kapat

11.02.2001
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
Superkupon
Magazin
Sabah Künye
Cumartesi Eki
Pazar Eki
Melodi
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
İstanbul
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
E-Posta

1 N U M A R A
Sabah Kitap
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 2001
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
banner
OKAY GÖNENSİN(ogonensin@sabah.com.tr )


Yarışmalardan Siverek'e...

Televİzyon kanallarının birçoğunda, en çok izlenen saatlerde bilgi yarışması programları yayınlanıyor. Bu yarışmalar, dünyanın birçok ülkesinde olduğu gibi bizde de ilgi çekiyor, izleyici topluyor.

Bu yarışmalarda bir-iki istisna dışında büyük başarı kazanan görülmedi. Buna karşılık başka bir manzara görünüyor, toplumsal durumumuzla ilgili "ağır" ipuçları sergileniyor.

İnsanın iç organlarıyla ilgili ve her ilkokul mezununun bilmesi doğal olan bir soru soruluyor, yarışmacı "İngilizce iktisat okudum, bu konuda zayıfım" diyor. Bir genç "sinema uzmanı" olduğunu söylüyor, sinemanın en temel klasiklerinden biriyle ilgili soruda saçmalıyor.

Daha da iç burkan ve hiç de gülümsetmeyen durumlar da var. Coğrafya öğretmeni coğrafya sorusunu, edebiyat öğretmeni çağdaş Türk edebiyatı sorusunu bilemiyor...

Deprem ve ilahiyat
Bu yarışmacılar sokaktan çevrilip ekrana çıkartılmıyor, kendileri başvuruyor, aday oluyorlar. Yani genel kültür ve bilgi düzeylerinin "yüksek" olduğunu düşünüyorlar ki katılıyorlar. Neye göre yüksek? Tabii ki çevrelerine, tanıdıkları diğer insanlara göre yüksek.

Benzer bir manzara, yine televizyonlardaki kalabalık açık oturumlarda çok sık izleniyor. Genç ve heyecanlı konuşmacılar aynı basit klişeyi tekrar tekrar ve çok önemli bir şey söylüyormuş edasıyla söylüyorlar. Kendi isteğiyle oraya gelmiştir, tartışmaya katılmıştır, ama tekrarladığı klişe dışında ikinci bir cümle söyleyememektedir.

Genel eğitim ve kültür düzeyindeki gerilemenin "teşhiri" her akşam televizyonda yapılıyor.

Geçen haftalarda Prof. Işıkara, il müftülerine bir konuşma yaptı. Yüksek okul mezunu olan müftülerden gelen sorulardan ikisi sinirlendirmeyecek gibi değildi: "Çin'in komünist lideri Mao'nun bütün Çinliler'i zıplatarak ABD'de bir deprem yaratmak istediği doğru mudur?"

"Bazı yabancı güçlerin Marmara depremi öncesinde geliştirdikleri bir silahı denedikleri doğru mudur?"

Yalan ortaya çıktı
Manzarayı tamamlayan bir haber de dün Anadolu Ajansı bülteninde yer aldı. Siverek merkezinde öğrencilere anne ve babalarının okuma yazma durumları sorulur ve şu sonuç çıkar: 9 bin yetişkin Siverekli okuma yazma bilmemektedir. Bu, sadece öğrencilere sorularak alınmış bir sonuçtur ve sadece Siverek ilçe merkezini kapsamaktadır, köyler buna dahil değildir.

Resmi yalanlara alışık olmamıza rağmen, Türkiye'deki okur-yazarlık oranının yüzde 95'in üstünde olduğuna ilişkin beyanları kuşkuyla karşılayacak bir veri yoktu. Siverek'teki mütevazı araştırma bu yalanı da ortaya çıkarmış oldu.

8 yıl'a geçtik mi?
Manzaranın bir yanında televizyon ekranlarındaki yarışma programlarında dökülen yarışmacılar, ortasında İlahiyat Fakültesi mezunlarının sorabildiği sorular, diğer ucunda da okuma-yazma bilenler oranındaki büyük yalan vardır.

Sekiz yıllık temel eğitime "gerçekten" geçtik mi? Genel eğitim düzeyi yükselmiş midir, gerilemiş midir?

Bu soruların cevabı, tartışılmayacak kadar ortadadır. Bütçedeki milli eğitim ve kültüre ayrılan paylara bakıldığı zaman da görülmektedir. Devlet eğitim görevini yapmakta sürekli gerilediği zaman da ortaya başka bir manzaranın çıkması olasılığı yoktur.

Yazarlar sayfasina geri gitmek icin tiklayiniz.

Copyright © 2001, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır