kapat

30.01.2001
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
Superkupon
Magazin
Sabah Künye
Cumartesi Eki
Pazar Eki
Melodi
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
İstanbul
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
E-Posta

1 N U M A R A
Sabah Kitap
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 2001
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
Nokia
ALİ BAYRAMOĞLU(abayramoglu@sabah.com.tr )


Dönme dolap

21. yüzyılı, 21. yüzyılın dinamiklerini dilimizden hiç düşürmesek de "90'lı yılların iklimi" semalarımızı bir türlü terk etmiyor.

Suikastler, Hizbullah ya da PKK gibi örgütler, askeri ve sivil muhtıralar, yolsuzluklar, şimdi de AB'ye bağlantılandırılan "iç tehdit ideolojisi", "hükümet edemeyen iktidarlar", "etik-siyaset-estetik"te alan daralmasıyla artan bir yüzeysellik... Tüm bunlar dünden bugüne değişmeyen sorunlar olarak karşımızda.

Neden?

Çünkü bu sorunlar "devlet, siyaset ve toplum alanlarında yaşanan krizler"in, "devlet-siyaset ve toplum arasındaki tıkanıklıklar"ın türevleri... "Krizler"in, "değişmez"ler haline dönüşmesinin ifadeleri...

"Değişmez"ler, aslında "değişim"le ilişkilidir. "Değişim dalgalarının" karşılıksız kalmasıyla doğar ve azarlar. Bizde de öyle olmuştur ve Türkiye'nin sorunları açısından olduğu yerde sayıp durmasının ana nedeni de budur.

Krizin öyküsü
Ülkenin karşılaştığı büyük değişim dalgasının ilk emareleri 10 yıl önce ortaya çıkmıştı. Bireyin kendisini tanımlamasında, toplumsal tasavvurlarda, kültürel hareketlerde, hatta ekonomik politikalarda; bireyin kimliğe uzanışıyla, "gelecek merkezli 20.yüzyıl"dan, "şimdiki zaman merkezli 21.yüzyıl"a geçişiyle ilgili bir dalgaydı bu.

Etnik, dinsel, kentsel, kültürel boyutların siyasileşmesine, sosyal taleplere dönüşmesine işaret ediyordu. Toplum, yılların "ekonomik ve finans merkezli" politikalarına, kendi içinde ve farklı bir biçimde bölünerek başkaldırıyordu. 80'li yılların ekonomik entegrasyon politikaları ve Batı'da çeşitlenen pazar ve taleplerin yardımıyla dünün itilmişleri maddi olarak güçleniyor, bu gücünü sosyal kimliğiyle ilişkilendiriyordu.

Bu furyada toplumun tabakaları değişti, çatışmalar kültürel alana kaydı, sermaye yapısı kültürel rengi olan farklı kollar üretti.

Tüm bu gelişmeler, her yerde olduğu gibi, "toplumun mutabakatlarının tazelenmesi"ni, "merkeziyetçi siyasi yapısının elden geçirilmesi"ni, yeni taleplerin yönledirilerek, diğer taleplerle kesiştirilmesini gerektiriyordu.

Bu yapılmadı. Tersine "değişime savaş açıldı"...

Ve karşılıksız kalan (İslamcı, etnik, Batıcı, devletçi) değişim talepleri zamanla kanserli hücrelere dönüştü. Her biri kendi yaşam alanını diğerlerinin aleyhine genişletme çabasına girişti. Bunu yaparak "popülist ve merkeziyetçi sistem"in cihazlarını zorladılar ve zaafa uğrattılar.

Saray içi kavga
Gün be gün bu zaafiyetin bir yandan toplumsal kaosu ve kutuplaşmayı, diğer yandan otoriterleştirmeyi beslemesine tanık olduk.

Bu noktada hastalık kronikleşti. Toplumsal kaos, devlete endeksli bir varoluş arayışıyla siyaset alanına sirayet etti. Siyasi çatışmalar devlet içindeki rant ve kontrol kavgasına dönüştü. Toplumsal tartışma ve kutuplaşma bu "saray içi kavga"dan beslenmeye başladı. Ve ardından bekleneceği gibi otoriterleşmenin dozu arttı. Doz arttıkça siyaset tepeden dizayn edilmeye çalışıldı, muhalefet oyun dışı bırakıldı, hükümetler icra memuru haline getirildi.

Ve biz değişim ve normalleşme adına, yapa yapa, bir genel seçim yaptık...

Seçimden sonra oyuna kaldığımız yerden devam ettik.

Bugün Hizbullah'ın ürediği, milliyetçiliklerin beslendiği, şiddetin yaşam tarzı haline geldiği "toplumsal bataklık" olduğu yerde duruyor ve kendi kendine büyüyor. Buna karşılık sistem değişimle kavga etmeyi, bu kavgayı kendi içine ve diğer zihinlere bulaştırarak sürdürüyor.

Bir çıkış yolu lazım... Bu ise yeniden başa dönmekle mümkün...

Güneydoğu'nun sosyal dokusunu bilmeden Hizbullah'ı açıklamanın, "iç tehdit ideolojisi"ni farketmeden sosyal kimliklerin siyasileşmesini kavramanın, askeri muhtıraları dikkate almadan "iktidarsız iktidarlar"ı anlamlandırmanın mümkün olmadığı görmekle mümkün, örneğin.

Yazarlar sayfasina geri gitmek icin tiklayiniz.

Copyright © 2001, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır