kapat

06.02.2001
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
Superkupon
Magazin
Sabah Künye
Cumartesi Eki
Pazar Eki
Melodi
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
İstanbul
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
E-Posta

1 N U M A R A
Sabah Kitap
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 2001
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
banner
HINCAL ULUÇ(uluch@sabah.com.tr )


Dünyada niye yalnızız!..

Türklerin Ana Yurdu ve Göç Yolları diye, hayattaki ilk tarih dersimizden söz etmeyeceğim.. Onu geçin.. Bugün, Cumhuriyet Türkiyesinin göç yolları haritasını bir çizerseniz, dünyayı Ermeni Diasporasından daha fazla parsellediğimizi görürsünüz.. Amerika'da, Avrupa'da, Avustralya'da Türkler bulundukları ülkelere ağırlıklarını koyacak lobilere sahip olacak kadar yoğunlar.. Buna rağmen, bizimkilerin nerdeyse yarısı kadar Ermeni Diasporası dünyayı sallıyor.. Bizde "Tık" yok..

Neden?..

Dünya kamuoyunun genelde üç büyük oluşma merkezi var.. New York, Paris, Londra.. Bu üç kentin medyasının ağırlığı fevkalade önemlidir.. Ve bu üç kentte ki medyanın dünyayı etkileyen haber, yazı ve makaleleri genelde Türkiye aleyhine ve özel konumuzda olduğu gibi, Ermeni Diasporası lehinedir.

Neden?..

***

Gittim.. Gördüm.. Dünyaya dağılmış Türkler genelde iki tablo sergiliyorlar..

Birincisi, gittikleri toplum ve dünya ile hiçbir ilgileri yok. Belirli, genelde salaş mahallelerde toplanıyor. Kendi, manav, bakkal ve kasaplarını kurup, orada küçük bir gecekondu Türkiyesi oluşturuyor ve mümkün olduğu kadar hızlı para biriktirip dönmeyi düşünüyorlar.. Bunlar, içinde yaşadıkları toplumdan kopuk. Sorunlu ve bu yüzden pek de sempatik değil. Hatta antipatik..

Bunların yaşadıkları ülkede ne lobi oluşturacak düşünceleri, ne de isteseler bile bunu başaracak, nitelik kapasiteleri yok.

Daha kötüsü.. Bu alt gurup, bir de kendi arasında fena halde bölünmüş.. Gurbette "Türk kimliği" altında birleşeceklerine, anavatandaki bölünmüşlüğü aynen oralara taşımışlar.. Şeriatçılar.. Onlar da kendi içlerinde 40 tarikat.. Atatürkçüler.. Kaç "Devrimci" kliği varsa, hepsi.. Ülkücüler.. Aklınıza ne gelirse.. Bu yüzden Türklerin çoğunlukta olduğu yerel yönetimlerde bile etkinlikleri yok. En çarpıcı örnek.. Olimpiyat sırasında yazdım size.. Sydney'de Türklerin yaşadığı salaş kasabanın Belediye Başkanı Vietnamlı.. Çünkü adamlar tek adayda birleşmiş, biz oyları 40 adayda dağıtmışız.

İkinci tabloda durum daha acıklı.. Bunlar genelde okumuş. Tam beyin göçü örneği, fevkalade önemli yerlere gelmiş, fevkalade önemli adamlar.. Ama çizdikleri tablo, uluslararası deyimi ile "Low Profile!.."

Yani.. Tam siper.. Ortaya çıkmaya, Türk olduklarını söylemeye korkuyorlar..

Rahatsız olurlar diye korkuyorlar.. Müşteri, makam kaybederler diye korkuyorlar. Terörden korkuyorlar.. "Bana dokunmayan yılan bin yaşasın" diyor ve kendilerine dokunulmasın diye ne seslerini çıkarıyor, ne ortalarda görünüyorlar.. Böyle olunca, Dünya ülkelerinde bir Türk lobisi, Türk baskısı hissedilmiyor..

Alt katmanların bu dağınıklığını, üst katmanların bu korkaklığını kim giderecek.. Dünya Türklerinin yaşadıkları ülkelerde enaz Ermeni Diasporası, Rum ve Yahudi lobileri kadar etken olmasını kim sağlayacak?..

Anavatan.. Anavatan hala bir Dış Türkler Bakanlığı kuramadı. Hala Dış Türklerin sorunlarını birinci elden giderecek organizasyonları başaramadı. Dış Türkler "Döviz ağacı" gibi kullanılan ikinci sınıf vatandaş olmaktan kurtulamadılar..

Kuşaklar eskidikçe, ikinci, üçüncü, dördüncü kuşaklar ortaya çıktıkça, giderek Türk kimliklerini de kaybediyorlar..

Maddi manevi büyük bir dış güç yok oluyor ve devlet seyrediyor.. Medya seyrediyor.

Gündem olacak bir olay çıkınca "Hür ya.." "Kahrolsun, Yunanistan.. Kahrolsun İtalya.. Kahrolsun Fransa" edebiyatı ile ortaya çıkan en unutkan gücümüz, dördüncü güç Medya herşeyi unutuyor. Medya asla derine inip kökendeki sebebleri, hataları arama zahmetine katlanmadığından çözüm öneremiyor, getiremiyor.. Hep ayni yaygara, isim değiştirerek, hemen her yıl tekrar edilip, sonra yeni bir tokata kadar gene unutuluyor..

***

Dünya medya merkezlerinde niye bizim niye hiç etkinliğimiz yok.. O da yarın..

Maliye Bakanı Sümer Oral'a başvuru..

Maliye Bakanı Sümer Oral'a açık bir dilekçem var..

Sayın Oral,

Futbol Federasyonu Başkanı Haluk Ulusoy'un verdiği söz üzerine, Federasyon Futbol Sorumlusu Selami Özdemir'in seçtiği ve altını imzaladığı listeye göre, 16 milli futbolcuya, Futbol Federasyonu binası bahçesi önünde yapılan bir törenle, 16 adet Mersedes Jip verilmiştir. Bu jiplerin tanesi 70 bin Amerikan Dolarıdır.

Hal böyle iken, Futbol Federasyonu Başkan vekili Ata Aksu, Cumhuriyet Hükumetinin Spordan Sorumlu Devlet Bakanı Fikret Ünlü'nün "Bu jiplerin kaynağı ne" sorusu üzerine, CNN'de M. Ali Birand'ın canlı programında "Bilmiyorum.. Biz kimseye jip vermedik" diyebilmiştir. Federasyon bu açıklamayı bir resmi yazı ile de Devlet Bakanlığına yollamıştır.

Ata Aksu'nun yalan söylediği açıktır.

İnsan niye yalan söyler?.

Bir suçu örtbas etmek için..

Jiplerin finans kaynağı federasyon tarafından ısrarla, yalanla saklanıyor.

Kaynağı bilinmeyen para kara paradır. 16 tane 70 bin dolar da önemli bir kara paradır..

Bu parayı bir sponsor firma ödemişse, iftiharla açıklardı.. Açıklanmamıştır.

O zaman ya bu para federasyonda birilerine rüşvet olarak verilmiştir..

Ya da, bu parayı, kaynağını açıklaması mümkün olmayan bir "Kara para babası" ödemiştir.

Yoksa parayı veren gizler mi?.. Yoksa Federasyon Başkan vekili, Sorumlu Bakanın gözlerinin içine baka baka "Yok böyle şey" yalanını söyler mi?.

Her hal ve karda kayıt dışı olan bu önemli parayı veren kurum veya kişiyi araştırmak, ortaya çıkarmak, ve bir suç varsa, bunu belirlemek, artık Maliye Bakanlığına düşmektedir. Müfettişlerinizi bu konuyu araştırmak için görevlendirmenizi bekliyoruz..

Konuyu geciktirmeden ve arayı soğutmadan soruşturma emrini verir ve sonucu alırsınız sanıyorum. Futbol Federasyonu binası bahçesinde, yığınla kamera önünde milli futbolculara dağıtılan 16 tane 70 bin doların (+ sizde kaydı olması gerek, KDV ve alım vergilerinin) izini bulmak için, deneyimli bir Maliye Müfettişine 24 saat yeter sanırım.

Not: Sayın bakanım.. Futbol Federasyonu, partiniz Genel Başkanı Mesut Yılmaz ve ağır topları Ersin Taranoğlu ve Yücel Seçkiner'in himayesi altındadır. Bu himayenin Fikret Ünlü'nün elini kolunu bağladığını biliyorum.. Bakalım sizi de tutabilecekler mi?..

Bu işi sonuna kadar götürmeye, bu 16 tane 70 bin doları ve vergilerini kimin, niye verdiğini belgeleri ile öğrenene kadar yasal her yolu zorlamaya kararlıyım.

Böyle bir rezalete göz yuman, ses çıkarmayan Türk spor medyasının ayıbını paylaşmıyorum. Savaşım gerçekler ortaya çıkana dek sürecek, Sayın Bakanım..

Saygılarımla.

Gergedanlaşanlar..
Devlet Tiyatrosunda sezonun en önemli oyunlarından biriydi.. Her gece dolu dolu oynuyordu. Daha 25'inci temsile gelmeden kaldırıldı.. Biz yazdık.. "Aman kaçırmayın" dedik ya.. O yazı çıktığında Gergedan'ın defteri dürülmüş meğer, Ankara Devlet Tiyatrosunda..

Serpil Gogen, hemen Ankara Müdürü Ferdi Merter'i aramış..

"Efendim başka oyunlara yer açmak için.."

"Ama çok başarılıydı, kapalı gişe oynuyordu.." diyecek olmuş Serpil.. Yanıta bakın..

"Bizim her oyunumuz başarılıdır.."

Serpil soruşturmuş tabii..

Gergedan'dan gocunan siyasiler var.. İçten içe kaynayan Devlet Tiyatrosunda iyi olanlar çelmelenmesi var.. Torpilli ve tercihli yazarlara, temsil başı telif vermek için sahneleri boşaltmak var.

Eski Genel Müdür Yücel Erten Milliyet Sanatta "Yazarlar lobisi ve üst düzey kulisler"den söz ediyor.. "Bu sezonun repertuarına bakın, ne demek istediğimi anlarsınız" diyor.

Gergedan sadece üç hafta oynamış.. Geçen yıl ve bu yıl.. Oysa sadece ocak-şubat iki ayında 21 kez tekrarlanan oyunlar var.. Onların gişe durumu ne acaba?..

Aslında "Gece" sayısı da yanıltıcı olabilir.. Devlet Tiyatrosu geçen yıl ve bu yıl, hangi oyun için toplam kaç bilet satışa sunmuş ve yüzde kaçını satmış?..

Bunu resmen açıklayabilirler mi?. İşlerine gelir mi?.

Hortum var mı, yok mu, o ayrı.. Mahkemeler karar verir.. Asıl önemlisi "Kültürel hortum" var mı?.. Onu kim ortaya çıkaracak?..

Kültür Bakanlığı mı?..

Güldürmeyin beni..

Müthiş.. Müthiş..

İstanbul için bu gece son şans.. Çünkü yarın Ankara'ya geçiyorlar.. 9-10 şubatta başkentte, 12-13 şubatta da "Talihli" Bursa'dalar..

Bale da Cidade de Sao Paulo'dan söz ediyorum.. Brezilya'dan geliyorlar diye aklınıza samba gelmesin.. Bunlar Modern Dans.. Modern Bale.. Bana bir tanıtım VCD'si göndermişlerdi. Kötü çekim.. Kötü kayıt.. İnanın o gece yapacak başka şeyim olmadığı için, kerhen gittim.. Sonra perde açıldı..

Piaf, Presley, Callas, Steve Wonder, Rolling Stones dahil harika bir müzik kolajı eşliğinde, danslar aşkı anlatıyor.. Ama romantik değil, erotik aşkı.. Ben bugüne dek erotizmin bu kadar çekici, bu kadar çarpıcı sunulduğunu görmedim.. Tabii, kızların fevkalade çekici, erkeklerin fevkalade çarpıcı olmaları da etkili.. 17 dakika süren müthiş bir "Aşk" gösterisi bu.. Mutlak görülmeli..

Sonra bir Uzak Doğu masalı Shogun ve bir ağıt, Benjamin Britten'in Requiem'i ile gözleriniz ve beyniniz dinleniyor.. Finaldeki müthiş Afrika Yerlilerinin özgürlük dansları için.. Öyle çılgınca bir final ki, sahneye atlayıp aralarına katılmamak için kendinizi zor tutuyorsunuz..

"Ben baleden anlamam, dansı sevmem" demeyin.. Gidin.. Görün.. Bayılacaksınız..

TEBESSÜM
Fıkra İnanç Desat'tan

Eczaneye gelen adam gebelik testi yapıp yapılmadığını sordu. Olumlu cevabı alınca numune getirmeye gitti. Test yapıldı ve sonuç pozitif çıkınca adam hayretini gizlemedi:

"Yahu nasıl olur o kadar da hap yuttuk!"

"Her halde hanım birkaç gün almayı unutmuş olacak."

"Ne hanımı yahu, hapları ben yutuyordum!"

"Siz mi?!!! Ama onlar kadınlar içindir

"Ben de öyle biliyordum. Ama Muş'ta gittiğimiz doktor bize bir kaç kutu hap verdikten sonra kulağıma eğilip 'Hep hanıma yüklenme ara sıra da sen korun' demişti."

Fener!..

Bir Digi Türk bulmuşuz.. Kalabalığız, İstanbulspor- Fener maçını seyrediyoruz.

Federasyon utanç verici bir kararla maçı Ali Sami Yen'e almış, iki kulüp de lig maçlarını Şükrü Saraçoğlu'nda oynarken ve gene orda oynamak için anlaşmışken..

Ali Sami Yen bu yıl Galatasaray'ın hiçbir lig maçında dolduramadığı kadar dolu.

Fenerli bir arkadaşımız laf attı:

"Galatasaray'ın stadını bile biz dolduruyoruz"

Galatasaraylı olan yanıtladı:

"Fenerbahçe 40 yılda bir Avrupa'da oynuyor. Tabii dolduracaklar!.."

SEVDİĞİM LAFLAR
Gerçeğin kendine özgü bir zamanı yoktur. Onun zamanı 'Şimdi'dir.. Daima..

Albert Schweitzer (1875-1965)

Yazarlar sayfasina geri gitmek icin tiklayiniz.

Copyright © 2001, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır