Gözlemcilerin "görkemli bir finansal intihar" olarak nitelendirdiği siyasi kriz, Merkez Bankası'nın deneyimli yöneticilerinin müthiş taktiği ile "az hasarla" geçiştirildi. Deneyimli piyasa yöneticilerini bile şaşırtan taktik ile önceki gün satılan 7.5 milyar doların büyük bir bölümü tekrar Merkez Bankası'na döndü.

Aslında ilk yardım ABD'den geldi. Pazartesi günü döviz almak için kuyruğa girenlerin bir gün beklemesi gerekiyordu. Çünkü kurallar gereği kağıt üzerinde de olsa Türkiye'deki dolar alım satımlarının takası (bitiş işlemi) New York'taki Citibank merkezinden geçmek zorunda. Elektronik ortamdaki bu işlemler önceki gün yapılamadı. Çünkü ABD'de resmi tatil vardı. "Presidence Day" nedeniyle işlemler bir gün sonra gerçekleşecekti. Merkez Bankası bu nedenle 24 saat kazandı. Dün piyasalar açıldığında ise Merkez Bankası'nın devreye sokacağı ikili plan hazırdı. Birinci plan aslında oldukca basitti; döviz almak için Pazartesi günü Merkez Bankası ile kontrat yapanlar bankaya TL getirecek, sonra dövizlerini alacaktı. Ama piyasada 7.5 milyar doları karşılayacak kadar TL yoktu. Bankaların yeterli miktarda TL bulacağı tek yer Merkez Bankası'ydı. Yani Merkez Bankası'ndan günlük faizi ne ise TL alacak, sonra bunu yine Merkez'e vererek dövizlerini alacaktı. Kasım krizinde bankalara hem dolar satan, hem de bu dolarları satın almak için TL borç veren Merkez Bankası bu kez tam tersini yaptı. Dün, bankalara TL borcu verilmedi. Dolarları satın alacak TL bulamayan bankalar da akşam saatlerine kadar Merkez Bankası'na 4.5 milyar doları geri sattılar. Geriye kaldı 3 milyar dolar. Akşam ise ikinci plan devreye sokuldu. Bu paranın karşılığı olan yaklaşık 1.8 katrilyon lira, özel bankaların Ziraat ve Halk Bankası'na verdiği günlük TL borcuydu. İki kamu bankası borç ödemeyip, gecikme fazini kabul etti. Çünkü istedikleri miktarı da Merkez Bankası vermedi. Böylece özel bankalar kalan 3 milyar doların büyük bölümünü satın alacak TL'yi bulamadı. Böylece kontratlar çöpe gitti ve Merkez Bankası döviz krizini atlattı.