Onu ilk kez "İlk Korku"nun çifte kişilikli genç adamında tanımış ve hayran olmuştuk. Bu rolüyle Oscar adayı da olmuştu.

Edward Norton daha sonra "Herkes Seni Seviyorum Der"de şarkı söyleyip dans etti, "Larry Flynt", "Dövüş Kulübü" gibi filmlerde de hayranlığımızı toplamayı sürdürdü. Bu parlak oyuncu, şimdi de ilk kez yönetmenliği deniyor.

"Aramızdaki Sarışın", biri papaz, öbürü haham olan farklı dinlerden iki çocukluk arkadaşının ve yine çocukluktan beri tanıdıkları Anna Reilly'nin öyküsünü anlatıyor. Dini gereği Musevi bir kızla evlenmesi gereken Jake Schram ve konumu gereği hiç evlenmemesi gereken Brian Finn birlikte Anna'ya aşık olunca, işler karışıyor.

Tipik bir Amerikan tarzı komedi bu: Geveze, yer yer tiyatro havası veren, hınzır esprilerle örülü, yavaşça akıp giden... Oyuncuların sempatisiyle de birleşince rahatça izleniyor. Ama belleklerde pek yer etmeden... Ben Stiller artık alıştığımız bir kişiliği bir kez daha işlerken, Anne Bancroft, Eli Wallach gibi eskiler ve de Norton'un hatırına kameranın önüne geçen ünlü Çek yönetmeni Milos Forman ilgi çekiyorlar.

Ama asıl ilginç olanı, din kurumunun günümüzde bir Batı sanayi toplumunda kendisine edindiği yeni yer ve konum... Katoliklik olsun, Musevilik olsun çağdaş toplumlara seslenmek ve ibadethanelerine "müşteri çekmek" için neler, neler yapmıyorlar!.. Bu iki dinin ve kendisini ona adamışların çabalarından, belki tüm din adamlarının ve din üzerine düşünüp yazanların alacakları dersler var...