kapat

21.02.2001
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
Superkupon
Magazin
Sabah Künye
Cumartesi Eki
Pazar Eki
Melodi
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
İstanbul
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
E-Posta

1 N U M A R A
Sabah Kitap
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 2001
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.

ALİ BAYRAMOĞLU(abayramoglu@sabah.com.tr )


Hukuk mu siyaset mi?

Sezer-Ecevit gerginliği ülkeyi epeydir olmadığı kadar politize etti. Politizasyonun ana eksenleri belli: "Yolsuzluk - temizlik" makası, "temizliği temsil eden hukuk ile yolsuzluğu temsil eden siyaset" makası, "temizlik ve hukuku temsil eden Sezer ile yolsuzluk ve siyaseti temsil eden hükümet" makası...

Sonuç da belli: Bu makaslar çerçevesinde, kim ne derse desin, Sezer'in arkasındaki kamuoyu desteği artmıştır. Gerginliğin gelişme biçimi de bunu pekiştirmiştir. Başka bir deyişle Ecevit'in kendisine hakaret ettiğini ileri sürerek Sezer'i basın önünde çok ağır bir dille suçlaması, yaptığı açıklamayla büyük bir krize neden olmasına rağmen suçu Sezer'e atması, Özkan'ın kullandığı üslup, hepsinden önemlisi, Cumhurbaşkanı'na "Seni biz seçtik, bunun gereğini yap" anlamına gelen, siyasetin enformel niteliğini çıplak bir şekilde ortaya koyan sözleri; Cumhurbaşkanı'nın MGK'daki çıkışının önüne geçmiş, bunları bastırmıştır. Ve sonuçta politik, psikolojik ve tepkisel olarak Sezer'in haklılığı fikri önüne geçilemez bir dalgaya dönüşmüştür.

Peki Sezer haklı mı?
Yukarıda oluşan tablo açısından, kabul edilmesi zor tavrına rağmen, Sezer haklıdır. Ancak mevcut "politizasyon ve çatışma eksenleri" açısından bu haklılığın ciddi sınırları vardır. Bu sınırları görmemek, Türk siyasetinin gidişatını okumak açısından bir zafiyet oluşturur.

Ana soruyu soralım: "Hukuk mu siyaset mi?.."

Şüphe yok; yolsuzlukların ülkenin bir numaralı gerçeği ve sorunu olmayı sürdürdüğü bir dönemde, yolsuzluk - siyaset ilişkisinin yapılaştığı bir ülkede, mevcut bazı kurulları, örneğin Devlet Denetleme Kurulu'nu harekete geçirmek hukuken, şeklen ve mantıken doğaldır. Ve bu çerçevede "hukuk mu siyaset mi" sorusu da, meşru bir sorudur. Ancak "hukuk mu, siyaset mi" sorusunun, bu iki kurum birbirini dışlamışçasına sorulmasının sıkıntı taşıdığını ve bu soruya verilecek kestirme yanıtların tehlikeli olduğunu görmek gerekir.

Tersine durum hukukun da siyasetin de açık bir şekilde tanımlanmasını, aralarındaki bağlantının özellikle koparılmamasını gerektirir.

Aksi takdirde ortaya siyaset dışı, siyaset karşıtı, parlamentoyu, hükümeti devre dışı tutan, en azından zımni bir şekilde tutmayı va'zeden bir anlayış çıkar.

Nitekim Sezer'in amacı bu olmasa bile Devlet Denetleme Kurulu'nu kullanma ve araçlaştırma biçimi ve zamanlaması, hukuku aşan oranda "ters açıdan siyasi"dir ve böyle bir noktaya gönderme yapmaktadır. Bu çerçevede arkasındaki desteğin ya da oluşturduğu "politizasyon"un, niyet farklı bile olsa, bir tür "depolitizasyon"la ilişkisi bulunmaktadır. Zira hukuk başka bir şeydir, hukuk üzerinden bir devlet kurumunu, zamanlama ve iddia olarak tüm bir siyasi alana yöneltmek, siyasete alternatif hale getirmek başka bir şey...

Bir doğru bir yanlışı beraberinde getirebilir mi?

Getirir...

Özellikle söz konusu "devlet krizi" ise, yani "iç çatışmalarla örülmüş bir blokaj" ise, doğrular ile yanlışlar ayrışmaz hale gelir, iç içe girer.

Bakın nasıl?
Bugünkü konjonktür itibariyle Türkiye'nin iki büyük meselesi var. Bunlardan birincisi "siyasi alanın darlığı"dır, yani genişletilmesi meselesidir. İkincisi, yapılaşmış "yolsuzluklar politikası"dır, yani siyasi temizlik sorunudur. Bu iki sorun aslında iç içe bir görüntü sergilerler. Türkiye'nin siyasi alanı genişletmesi, ancak siyasetin meşruiyet kazanması ve yolsuzluklardan arınmasıyla mümkündür.

Ancak arınma operasyonlarının siyasi alanı daha da daraltması halinde temizlik "politik nitelikte ve yapısal" olmaz, tersine "geçici ve salt asayiş nitelikli" olur, ayrıca bu durum sistemin "depolitizasyon"u ve otoriterleşmesini de beraberinde getirebilir.

Nitekim bugün bu çerçevede ülke iki ölümcül çelişkinin ocağına düşmüştür: "Yolsuzluk mu siyaset mi" çelişkisi; "temizlik mi depolitizasyon mu" çelişkisi...

Bu çelişkileri aşmak, yolsuzlukları temizlemek ve siyasi alanı genişletmek kadar önemlidir.

Sezer, amacı farklı da olsa, bugün bu "tehlike"nin sınırlarında dolaşmaktadır. Bilmek gerekir ki, hukukun siyasallaşması tersten de olabilir. Türkiye yolsuzlukları mutlaka kazımak yolundadır; ama siyaseti imha etmeden ve hukuk siyaset bağlantısını koparmadan.

Yazarlar sayfasina geri gitmek icin tiklayiniz.

Copyright © 2001, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır