kapat

01.02.2001
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
Superkupon
Magazin
Sabah Künye
Cumartesi Eki
Pazar Eki
Melodi
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
İstanbul
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
E-Posta

1 N U M A R A
Sabah Kitap
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 2001
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
Nokia
GÜLAY GÖKTÜRK(gokturk@turk.net )


Vatandaş dokunulmazlığı

Ben de herkes gibi, zaman zaman politikacı sınıfını amansızca eleştirenlerdenim. Ama eğer Fatih Altaylı'nın geçen günkü Teke Tek programında stüdyoyu dolduran o kalabalık, halkımızı temsil ediyorsa, açık söyleyeyim, bu politikacılar bu halk için fazla bile... O ne düzeysizlik ve o ne küstahlıktı öyle...

Sanki, bir tartışmaya katkıda bulunmaya değil, konukları "dövmeye" gelmişler. Ne kadar ağır hakaret ederlerse, o kadar starlaştıklarını hissediyorlar. Besbelli ki, stüdyoya gelmeden önce tartışılacak konu üzerinde zahmet edip de beş dakika bile düşünmemişler. Önceden düşünmeyi bir yana bırakın, orada söylenenleri anlama gayreti içinde bile değiller.

"Vatandaş" kimliğiyle orada oturmanın kendilerine her türlü terbiyesizliği yapma hakkı verdiği duygusuyla, verip veriştiriyorlar.

Tabii, böyle bir "vatandaş katkısı"yla herhangi bir konuyu, çizilen çerçeve içinde tartışmak imkansız hale geliyor. Çünkü vatandaş çerçeve-merçeve dinlemiyor. Kendi aklındaki üç beş cümleyi uysa da uymasa da söyleyecek. Ayrıca o üç-beş cümle de genellikle insanı sıkıntıdan öldürecek kadar klişe bir cümle oluyor. Aslında, içlerinden birçoğu, fikirlerini söylemeleri için değil, bir nevi jüri olarak çağrıldıklarını düşünüyor. Tabii, bu daha da büyük bir problem yaratıyor. Çünkü bakıyorsunuz, en basmakalıp fikirler, en demagojik çıkışlar, en ucuz polemikler en fazla alkış alıyor.

Gençlik yağcılığı
Fatih Altaylı'nın hakkını yememek lazım. Program boyunca, stüdyodaki "vatandaş" küstahlaştıkça, saçmaladıkça, işi hakarete vardırdıkça azarlamaktan, haddini bildirmekten geri durmadı. Sonunda ettiği bir çift lafla da bence "sade vatandaş"a ağzının payını verdi. Bir çok programcı bunu da yapmıyor. Hele hele politikacılar, "müşteri velinimetimizdir" anlayışıyla birer sabır taşı kesilip bütün hakaretleri sineye çekiyor.

Tabii o zaman "vatandaş" da şımardıkça şımarıyor. Hakaretlerin dozunu arttırmayı, istediği kadar saçmalamayı vatandaşlık hakkı gibi görüyor. Hele, hele stüdyoda oturan bu "vatandaş" bir de gençse, vay halimize... Gencimiz "Biz gençler" diye lafa başladı mı, akan sular duruyor. Hiç kimse ağzını açıp da, "Dur bakalım, sen 10-15 milyonluk bir kitle adına konuşma hakkını nereden buluyorsun?" demiyor. Şımarta şımarta tepemize çıkardığımız gencimiz açıyor ağzını, yumuyor gözünü; mesleğine kırk yılını vermiş uzmanlara, iyi kötü otuz yıl politika yapmış insanlara hakaret yağdırıyor.

Düşünmüyor ki, az yaşamış olmak suç olmadığı gibi marifet de değildir. Yani, orta yaşlılar iktidarının gençleri ezmesi ne kadar yanlışsa, bazılarının sırf genç oldukları için imtiyazlı hale gelmesi de o derece yanlıştır.

Aslında, bu genç yağcılığı en büyük zararı yine gençlere veriyor. Genç kimliğinin bu kadar prim yaptığını görünce, o da bu kimliğe sıkı sıkı sarılıp, başka bir kimlik edinmeye uğraşmıyor. Hayatı boyunca "Ben bir genç olarak" diye lafa başlayabileceğini ve etrafındaki herkesin başını eğip huşu içinde dinleyeceğini sanıyor.

Bütün kimliğini "genç olmak" üzerine kurarsa, on yıl sonra kimliksiz kalıp şapa oturacağını bile akıl edemiyor.

Düşünen vatandaş!"
Daha önce de yazdım:

Değerli fikirlere sahip olmak için ille de uzman olmak gerekmez. Bu yüzden de bu tip tartışmalarda, düşünen bir birey olmanın dışında herhangi bir başka kimliği olmayan her yaştan "sıradan vatandaş"ın da söyleyecek önemli şeyleri olduğuna inanırım. Ama yeter ki, TV yapımcıları, sokaktan vatandaş toplarken, biraz daha seçici davransın. Gerçekten söyleyecek sözü olanları karşımıza çıkarsın. Hem kıt kafalı hem de küstah bir sürü insanı "vatandaş" başlığı altında toplayarak, vatandaş sözcüğünün imajını bozmasın.

Bence artık bir TV programcısının da çıkıp, "Bu programda vatandaşa söz hakkı yok, düşünen vatandaşa söz hakkı var" demesinin zamanı geldi.

Yazarlar sayfasina geri gitmek icin tiklayiniz.

Copyright © 2001, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır