kapat

30.01.2001
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
Superkupon
Magazin
Sabah Künye
Cumartesi Eki
Pazar Eki
Melodi
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
İstanbul
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
E-Posta

1 N U M A R A
Sabah Kitap
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 2001
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
Nokia
ZÜLFÜ LİVANELİ(livaneli@sabah.com.tr )


Procrastination hastalığı

Bugünkü yazımın başlığına psikolojik bir rahatsızlığı yerleştirdim: Procrastination; yani erteleme, geciktirme, yumurta kapıya gelmeden harekete geçememe durumu.

Bu hastalık kişilerde görüldüğü zaman çeşitli tedavi yöntemleri uygulanıyor.

Ya bir toplumda görüldüğü zaman ne yapmalı?

***

Procrastination hastalığı ile malul oluşumuzun örnekleri saymakla bitmez.

Mesela Ermeni sorununu ele alalım: 85 yıldır bu meseleyi çözmemişiz; unutmuşuz, yok etmişiz, üzerinde düşünmemişiz.

Şimdi mesele dünya parlamentolarına gelince apar topar önlem almaya, görüş ve politika oluşturmaya çalışıyoruz.

Ve tabii ki bu telaşlı çırpınışlar göze batıyor.

Geleceğini planlayan bir ülkede, böyle bir sorunla ilgili yüzlerce doktora tezi hazırlanırdı, konferanslar düzenlenirdi, devlet kurumları başını kuma gömme dışında bir politika oluştururdu.

Bir toplum bilim adamları, filozofları ve romancıları aracılığıyla düşünür, kendi kendisiyle hesaplaşır.

Ne yazık ki bu gerçekleşemedi bizde.

Yaşar Kemal'in romanlarında yer alan Ermeni bölümlerini tartışmadık, gündeme getirmedik.

Şimdi de yapmıyoruz bunu.

***

Aslında Ermeni meselesi bu konudaki tek örnek değil.

Hastalığımızın belirtilerini görmek için ekonomiye, Avrupa Birliği ilişkilerimize, Güneydoğu sorununa, ihracatımıza nasıl baktığımızı hatırlamak yeterli.

Hükümet, deyim yerindeyse günü kurtarmaya çalışıyor.

O günü de kazasız belasız geçirip, hükümete zaman kazandırmaktan başka bir amacı yok.

İş adamları farklı mı sanki! Onlar da günü atlatmak derdinde.

"Hele bugün geçsin de ilerde nasıl olsa birşeyler düşünürüz. Gün doğmadan neler doğar!" diyorlar.

Aslında, bu ülkede yaşayan herkes böyle düşünüyor.

Bu yüzden geleceğimizi planlayamıyor, gündem oluşturamıyoruz.

Ülkenin direksiyonu elimizde değil.

Değerli yıllarımızı, ertelenemeyecek kadar acil hale gelen sorunlara tepki vererek harcadık ve harcamaya devam ediyoruz.

Ama hayat durmuyor.

Türkiye'nin sorunları ağırlaşıyor, giderek içinden çıkılmaz hale geliyor.

Psikologlar bu hastalığa yakalanmış insanları iyileştirmeyi başarıyor ama acaba bir ülke nasıl tedavi edilir?

Yazarlar sayfasina geri gitmek icin tiklayiniz.

Copyright © 2001, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır