kapat

11.02.2001
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
Superkupon
Magazin
Sabah Künye
Cumartesi Eki
Pazar Eki
Melodi
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
İstanbul
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
E-Posta

1 N U M A R A
Sabah Kitap
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 2001
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
banner
AHMET TAN(tana@sabah.com.tr )


Kürsüden aşağısı

AslInda TBMM ile ilgili konuşulacak tek şey, ayak altındaki kürsüsü değil.

O kürsü tavana asılsa bile, Meclis'e hiç uğramayan malum ve mahut milletvekillerinden de söz etmek gerek.

Onların devamsızlığıyla ilgili bir işlem gerçekleştirilememesinden, aldıkları yolluk ve ödeneklerin yanlarına kâr kalmasından ve bu arada özellikle Meclis'i ve 57. Hükümeti devamlarıyla ayakta ve işler tutan iktidarın en büyük grubunun büyük çoğunluğundan da bahsetmek gerek.

Ama bu daha sonra.

Nasıl olsa devamda kusur etmeyen o sınırlı milletvekili çoğunluğu bir gün, sürekli enayi konumunda yaşamaya ve bu kaçkınları siyaseten finanse etmeye isyan edecektir.

Ve kendi aralarında bir devamsızlık tutanağı düzenleyerek aylardır Meclis'e ayak basmayan TBMM kaçkınlarını ve yoklama yüzsüzlerini kamuoyuna ilan edeceklerdir.

Ama bunun için önce kürsünün ayak altından kurtarılmasını beklemek gerek.

***

Bu yazının amacı, Meclis'in iç dekorasyon ve elektronik donanım görüntüsü altında soyulmuş olduğu iddialarını tazelemek değildir.

Konu hâlâ yargıdadır.

Yazının hedefi TBMM'nin tarihi salonunu balta ve testereyle yok edip ortalığı hamam mermeriyle donatan, cart turuncuya boyayan, ortasına da curt kırmızı plastik çiçekler eken cerbezeli mimarı ise hiç değil.

O gayri malum mimar kürsü diye ortaya bir işporta tezgâhı konuşlandırmışsa, bundan o tezgâha onay verenler de o mimar kadar sorumludur.

Elbette o gayri malum mimarın "kürsüye dokundurtmam arkadaş" diyebilmesi ülkemizde mimarların hak ve özgürlüklerinin Gökkafes mertebesini aştığının da kanıtı.

Bu arada aynı mimarın kürsüden yakınan milletvekillerine "Önce demokrasiyi öğrensinler!" diye çemkirdiği anımsanırsa, "Allah siyasetçilere acısın" diye dua etmekten başka çare yok.

***

Üzerinde durulması gereken, ülke yönetimindeki en üstün güce ve egemenliğe sahip Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin, kendisini koruyamamasıdır.

İşlevsizliği, zevksizliği gün gibi ortada olan bir dekorasyon rezaletini değiştirme olanağından yoksun oluşudur.

Bir müşterinin, diktiği elbise dar gelen bir terziye, Tüketiciyi Koruma Yasası'na göre " bunu düzelt" deme hakkı var, ama yasayı çıkartan Meclis'in işlevsizliği ortaya çıkmış bir dekorasyonu düzeltme hakkı yok.

Demokrasi tepmesi dedikleri bu herhalde.

***

Parlamento binaları ülkenin tarihsel sahnesidir, bir anlamda yaşayan ve yaşanan siyasal müzesidir.

TBMM'nin eski salonu 40 yıllık çok partili siyasal düzenimizin önemli kararlarına sahne olmuş tarihi bir mirastı.

TBMM binasının yapımı Atatürk daha hayattayken kararlaştırıldı ve projeyi Avusturyalı mimar Holzmeister uluslararası yarışmayla kazandı.

Gayri malum iç mimar ve o iç mimarı tutanlar Holzmeister'in varislerinden izin almadan cumhuriyet tarihinin önemli siyasal kararlarına sahne olmuş bu salonu yıkıp attılar.

Cumhurbaşkanlarının, başbakanların çıktığı kürsü ve kırk yıllık bir tarih sahnesi yıkılıp sökülüp atıldı.

Ortaya operet tiyatrosuyla veya turistik bir taşra otelinin toplantı salonu türünden bir mekân çıktı.

Bu tür bir yapıda elbette kürsünün önemi fazla yok.

Ayak altında olması bu yüzden.

***

Cart Meclis düzenine siyasal sözlüğümüz gibi Türkçemizi de uydurmak zorundayız.

Bu düzende artık "Kürsüye çıkmak" söz konusu değil.

Ayak altındaki kürsüye ancak "yürümek" veya yanında "dinelmek" mümkün.

"Kürsü"yü, Türkçe sözlük, "hitap etmek üzere çıkılan yüksekçe yer " diye tanımlanıyor.

Bu kürsüye artık çıkmak mümkün olmadığına göre, salonun meşrebine ve mimarın zevkine uygun bir magazin deyimini hızla benimsemek zorundayız:

"Kürsü almak". Evet, malum veya gayri malum mimarın, Çetin Altan'ın deyimiyle bu marangoz hatası düzeltilmezse bakanlarımız ve milletvekillerimiz, artistlere paralel davranış sergilemek ve ebediyen "kürsü almak" zorunda kalacaklar.

Yazarlar sayfasina geri gitmek icin tiklayiniz.

Copyright © 2001, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır