"Türkiye'de bir zamanlar Bask modeli tartışılıyordu.
Özal'dan İnönü'ye, İnönü'den Çiller'e, Çiller'den Yılmaz'a 'Bask model'i dillerden düşmüyordu.
Şimdilerde konuşan yok.
Belli ki Türkiye'de hayata geçirilebilmesi için 'rasyonel ve nasyonel' temeller bulamadı kendine.
Aslında, 'Bask modeli' tartışmaya açılırken, bir başka aşama görmezden gelinmiş, es geçilmişti.
O aşama da başlı başına bir modeli ifade ediyordu.
Adına 'Bilbao modeli' diyebileceğiniz bir modeli...
Bask modeli, siyasi otoritenin hayata geçireceği bir politikaysa, Bilbao modeli, o siyasi otoriteye 'kan ve can' veren sivil otoritenin ürünüydü.
Sivil otoritenin tavır alışı, hatta başkaldırışıydı.
Geçen hafta İspanya'da Bilbao modeli bir kez daha ete-kemiğe büründü, sesini yükseltti.
Yüz binlerce insan, ayrılıkçı terör örgütü ETA'nın katlettiği son terör kurbanlarının anısına yollara döküldü. Terörü protesto etti.
Bilbao, ETA'nın İspanya'dan ayırmaya, koparmaya çalıştığı Bask bölgesindeydi. Basklılarla İspanyollar, sağcılarla solcular, işçilerle işverenler kol kola yürüdüler.
Teröre karşı 'sivil otorite'nin iradesini ve kararlılığını ortaya koydular.
Siyasi otoritenin, o irade ve kararlılık üzerine modeller inşa etmesi o kadar da zor değildi.
İspanya'nın teröre karşı ortak tavır alışı, başkaldırışı ne ilk ne de sondu.
Daha iki ay önce de Madrid'de bir milyona yakın insan birlikte yürümüştü.
Adı, barış yürüyüşü değildi. Terörü protesto yürüyüşüydü. Adı barış değildi, ama hedefi 'sapına kadar' barıştı.
Çünkü terör mahkum edilmeden barış kazanamaz ve kazanılamazdı.
Türkiye Bask modelini tartışıyor, ama Bilbao modelini 'es' geçiyor.
15 yıldır terörün acılarıyla yaşayan bu ülkenin sokakları henüz milyonların kol kola girdiği bir 'anti-terör' yürüyüşüne tanıklık etmedi.
Cenazelerdeki kan hısımı haykırışların ötesine geçmedi isyanlar... Herkes kendi cenazesine ağıtlar yaktı...
Sivil otorite, işi siyasi otoriteye de değil, silahlı otoriteye devretti. Oturup seyretti.
Ve terör sonunda kendi hastalıklı ortamından bir başka 'virüs' üretti.
Devlet içinde çeteler arz-ı endam eyledi, faili meçhul cinayetler türedi.
Ve 'sivil otorite' nihayet silkindi tepkisizlik uykusundan. Geç de olsa, ışıkları yakıp söndürmeye başladı.
Çetelere karşı çıkanlar PKK teröründen yana değildi elbette. Ama tepkiler biraz topal görünüyordu.
PKK terörünü içtenlikle protesto eden insanların da çetelerle çıkar akrabalığı yoktu. Ama o cenahta da sloganlar aksıyordu.
Oysa, terörü ve çeteleri, bu ülkenin namuslu, çalışkan ve barışçı insanlarının ortak tepkisi alt edecekti.
Bilbao modelini hayata geçirmeden başka hiçbir modeli konuşamazdınız.