Şu pavyonda dudu var, eğri büğrü budu var..

Adana'ya gelip de pavyona gitmemek olmaz.. Neden derseniz, olmaz da ondan.. Adanalı bir yiğidin sosyal hayatı pavyonda başlar.. Yiğit burada nam alır, şan alır.. Mesela kafasını kırdırır, Dede Korkut gibi birisi gelip ismini kor..

Komser Şekspir'in gala ekibinden İzzet Çalışlar bu tesbiti yapmış ille de geceyi pavyonda bitirecek.. Galayı yaptık, yemeğimizi yedik, saat gece yarısından sonra 01.00 olmuş.. Otobüste başladı milleti kışkırtmaya:

- "Benimle pavyona gelen var mı?"

Bu İzzet arkadaşımız yazardır.. Gezi yazıları, senaryolar yazar.. Arada bir reklam filmlerinde oynar.. Sessiz sakin bir çocuk.. Tipini de görseniz katiyen böyle bir pavyon merakına düşeceğine ihtimal vermezsiniz..

Uzun dalgalı saçları omuzlarına inen biri.. Tel gözlükleri entel havasına ekstradan bir entellik katıyor.. Hani tanımayanlar arasında bir anket yapıp;

- "Bu gruptakilerden biri pavyona gitmez, kim?" diye soruştursanız, oy birliği ile İzzet çıkar..

***

İzzet'i bir eyyam oyaladık, otele girdik.. Lobideyiz.. Kulağımıza müzik sesleri geliyor.. Otelin içinde "Dümer Gece Klübü" varmış.. Müzik oradan taşma.. "Haydi bir bakalım.." dedik..

Kadir, Özkan, Levent haricinde hepimiz daldık.. Kızlar da peşimizde..

Kızlar dediğim Sinan'ın asistanları Berna ile Ceren..

Oturduk.. İzzet'e "İşte.." dedim.. "Burası da bildiğin pavyon.. Tek farkı konsimatris yok.. Daha iyi kendi kendimize konsimasyon yaparız.."

Pavyon nasıl bir yer?

Fakat İzzet'e laf işletmek mümkün değil.. İlle de gidecek, görüp "pavyon yazısı" yazacak.. Kızlar da merakta.. Berna iki de bir "Abi, pavyon nasıl bir yer.." diye soruyor..

Tövbe estafurullah.. Ulan nasıl anlatayım pavyonu.. "Bunun gibi bir yer.." diyorum.. "Yalnız sanatçıları sesi dinlenmeyecek kadar kötü olanlardan seçerler.."

- "Eeee! O zaman erkekler niye gidiyor?"

Doğru cevap "eşekliklerinden.." olmalı ama demiyorum.. "Daha bir sosyal şey yapmak için, rahatlamak, deşarj olmak için.." Ne desen tatmin olmuyorlar.. O sırada bir dansöz çıkmış.. Kıvırmakta..

Dansöz dediysem tüllü raks kostümlü klasik birşey değil.. Kız bildiğin elbise ile dansediyor.. Bu da göbek dansının yeni bir yorumu.. Aslında buna göbek dansı da denmez..

Elbiseyle çıkmış, davulun sesini takip ediyor.. Davulcu çat diye vurduğunda kalçayı bir yana, çut diye vurduğunda öbür yana sallıyor.. Davulcu coştuğunda o da coşuyor..

***

Biz dansözün bu hareketleri hangi toteme adadığını çözmeye çalışırken meraklanma sırası Ceren hanıma geldi.. "Peki pavyon kadınları ne yapar?" diye sordu.. Cevabın normal olarak şöyle birşey olması lazımdı:

Sersem müşteri pavyona gelir, oturur.. İçki söyler.. Sağa sola bakınırken pavyon kadınları ile gözgöze gelir.. Kadınlar kaşını gözünü oynatıp adama işve yapar sonra da masasına gelirler..

- "Bir içki ısmarlar mısın?" diye sorarlar.. Adam ısmarlar.. Kadınlar cin niyetine verilen suyu, viski niyetine verilen çayı küp gibi içerler.. Adam "ben oluyorum da neden bunlar sarhoş olmuyor.." diye sormaz..

Kadın arada bir adamın bacağını okşar.. Adam da onun kolunu okşayarak karşılık verir.. Kadını hayatının en büyük aşkı sanmaya başlar.. Cesaretlenen kadın bu kez "Bize şampanya ısmarlasana sevgilim.." diye tutturur..

Adam ısmarlar.. Hesap geldiği zaman da genellikle itiraz eder.. O sırada kadınlar tuvalete gitme bahanesi ile kaybolmuştur.. Ya hesabı peşin peşin efendi gibi öder veya dayak yedikten sonra efendileşir, öyle öder..

Harcadığı para ekonomiye bir girdi olarak kaydedilirken yediği dayak da yanına kar kalır..

Bir assolist adayı..

Ben cevabı kaynatmaya çalışırken kulübün assolisti sayılan İlkem Ay hanımefendi sahne aldı..

Orkestra Sevim Çağlayan'ın meşhur ettiği "Agora meyhanesi" şarkısının giriş nağmesini çalarken, İlkem Hanım sıkı bir repertuarı olduğunu da belli etti..

Şarkıya başlamasıyla rahmetli Sevim Çağlayan'ın mezarında ters dönmesi bir oldu.. O şarkısını söylerken içeriye belediye zabıtaları doluşup "Agora Meyhanesi'ni mühürlüyoruz.." demedilerse saatin geç olmasındandır..

Aslında fena söylemiyor, yalnız nota kullanmıyor.. Daha çok naralanıyor.. Zaten orkestra da farkında.. İki gitarcısı var orkestranın.. Biri çalar gibi yapıp sürekli gitarını inceliyor..

Belli ki oğlanın borcu var, satsam kaç para eder, diye düşünmekte..

Diğer gitarcı saçlarını omuzuna kadar salmış, bir de bıyık bırakmış.. Aslında resimli roman kahramanıymış da geçinemediğinden ek iş olarak orkestrada çalıyormuş gibi.. O da sadece gitarı tırmalıyor..

***

İzzet'in "Pavyona gideceğim.." inadı yeniden tuttu.. Pelin Batu da onlara uydu, Mustafa'nın kafasını "Biz de gidelim.." diye yiyor.. Berna ile Ceren çoktan hazır..

- "Giderseniz yazarım.. Aileleriniz duyar.." diye tehdit etmem de para etmiyor..

Bu kadın milletinde tuhaf bir merak var.. Batakhane muhabbeti açın, hepsi kulak kesilir.. Babalarının akşam vakti cıgarası bitse "Korkarız.." deyip iki adım ötedeki bakkala gitmezler..

"Gelin Yüksekkaldırıma gidiyoruz.." denilse öne düşerler.. İlle de hemcinslerinin o hallerini gözleriyle görecekler..

Türkiye Cumhuriyeti yasalarından da haberleri yok.. Turistik lisansı olmayan bir pavyona müşteri olarak girdiler diyelim.. Pavyonu da polis bassın.. Mevzuata göre içerdeki bütün kadınları toplarlar.. Vesikası olmayanı vesikalı yaparlar..

Mevzuat böyle.. Turistik olmayan pavyonda yakalanan vesikalanır.. Sen sonra istediğin kadar "Ben iyi aile kızıyım da merakımdan gittim.." diye laf anlat.. Vesikan kadar hükmün geçer..

Nitekim zaptedemedik ikisini.. Pelin, uykusu geldiğinden bizimle kaldı.. Berna ile Ceren, İzzet'in peşine takılıp gittiler..

Kazasız belasız döndüler.. O günden beri de pavyon muhabbetini yazmamam için günde beş posta telefon açıp yalvarıyorlar.. Dayanamayıp "Peki yazmam.." dedim..

Sözümü de tuttum işte..