kapat

30.01.2001
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
Superkupon
Magazin
Sabah Künye
Cumartesi Eki
Pazar Eki
Melodi
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
İstanbul
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
E-Posta

1 N U M A R A
Sabah Kitap
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 2001
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
Nokia
HINCAL ULUÇ(uluch@sabah.com.tr )


İnsan mıyız, koyun sürüsü mü?.

"Konuyu en iyi bilen ve en çok üstüne gidenlerdensiniz.. Fransız Parlamentosunun kararından sonra, Carrefoursa'nın boykot hareketine liderlik etmenizi beklerdim" diyor, okur yolladığı e-mailde..

İşte sorun burda..

Biz insan mıyız, yoksa koyun sürüsü mü?..

İnsanda bilinç vardır. Bireysel bilinç.. Yani olmalı..

Fransız parlamentosunun kararından hemen sonra, cumartesi öğleden sonra, karşıya Carrefoursa'ya gittim.. Ne göreceğimi aslında biliyordum, ama gene de gittim..

Niye Carrefouresa'ya gittim..

Çünkü Carrefour, Fransa'nın Türkiye'deki amiral gemisiydi. En yaygın, en popüler ve en çok müşterisi olan Fransız şirketiydi.. Her hafta sonu tıklım tıklım olurdu..

Çünkü Carrefour'un geçmişteki bazı kötü yöneticileri, tıpkı Fransa adına karar veren Meclis'teki o 52 kötü adam gibi Türklere çok kötü muamele etmişlerdi.

Mesela lise öğrencileri, "Siz potansiyel hırsızsınız" denerek içeri alınmamışlardı.

Mesela, yazar kasaların yanına "Her müşteri çıkarken el çantasını açarak kasiyere göstermek zorundadır" yazıları asılarak, tüm Türklerin potansiyel hırsız oldukları kabul edilmişti.

Mesela kartla alışveriş yapılırken, amacın kartı kontrol değil, insanımızı aşağılamak olduğunu gösteren uygulamalar yapılmış "Halit Bey (Kıvanç), Rauf Bey (Tamer), Hıncal Bey (Bendeniz)" "lütfen resimli bir kimlik gösterir misiniz" denerek ve gösterilmesi zorlanarak amacın aslında kredi kartı olmadığı gösterilmişti. Tamer ve Kıvanç o anda aldıkları herşeyi bırakıp, dükkanı terketmişlerdi..

Mesela Bilgin Gökberk kredi kartının yanında ikinci ve resimli kart istendiğinde "Neden" diye sorduğunda "Efendim, yasal bir kontrol, özür dileriz" yanıtı beklerken, küstahça "Ya çalmışsanız" hitabına muhatap olmuştu..

Carrefoursa'nın kendi adını taşıyan otoparkına koydukları arabaları ardı ardına soyulanlar, önlem için mağaza yönetimine koştuklarında, alay ve hakaretle karşılamışlar, onlara "Bize ne" denmişti..

Bunlar ancak bir ana ülkenin sömürge halkına layık göreceği muamelelerdi. Bunları yazdığım için Carrefoursa beni mahkemeye verdi.. Davamız hala devam ediyor..

Şahitlerimden biri Sayın Sakıp Sabancı idi.. Carrefour'un sonuna kendi "Sa"sını ekleyen büyük patron. Beni aramıştı, yazım üzerine:. "Dükkanın ne derece mükemmel olduğunu yazmışsın. Önemli olan o.. Birkaç kendini bilmez personelden doğan arızanın düzelmesi kolay" demişti.. Bu dediklerini aynen mahkemede söylemesini bekliyordum. Şahitliği kabul etmedi.. Neyse.. Bugün konu bu değil..

Ben Fransız parlamentosunun Türkiye aleyhine aldığı o rezil kararın ardından, ulusumun bireysel bilincini ve tepkisini ölçmek üzere, Fransa'nın bu ülkedeki en popüler firması, Amiral gemisi Carrefoursa'ya bu yüzden gittim.. Her hafta sonu tıklım tıklım olan oto parkta bir arabalık boş yer var mı, diye.. Hayır yoktu.. Otopark gene tıklım tıklımdı ve insanlar gene çılgınlar gibi alışveriş ediyorlardı..

Oysa istesem, o oto parkı ve o dükkanı, o gün en azından yarı yarıya boş bırakabilirdim..

Beni mahkemeye veren Carrefoursa'ya, bu heyecanlı ve öfkeli havadan istifade ederek bir ezici darbe indirebilirdim..

"Bu hafta sonu gitmeyin.. Boykot edin" diye feryad figan öne düşebilirdim.. Neyi çözerdim?..

Hiçbirşeyi..

Ben birazcık intikam almış, içimi hafifletmiş olurdum o kadar..

Bir tepki, eğer, bir organizasyona gerek görmeden, birinin dürtmesini, itmesine ihtiyaç duymadan, peşine takınılacak bir lider aranmadan, doğrudan bireysel bilinçten doğuyor ve bu bireysel bilinçler, ulusal bir tepki oluşturuyorsa anlam taşır. Yoksa, bizlerin bir koyun sürüsü olduğumuzu bir kez daha göstermekten öteye gitmez..

Bir ekranları hatırlayın..
Fransız Sefareti önünde kurt işareti yapan, Allahın o kutsal, o ilahi adını, bir öfke, bir saldırı, bir kin, nefret aracı slogan gibi (Tövbe yarabbim) kullananlar kendiliklerinden mi gelmişlerdi oraya.. Hayır.. Bir partinin örgütü idi onlar.. Sonra bir başka partinin, sonra bir başka derneğin.. Sonra da dünyanın en aptalca önerileri..

Fransız mallarını boykot.. Okullarda Fransızca eğitimden vazgeçme.. Falan filan..

Oysa böyle durumlarda, en etkili tepki, en soğukkanlı ve en sembolik olanıdır..

O cumartesi öğleden sonra, her hafta sonu yer bulunmayan Carrefoursa otoparkı bir tek gün için bomboş olsa.. O herbirinin önünde insanların kuyruk olduğu yazar kasaların başında kasiyer kızlardan başkası bulunmasa, reyonlarda insan görünmeseydi.. Bir, sadece bir tek gün için, bu "Sembolik tepki"yi başarsak ve bizi bilmeyenlerin suratlarına tokat gibi çarpabilseydik..

Fransız televizyonlarına o dev mağazanın bir tıklım tıklım, bir de bomboş görüntülerini yollayabilseydik, sıcağı sıcağına.. Hiç kimse tahrik ve teşvik etmeden.. Hiç kimse "Hadi" demeden.. Hiçbir çoban dürtmeden, o sabah kalktığımızda her birimiz kendi bireysel bilincimiz içinde "Hayır bugün Carrefoursa'ya gitmeyeceğim" diyebilseydik, bu ulusun nasıl bir toplum olduğunu sadece Fransa'ya değil, onun peşine takılmaya hazır tüm Avrupa ve dünyaya göstermiş olurduk..

Yapmadık.. Yapamadık.. Çünkü bizde bireysel bilinç yok.. Bizde o kahrolası "Bir benimle memleket mi kurtulur" saplantısı var. Bu yüzden tek başımıza hiçbir eyleme teşebbüs etmiyoruz.. Oysa toplumsal bilinç dediğimiz şey 65 milyon bireysel bilinçten oluşuyor.. O müthiş tepki için 20 bin bireysel tepkiye ihtiyaç vardı.. Cumartesi sabahı kalktığında, hiç kimsenin itmesine, çekmesine, dürtmesine ihtiyaç kalmadan, "Ben Fransa'ya tek başıma tepki gösteriyor ve bugünkü Carrefour ziyaretimi iptal ediyorum" diyebilen 20 bin birey bulabilsek, bitmişti iş.. Bitmedi.. Çünkü o 20 bin birey şöyle düşündü..

"Ben gitmem ama herkes gider. Benim gitmediğimin kimse farkında bile olmaz. Ben gitmediğimle kalırım.. Öyleyse boş ver.."

İşte b insanı koyun sürüsü yapıyor.. Bu bilinç.. Bu düşünce tarzı..

Şimdi iş işten geçti.. Atı alan Bağdat'a vardı.. Biz bir kez daha tepkisiz, bir kez daha "Ensesine vur, lokmasını al" ulusu olduğumuzu gösterdik..

Bundan böyle yapılacak hiçbir eylemin zerre kadar kıymeti harbiyesi yok..

Hükumet yasak kararları alacak da.. Partiler öne çıkacak da.. Olmayan sivil toplum örgütleri harekete geçecek de peşlerine takılacağız ve bu kez, asıl bu kez, nasıl bir koyun sürüsü olduğumuzu göstereceğiz üstelik..

Geçmiş ola..

Bundan sonra yapacağımız her eylem, bizi küçük düşürür üstelik..

Unutun!..

***

Futbol Federasyonu, bizi eşek yerine koydu.. Sezon sonuna kadar maç izlemek üzere parası peşin ödenmiş dekoderlerimiz için "Uygun şekilde kullanın" dedi.. Ata Aksu bizimle alay etti ekranda.. "Bu dekoderler film seyretmek için alındı, maç değil" diyerek..

Şimdi yeni ihale.. Yeni bir dekoder daha.. Çünkü ihale koşulu, şifreli yayın..

Peki biz koyun sürüleri ne yapıyoruz.. Uygun yere konacak bir üçüncü dekoder için.. Bekliyoruz firma açıklasın ve biz torpil arayalım, dekoderi biran önce alıp evimize koymak için.. Yalan mı?..

Nerde bireysel bilinç.. Nerde sivil toplum örgütleri.. Nerde o zavallı tüketici haklarını arayan ve kollayan kuruluşlar?..

Bizde bu güç olsa, Ata Aksu efendi, bu kadar pervasız olabilir miydi?..

"Boşuna ihale yapıyorsunuz.. Biz üçüncü dekoderleri almayacağız" diye ortaya çıkabildik mi?..

Evdeki işe yaramaz dekoderleri, gidip federasyon kapısında sembolik yakabildik mi?.. Federasyonun telefon ve fakslarını kitleyip, e-mail adreslerini bombalayabildik mi?..

Ata Aksu efendinin beynine "Biz ne yapıyoruz yahu" endişesini sokabildik mi?..

Hayır..

İlle biri başa geçecek ki, peşine takılalım.. İlle biri kaval çalacak ki, toplanalım.. İlle bir çoban köpeği havlayacak ki, onun gösterdiği yönde koşalım..

Ağır yazıyorum değil mi?..

Oturun ve sakin kafa ile düşünün bakalım..

Yasal, demokratik, asla şiddet içermeyen bin tane tepkiden birisini bile göstermeyen, birileri dürtünce de, buzdolabının üzerine çıkıp tepinerek komik olanlar, ya da tepkiyi şiddete çevirip, haklı iken haksız duruma düşenler hep bizler değil miyiz?..

Peki o zaman söyleyin.. Bizler neyiz?..

Neyiz biz..

İnsan mı?.. Koyun sürüsü mü?..

Dürt ki gidem.. Ört ki ölem!..

SEVDİĞİM LAFLAR
"İyi" iseniz bütün işleri size yüklerler. Hakikatten "iyi" iseniz, yaparsınız.

FIKRA
Paraşüt talimindeyken komutanı Temel'e

-Atladıktan sonra üçe kadar say, paraşüt açılır, yere salimen inersin.

Temel atlıyor, kurşun gibi yere çakılıyor. Hemen yanına koşuyorlar, son sözleri

-İki, üç..

BİZİM DUVAR
Sağlığa zararlı beyazlar dörde çıktı: Un, Şeker; tuz, enerji...

Hakan&Utku

Yazarlar sayfasina geri gitmek icin tiklayiniz.

Copyright © 2001, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır