kapat

30.01.2001
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
Superkupon
Magazin
Sabah Künye
Cumartesi Eki
Pazar Eki
Melodi
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
İstanbul
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
E-Posta

1 N U M A R A
Sabah Kitap
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 2001
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
Nokia
HAŞMET BABAOĞLU(hbabaoglu@sabah.com.tr )


Ölen ölüyor, kalanlar sağ mı?

Kafa karıştıran sözler, çelişkili iddialar ve parlak sloganlar...

Ölüm damgasını vurduktan sonra geriye kalan hayat bunlardan mı ibaret?

Oysa zaman geldi, geçiyor: Ölümlerimiz için durup düşünme zamanı gelip geçiyor.

Çünkü politik, hukuki, kamusal, tıbbi anlamları ne olursa olsun, ölümlerin bir de "acı" anlamları var...

Bu anlama sahip çıkmalıyız artık!

Yüksek sesle haykırmak, gece gündüz dövünmek için değil...

Ama anlamak için ağlamalıyız...

Çünkü...

Bu kadar ÇOK ölerek yaşanmaz!

Böyle ölürsek geriye kalanlara "sağ" denmez!..

Ölülerini sayıyla sayan bir toplumun "doğanları" da sayıdan ibaret kalır...

Bir an için suikastleri, resmi operasyonları, terörü unutun.

Sadece "trafik terörü"ne bakın! Hepimizin uygun biçimde "terörist" rolüne soyunduğumuz trafik terörüne...

Ölümlü kazaların bir nebze olsun azalmayışında ölümü sıradanlaştıran kültürümüzün hiç mi suçu yok!

Ölüme değerini vermek insanları da, toplumları da olgunlaştırır. Çünkü hayata değerini vermek bu noktadan başlar.

Ama ölümü geçiştirmek "çocuk" kalmaktır; barbarca çocuk kalmak!..

Ahmet Hamdi Tanpınar'ın sözü geliyor aklıma:

"Hiçbir felâket şuuru kadar büyük değildir!"

Biz bu şuurdan uzak durmak için elimizden ne geliyorsa yapıyoruz.

Sayısı her gün artan "normal olmayan ölüm"lerin bir toplum için ne büyük bir felâket olduğunu bu yüzden bir türlü anlayamıyoruz.

Tanıl Bora geçenlerde Medyakronik'te çıkan yazısında "vakarla yas tutabilmeye ihtiyacımız var" diyordu.

Haklıydı; çok haklıydı.

"Acıları, kayıpları güzellemek ya da geçiştirmek" yerine başka bir şeyi öneriyordu: "O kayıpların bizim için anlamını tartan, onlar üzerinden kendimize bakan, bu muhasebeden, hayatı onarıcı bir şekilde yaşayabilmek için enerji çıkartan bir yas emeğine ihtiyacımız var."

İşte bu eksiklik içimizi yakıyor.

Ölüme karşı hayata sarılmak; ölüme karşı hayatı savunmak için ölümlerin bizden neleri alıp götürdüğünü tartmamız gerekiyor.

Olgun bir toplum olmanın yolu ölümden kaçmaktan değil, ölümü tanımaktan geçiyor.

ŞUT
İtalyan futbolu

Hakan'ın takımı Inter'e baktıkça, Fiorentina'nın macerasını soluk soluğa yakından izledikçe İtalyan ligi üzerine iddialı fikirler yürütmeye başladık.

"Bu ligi amma da gözümüzde büyütmüşüz!"

"Bizdeki 10 takım Serie A'da oynar kardeşim!"

Bir başka tartışma da şu: Çok sayıda yabancının oynaması İtalyan futbolunun kendi yeteneklerini ortaya çıkarmasını engelliyor mu?

Ünlü futbol yorumcusu Gabrielle Marcotti bu soruyu "hayır!" diye yanıtlıyor. "21 Yaş altında son beş yıldaki beş şampiyonluğun dördünü İtalya kazandı. Ayrıca Toldo ve Buffon gibi iki kalecinin ilerde dünya futboluna damga vuracakları kesin. Francesco Totti gibi bir forvetin ortaya çıkışı, Nesta gibi genç bir savunmacının varlığı bu tezin doğru olmadığını kanıtlıyor."

Tabii Marcotti'nin saydığı öteki isimler de dikkate değer: Cassano, Gattuso, Pirlo, Coco, Ferrari, Oshadogan...

Şöyle bir bakıldığında bile görülüyor; İngiltere'nin son dönemlerde çıkardıklarından çok ama çok daha fazla İtalyanların yeni yetenekleri...

İnternet cafe'ler önemli
Türkiye'de internet girişlerinin yüzde 41'i evlerden, yüzde 37'si internet cafe'lerden yapılıyor.

Gelir dağılımı bozukluğu internet cafe'lerin önemini artırıyor. Yani nüfusun büyük kesiminin daha uzun yıllar kişisel bilgisayarı olmayacak. Ama internet cafe'ler sayesinde dünyayla haberleşme, "bilgi"ye ulaşma olanaklarını kullanabilecekler.

Şimdi gelin; İstanbul Kartal'da internet cafe işleten okurum Oğuzhan Günaydın 'ın mektubunun bir bölümüne göz atalım. Oldukça zihin açıcı çünkü...

"Hep cafe'ye gelen insanlara bilgisayar programlarıyla alakalı ders vermek istedim. Ama gördüm ki, kimsenin bu konularla ilgisi yok; chat yapmak ve oyun haricinde bu işlerle kimse ilgilenmiyor.

Bir ara işimden soğudum bu yüzden.

Fakat daha sonra farkettim ki, eli kahvede kağıt dışında bir şey tutmayan bu insanlar chat sayesinde de olsa teknolojiyle tanışıyor...

Bilgisayar yoluyla sohbet ederek tartışıp rahatlıyor ve dışarda kavga etmiyor. Sonra bütün bunlardan bir gün sıkılıp bilgisayarın özelliklerini öğreniyor ve devamı geliyor...

Şimdi size soruyorum, bar pavyon mu işletiyorum da, beni ve işletmeci arkadaşlarımı İçişleri Bakanlığı ve polis bu kadar sıkıştırıyor? Cafe'yi açtığım günden beri porno sitelere girmek yasak, küfürlü konuşmak yasak, sigara içmek yasak...

Biz kendi kurallarımızı koyacak ve bunları kollayacak kadar gelişmiş insanlarız.

Ve unutulmamalı ki, gelecek bu bilgisayar kutularının içinde!"

Yazarlar sayfasina geri gitmek icin tiklayiniz.

Copyright © 2001, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır