun uzun pişirilen kayısılar, kaymakla doldurulup şöyle yemyeşil fıstığa bulandı mı, yanında hiçbir tatlının esamesi okunamaz... Kekri ve tatlı, fıstığı ile gevrek, kaymağı ile yumuşak. Bu tada kayısının anavatanı Çin'in lezzet mantığı içinde söylenecek tek bir söz kalıyor; mükemmel!

Ama ancak Hünkar Lokantası'ndaki gibi tam kıvamında yapılırsa...

ENGİN AKIN


Copyright © 2001, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır