kapat

21.02.2001
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
Superkupon
Magazin
Sabah Künye
Cumartesi Eki
Pazar Eki
Melodi
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
İstanbul
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
E-Posta

1 N U M A R A
Sabah Kitap
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 2001
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.

NECATİ DOĞRU(ndogru@sabah.com.tr )


İkisi de aşiret şeyhi gibi!

Temiz bir adam... Huysuz muysuz bir adam ama onu bunu koruduğu da yok. 40 yıldır dürüst başbakan arıyorduk.

İşte bulduk.

Bulduk ve sevindik.

Temiz bir insan. ..

Bizden biri. Kendine oynamıyor. Ucuz siyaset yapmıyor. Yiyeni, yedireni yok. Kırmızı ışıkta duruyor. Bize; "Hukuka, adalete saygılı olursak ne kaybederiz? Hiç bir şey kaybetmeyiz, aksine kazancımız çok olur" gerçeğini öğretmeye çalışıyor. 40 yıldır böyle bir Cumhurbaşkanı arıyorduk.

İşte bulduk, sevindik.

Bu temiz, dürüst, tecrübe imbiğinden, hayatın çemberinden geçmiş iki adam bir olacaklar, el ele, gönül gönüle, görüş görüşe verecekler; "toplumu kirlilikten, rüşvetten, yolsuzluktan, haksızlıktan ve dolasıyla fakirlikten, rezillikten, gerilikten, krizler içinde bocalamaktan, Avrupa'ya, ABD'ye avuç açmaktan kurtaracaklar" diye umutlandık.

İkisi de haksız.

İkisinin de hakkı yok.

İkisi de aşiret şeyhi gibi...

Ne olursa olsun kapalı kapılar ardında kalması gereken "bir tartışmayı, çekişmeyi, çatışmayı" ekonominin ve uygulanan programın en işkilli olduğu bir dönemde kapı önüne taşıdılar.

Askerlere yol mu açıyorlar?

Biz yönetemiyoruz demeye mi getiriyorlar. Ordu darbesi mi bekliyorlar?

***

Cumhurbaşkanı, suçlu bulmuş eski hakim gibi yüklenmeye başlıyor. Sanki karşısında başbakan değil de "yankesicilikten tutuklanıp karşısına getirilmiş" bir sanık var gibi konuşuyor.

Konuşmuyor, azarlıyor.

Kuran ile mürid korkutan şeyhler gibi Başbakan'ın yüzüne doğru "Anayasa kitabı fırlatıp...." sanki; "Ben söylüyorum, sizler benim söylediğim gibi yapın, söylediklerimi muska yapın, mırıldanın ve ayeti kerime gibi okuyun..." demeye getiriyor.

Karşı taraftan da aynı tepki...

Sanki önceden kurgulanmış..

Kararlaştırılmış...

Başbakan Yardımcısı Hüsamettin Özkan, ne olursa olsun, ne derse desin bir Cumhurbaşkanına "Nankör, seni biz seçtik..." diyebilme hakkını nereden alıyor? Belli ki, Ecevit'ten alıyor. Sanki parti delegesi seçtiler ve seçmekle kalmayıp delegenin akrabalarına da belediyeden bir büfe ayarladılar, şimdi de onu azarlıyorlar.

Lafa bak; nankör kedi...

***

Ecevit ise "gerilim üreten, huysuzluk peydahlayan" tavrına hemen giriveriyor. Yıllarca Demirel ile çatışma yarattı, iki defa askerlerin yönetime el koymalarına altyapı hazırlayanlardan biri de o oldu. O günleri unutuveriyor.

Aşiret şeyhi havasıyla...

Kavgayı kapı dışına taşıyor.

İçerdeki kavganın dışarı taşınmasından ve ekonominin en kritik gününde; "bunlar ülkeyi yönetemiyorlar, ekonomik programı hedeflerine götüremezler...." sonucunu yaratacak davranışı sergilemekten çekinmiyor.

Oysa tarih yazabilirdi.

Tarihi bir konuşma yapabilirdi.

Cumhurbaşkanı'nın azarlamalarını; "Ben burada kan içiyorum, şerbet diyorum..." çıkış noktasına getirebilirdi: Ecevit, bu toplantıda ve 5 büyük general ile 10 önemli bürokrat önünde; "Beyler bu masadaki en yaşlı adam benim.. 76 yaşındayım... Ve bu kadar yaşı ülkemin esenliği, güzelliği, ileriye gitmesi için harcadım. 50 yıldır politikanın içindeyim. Biz de seçim meydanlarından elenerek geliyoruz. İş yapmaya çalışan, yolsuzlukların önünü kesmek için çabalayan bir hükümetiz. Siz de hükümeti bu kadar önemli bir toplantıda şaibe altına sokarak ülkemizi bir yere götüremezsiniz. Devlet Denetleme Kurulu'nun bulup çıkaracağı her türlü yolsuzluğun takipçisi biz oluruz. Bu kritik dönemden geçerken sizi sorumluluğa davet ediyorum." diyebilen bir konuşma yapabilirdi.

Yapsaydı...

Halk çok sevinirdi...

Aşiret şeyhi gibi değil, devlet adamı gibi davranan yöneticilerimiz var diye güven duyardı. Ekonomik kriz çıkmaz, para sahipleri dolara hücum etmez, faizler yine gecelik yüzde 1700'e fırlamaz, belki de Hazine beklenildiği gibi yüzde 60 faiz bandından borçlanır, faiz yüzde 92'ye yükselmez halk rantiyeye soydurulmazdı.

Ecevit tarihi fırsat kaçırdı.

İkisi de haksız..

ÖZÜR: 17 Şubat tarihinde bu köşede "paraşütçü kız gibi çakıldı..." başlığıyla yazdığım yazıdaki bu benzetmenin A. Paraşütçü Ayşe Söylemez'in yakınlarını, arkadaşlarını, paraşüt sporu yapan insanların duygularını incitebileceğini düşünemedim. Özür diliyorum.

Yazarlar sayfasina geri gitmek icin tiklayiniz.

Copyright © 2001, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır