kapat

01.02.2001
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
Superkupon
Magazin
Sabah Künye
Cumartesi Eki
Pazar Eki
Melodi
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
İstanbul
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
E-Posta

1 N U M A R A
Sabah Kitap
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 2001
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
Nokia
OKAY GÖNENSİN(ogonensin@sabah.com.tr )


Meclis'in itibarı

Bir milletvekilinin kalp krizi geçirip ölmesi, olayın kendisi, öncesi ve sonrasıyla ortaya "vahim" bir tablo çıkarıyor.

Milletvekillerinin Meclis'te tartışırken dövüşmeleri başlıbaşına vahimdir. Ama biz alıştık. 1960'lı yıllarda Adalet Partisi'nin kabadayıları Meclis'te yaptığı konuşma hoşlarına gitmeyen milletvekillerine saldırarak, "solcu" milletvekillerini dayakla cezalandırarak bu geleneği başlatmışlardır. 35 yıldır, zaman zaman milletvekillerimiz dövüşmektedir.

Bu da yetmemiştir, genel kurul salonuna silah sokulduğu da ortaya çıkmıştır. Meclis iç tüzüğünde milletvekillerinin Meclis'e silah sokmalarını yasaklayan bir hüküm yoktur. Böyle bir hüküm konulmasının ne kadar aşağılayıcı olacağını söylemeye gerek yok. Buna karşılık Meclis Başkanlığı defalarca genel kurul salonuna silah sokulmaması için kararlar almıştır. Yine de vekillerimizin genel kurula silahla girdikleri önceki gece yaşananlarla kesin olarak belli olmuştur.

Milletvekili olmasalardı
Yumruklu bir kavganın ardından kavgaya karışanlardan biri fenalaşıp öldüğü zaman, olay aydınlanana kadar polis bütün kavgacıları gözaltına alır ve bu insanlar "ölümle biten kavgaya karışmak" suçundan yargılanırlar. Ölümle sonuçlanmasa bile, herhangi bir işyerinde yumruklaşan çalışanları bir yöneticinin işe devam ettirmesi de mümkün değildir. Meclis genel kurulunda "ölümle sonuçlanan bir kavga" yaşanmıştır, ama kavgaya karışanlar milletvekilidir, dokunulmazlıkları vardır. Bu olayın sonucunda hiç bir milletvekilinin yargılanması sözkonusu olmayacaktır.

Bir gün iktidar ve muhalefet milletvekillerinin silahlarla çatıştıkları, birçok kişinin ölmesi ve yaralanmasıyla sonuçlanacak bir olayı engelleyecek olan nedir?

Meclis'in "hastanesi"nin de durumu bir "ülke gerçeği" olarak ortaya çıkmıştır. Bu hastanede 32 doktor ve 60 sağlık görevlisinin kadrolu olarak "çalıştığı" biliniyor. Bir milletvekili fenalaştığı anda ise bu görevlilerden hiçbiri "görevde" değildir. Belli ki "mesai saati" bitmiştir. Belli ki meclis hastanesi de milletvekillerinin yakınlarına "iş bulma" imkânlarından biridir. Meclis hastanesine gelişmiş araçlar alınmıştır, bütçeden bunların paraları ödenmiştir, ama bu araçlar ambalajlarında durmaktadır. Görüntü tipik bir "ülke gerçeği"dir, "kamu yönetim" tarzının tekrarıdır.

Vahim tablonun tümü...
Bir başka ülke gerçeği de olaydan sonra ekranlara yansımıştır. Ölen milletvekilinin bir yakını kameralara "gereğinin yapılacağını" söylemiştir. Bir hukuk devletinde "gereği" bellidir: Polis zanlıları yakalar, savcı soruşturmayı yapar, sanıklar mahkemeye çıkar ve yargılanırlar. Kameralara söylenen "gereği"nin ise başka bir "gerek" olduğu anlaşılmaktadır.

Küfürleşen, yumruklaşan, silah çeken milletvekili görüntüleri sadece o kişileri zedelemedi, yıllar içinde Meclis'in itibarının, siyasetin itibarının en alta inmesine yol açtı. Ölümle sonuçlanan son olay manzaranın bütününü, bütün ülkenin gözleri önüne serdi.

Bıçak var, tabanca var, yumruk var, küfür var, tehdit var, dokunulmazlık var. Bütün bunlar da biraraya geldiği zaman geri bir siyaset üslubunun vahim sonucunu ortaya çıkarıyor. Bu siyaset üslubu Meclis'in ve siyasetin itibarını, halkın bu kurumlara güvenini yok etti. Meclis'teki ölüm, bu sürecin vardığı sıfır noktasının sembolüdür.

Yazarlar sayfasina geri gitmek icin tiklayiniz.

Copyright © 2001, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır