kapat

03.02.2001
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
Superkupon
Magazin
Sabah Künye
Cumartesi Eki
Pazar Eki
Melodi
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
İstanbul
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
E-Posta

1 N U M A R A
Sabah Kitap
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 2001
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
banner
ZÜLFÜ LİVANELİ(livaneli@sabah.com.tr )


Sivil bir anayasa

Son aylarda birbiri ardına yaşadığımız sarsıcı gelişmeler, Türkiye Cumhuriyeti yurttaşlarında derin bir hayal kırıklığı ve gelecek endişesi yaratıyor.

Avrupa Birliği ile bütünleşme idealinin yavaş yavaş bir "ütopya"ya dönüşmesine mi üzülürsünüz; yoksa yürütmenin hukuku denetim alma çabalarına mı?

Meclis çatısı altında olup bitenlere mi şaşarsınız, yolsuzlukların örtbas edilmesi için canını dişine takmış siyasilere mi?

Neresinden bakarsanız bakın artık bu ülke dikiş tutmuyor.

Günü kurtarma çabaları ya da yasaları, içtüzükleri, kararnameleri şurasından burasından düzeltme girişimleri de bir sonuç vermiyor.

Yasama, yürütme ve yargının ucu bulunamayan bir yün yumağı gibi girift hale gelişi, hastalığımızın en belirgin göstergesi.

Hükümet, yargı denetiminden kurtulmaya, hatta bununla da yetinmeyerek yargıyı denetim altına almaya çalışıyor.

***

Eğer olayları, kişiler değil de sistem bazında düşünürsek, rejimi orasından burasından çekiştirme ve düzeltme çabalarıyla bir yere varamayacağımız açık.

Bu çabalar olsa olsa bir kanser hastasına makyaj yapmaya ya da yüzündeki sivilceyle uğraşmaya benziyor.

Türkiye'nin ihtiyacı; acil olarak yeniden yapılanma.

Yeniden yapılanmanın ön koşulu ise toplumun bütün kesimlerinin katılımıyla toplumsal mutabakata dönüşecek sivil bir anayasa.

***

Halihazırdaki anayasamız, bildiğiniz gibi askeri rejim vesayetinde hazırlanmış ve oya sunulmuş bir metin.

Oylamaya katılan kişiler, ya 12 Eylül askeri rejiminin uzamasını kabul etme ya da anayasaya olumlu oy kullanma gibi bir ikilem ve baskı altında sandık başına gitmişlerdi.

Bu açıdan 1982 Anayasası, Yargıtay Başkanı Sayın Sami Selçuk'un konuşmalarında belirttiği gibi, halkın gönül rahatlığıyla tartıştığı ve oyladığı bir toplumsal mutabakat metni olmaktan çok uzak.

Türkiye bir an önce, yeni bir anayasaya kavuşmalı.

***

Burada karşımıza yeni anayasayı kimin yapacağı sorusu çıkıyor.

Dünya deneyimi bize gösteriyor ki; askeri idarelerin ya da meclislerin yaptığı anayasalar, toplumsal mutabakat niteliği taşımıyor ve başarısız oluyor.

İdeal anayasa, toplumun bütün kesimlerinin tartıştığı ve yürekten katıldığı, sivil, çağdaş bir metin olmalı.

Türkiye'deki sistem buna uygun değil diye, toplumun susup, siyasi parti başkanlarının talimatları doğrultusunda hazırlanacak bir anayasayı içine sindirmesi beklenmemeli.

Kanımca, bütün kesimleri kucaklayan bir sivil toplum örgütünün, yeni ve sivil bir anayasa tartışması başlatması ve bunu bir süreç gibi algılayarak yurda dalga dalga yayması, çok zamanında ve yerinde bir girişim olacaktır.

Eğer güçlü bir anayasa rüzgârı eserse, siyasilerin de ister istemez bundan etkileneceklerini düşünüyorum.

Türkiye'nin en büyük şansı; Anayasa Mahkemesi Başkanı iken yeni ve sivil bir anayasa gerekliliğini ısrarla vurgulayan, değerli hukuk adamı Sayın Ahmet Necdet Sezer'in şu anda Cumhurbaşkanı olmasıdır.

Ve bu ülkenin aydınlık kesimleri, Cumhurbaşkanımız önderliğinde, temiz, dürüst ve hukukun üstünlüğü ilkesine saygılı bir döneme girmeye hazırdır.

Yazarlar sayfasina geri gitmek icin tiklayiniz.

Copyright © 2001, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır