kapat

21.02.2001
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
Superkupon
Magazin
Sabah Künye
Cumartesi Eki
Pazar Eki
Melodi
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
İstanbul
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
E-Posta

1 N U M A R A
Sabah Kitap
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 2001
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.

ŞELALE KADAK(skadak@sabah.com.tr )


Ben anlamadım Koreliler nasıl anlasın!

Önceki gün devletin zirvesinde yaşanan kriz, sekreterleri ya da asistanları tarafından işadamlarının önüne ya yazılı iki cümleden oluşan bir metin olarak ya da 'acil' telefonlarla iletildi. Kimi yabancı ortağıyla toplantı halindeydi. Kimi işleriyle ilgili planlarına son şeklini vermek üzereydi. Bir işadamının dediği gibi "işin durması mümkün" değildi. Ama yine de günün geriye kalan bölümünü iş dünyası tedirgin bir şekilde gelişmeleri takip etmekle geçirdi. Kimi 'Eyvah yine battık' diyerek anlık tepkisini dile getirdi kimi de herşeye rağmen sakin olmaya çalıştı. Dün görüştüğümüz işadamları krize Cumhurbaşkanı Sezer ya da Başbakan Ecevit'in mi sebeb olduğuyla hiç mi hiç ilgilenmiyordu. Doğrusu her ne kadar krize alışık olsalar da tedirgin oldukları açıktı.

Kriz haberini asistanları taşıdı

Dert anlatmak kolay olmadı
Önceki gün olduğu gibi dün de işadamları programlarında ne varsa onu uygulamaya çalıştı. Tabi kriz toplantıları da yapılmadı değil. Örneğin Koreliler'le Türkiye'de Hyundai otomobillerini üreten Ali Kibar'la konuşurken öğreniyorum ki, Hyundai'nin Başkan Yardımcısı Türkiye'deymiş. Tam toplantı halindeyken, bu acil mesaj kendisine iletilmişti. O da dili döndüğünce durumu onlara anlatmaya çalışmış. Kibar'a nasıl karşıladıklarını sorunca, "Ben kendim anlamıyorum ki, onlar nasıl anlasın" diye cevap veriyor. Tabii bu arada işler yürüyor. Kibar dün de Koreli dostlarıyla bazı tesis gezileri yapıyordu. "Gün bugün saat bu saat. İş hayatı devam etmek mecburiyetinde. Ticari hayatın zamana tahammülü yok ki" diyerek herşeye rağmen yollarına devam etmeye çalıştıklarını söylüyor.

"Artık kimse çalışmıyor ki!"
Zİrvede yaşanan krizi öğlen saatlerinde öğrenen TÜSİAD eski Başkanı Erkut Yücaoğlu'nun sıkıntısı büyük. Çünkü şimdi de Cumhurbaşkanı-Başbakan krizi bahane ediliyor ve Ankara'da hiçbir bürokratik mertebede sorumluluk alınmıyor. Yücaoğlu, dün bu gelişmeleri takip ederken, bir yandan da yatırım projeleriyle ilgili Ankara'daki çeşitli birimlerle görüşme yapmaya çalışıyormuş. Yücaoğlu "Niye toplantıya çağırmıyorsunuz. Sözleşmelerle ilgili hiçbirşey yürümüyor diye soruyoruz. Cevap bile alamıyoruz. Kimse çalışmıyor" diyerek kızgınlığını dile getiriyor. Yaşananların üretim ve yatırıma dönük çabaları durdurması çok kötü. 'Peki yabancı yatırımcılar ne diyor" sorusuna Yücaoğlu, "Onlara çok anlamsız geliyor. Ankara'nın çalışmaması onları da müthiş üzüyor" diyor.

Sabır, sabır, sabır...
Demİrören Şirketler Grubu'nun patronu Erdoğan Demirören'i bir arkadaşı telefonla arayarak yaşanan krizi aktarmış. "Soğukkanlı olmalıyız. Biz muayyen riskleri taşımaya alışmışız zaten. Tabii ki olmasa çok iyi olurdu ama oldu" diyor Erdoğan Demirören ve kendisinin gelişmeleri "sabırla" takip ettiğini anlatıyor. Demirören, önceki gün de dün olduğu gibi işlerine bakmış. Gelişmeleri takip etmeyi de ihmal etmemiş. Her zaman olduğu gibi bu krizde de sakin tavrını sürdürdüğü görülen Demirören, "Büyüklerimizin bir çare bulmasını bekliyoruz" diyor ve Ankara'da gerekli olan şeyin "saygı" olduğunun altını çiziyor. Bir kaygısını da söylemeden geçemiyor. O da iş dünyasındaki küçük ve orta ölçekli şirketlerin çeklerin ödememe alışkanlığına girmesi.

Ankara'dan moral istemişti ama...
Daha geçen gün sohbet ederken, 'Bizim morale ihtiyacımız var. Ankara moralli olursa, bu bize de yansıyacak" demişti. Yaşar Holding'in Başkan Vekili olan Selçuk Yaşar'ın kızı Feyhan Kalpaklıoğlu, görüştüğümüzde pek bir iyimserdi. Gelecek bir moralle herşeyin daha da iyi olacağını düşünüyordu. Oysa çok değil bu görüşmeden dört gün sonra, bir başka krizi o sırada televizyondan gelişmeleri duyan bir çalışanından öğreniyordu. Feyhan Kalpaklıoğlu, önceki gün ve dün bir yandan şirket işlerini yürütmeye çalıştığını bir yandan da bunu kimin telefi edeceğine dair kafa yorduğunu anlatıyor. Krize alışıktı ancak geçmişteki krizler henüz telafi edilmemişken bir yenisinin reel ekonomiye olacak etkisinden dolayı tedirgindi. Kalpaklıoğlu, bilgi olarak gelişmeleri günboyu takip etmişti. Ancak sırf bu nedenle kısa vadeli yaşamadıklarını, öyle olsa ayakta kalmalarının mümkün olmadığını belirtiyor. Ancak yine de yaşanan her krizin müşterileriyle, bankalarla olan ilişkilerine yansımasından sıkıldığını gizlemiyor. "Gerginlik ve uygulanan ekonomik program taban tabana zıt. İkisini aynı anda götürürlerse programın başarısı zor. Bir an önce yaşanan bu olumsuz gelişmeyi olumluya çevirmelerini bekliyoruz" diyor.

Randevular iptal
Bİr arkadaşı "hemen televizyonu aç" deyince Alarko'nun kurucularından İshak Alaton, krizi odasındaki televizyondan takip etmiş. O gün olan bazı randevularını iptal etmiş. Zaten kimi de arayarak, 'ileri bir tarihe atalım' demiş.

Alaton, "Bu krizin bir bedeli olmalı" diyor. İş dünyasının diğer üyeleri gibi Alaton da, Alarko'da yatırımlarla ilgili herşeyin devam ettiğini, durmanın mümkün olmadığını belirtiyor. Tabi "Ankara'ya güvenin en alt düzeyde' olduğunu belirterek, artık milletin hakiki temsilcilerinin Meclis'te temsil edilmesi için Anayasa değişikliğinin konuşulmaya başlamasını istiyor.

Yazarlar sayfasina geri gitmek icin tiklayiniz.

Copyright © 2001, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır