kapat

27.01.2001
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
Superkupon
Magazin
Sabah Künye
Cumartesi Eki
Pazar Eki
Melodi
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
İstanbul
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
E-Posta

1 N U M A R A
Sabah Kitap
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 2001
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
'Roman özürlü' şarkılar
El Roman stili yeni albümü 'Hanımeli' ile çıkagelen Rafet El Roman, yine romantik takılıyor.

Vals yapıyor, 'Sana Dönemem' şeklinde bir tür reggae deniyor... Şarkılarını ise bir süredir ayrı olduğu karısından af dilemek için yazıyor

Sinema filmlerinde esas adamın karakteristik ses tonuyla 'Nalan seni seviyorum' dediğini duymuştuk birçok kez, ancak ne Ayhan Işık ne de Göksel Arsoy 'Seni Seviyorum' cümlesinin vurgusunu onun gibi söylemişti. Sanki binlerce yıllık cümle, dudaklarından çok farklı bir söz gibi çıkıyordu. Önce yadırgadık. Almanya'dan geldiğini söylediklerinde, Türkçesi'nin bozuk olmasının nedeninin El Roman soyadıyla alakası olmadığı ortaya çıktı. İlk zamanlar kafasından çıkarmadığı şapkası 'Acaba kel mi?' gibi bir soruyu da gündeme getirdi. Bizler bu ayrıntılarla uğraşırken, dünyada yazılan şarkıların yüzde ellisinden fazlasında kullanıldığı halde hiç eskimeyen 'Seni seviyorum' sözüyle, şarkısı dillere dolandı. Bu şarkıyı romantik diğer şarkılar izledi. Gel zaman git zaman Rafet El Roman denildiği zaman, gözümüzün önüne yüzü ağlamaklı, romantik bir aşık genç gelir oldu.

ŞİMDİ VALS ZAMANI
Yeni başlangıç yapan her müzisyen gibi onun da amacı kalıcı olabilmekti. Özenli müziği ve farklı yorumu ise tek silahı. Bu şansı doğru kullandı. Sinemaya olan merakını önce kendi şarkılarının kliplerini yöneterek gösterdi. Bir süre sonra onu sinema perdesinde de gördük. Sinan Çetin'in "Propaganda" filminde bir rol aldı. Üstelik canlandırdığı baş rollerden biriydi. Bir yandan da ilk albümle kazandığı başarının tesadüf olmadığını kanıtlama çabasının yükü vardı omuzlarında. İkinci albümün 17 Ağustos depremine rastlayan bir dönemde piyasada olması ise şanssızlıktı. Bu şanssızlığı yenmek için daha çok çalıştı, yine aşktan, ayrılıktan söz eden şarkılar yaptı. Eşiyle yaşadığı kısa ayrılık, yeni albümü için yaptığı birçok şarkının sanal değil gerçek duygularla yazılmasını sağladı.

Prodüksiyonunu kendi şirketi olan RER Müzik'in, yapımcılığını ise Emre Plak'ın gerçekleştirdiği 'Hanımeli' isimli albümün tüm stüdyo çalışmaları Almanya'da yapıldı. Rafet El Roman, yeni albümünde artık El Roman tarzı diye tanımlanabilecek çizgisinden yürümeyi sürdürüyor.

Albümüne ismini veren vals ritimleriyle süslü 'Hanımeli'nde 'Ben ipekböceği, sen hanımeli/ Öğrendim seni uzaktan sevmeyi' diyen El Roman, albümündeki parçaların diğer iki albümdekilerin devamı sayılabileceğini söylüyor. Hemen ardından da kendini tekrar etmeye hiç niyeti olmadığını... İşte 'Hanımeli' için vals ritimlerini kullanmasının nedeni müziğine yeni bir soluk getirmek.

El Roman, albümün ilginç parçalarından birisi olan 'Sana Dönemem'le kendisi için yepyeni bir tarzı deniyor: Reggae. Müzikleri kadar sözleri de eğlenceli 'Sana Dönemem'in: "Seni sevemem, canım, balım, kuzum, meleğim bebeğim..." diye başlayan sözler her ilişkide çiftlerin birbirine taktığı komik isimlerin sıralanmasıyla devam ediyor.

'Güzel Hayat' ise Rafet El Roman'ın aslında bir film senaryosu olarak tasarladığı bir öyküden yola çıkarak yazılan bir parça. Rafet El Roman parçanın öyküsünü söyle anlatıyor: "Yaşlı bir karı koca vardır. Kadın ölünce adam her şeyden çok sevdiği karısı için evlerinin bahçesinde görkemli bir mezar yaptırır. Adam her gün mezarın başına oturup eşiyle sohbet eder. Yemeğini bile mezarın başında yer. İşte bu şarkıyı o adam karısına söylüyor."

Rafet bu hikayeyi filme çekme planlarını şimdilik rafa kaldırmış ama, "Belki şarkı için bu hikayeyi yansıtan bir klip çekebilirim" diyor.

ŞARKILAR İŞE YARAMIŞ...
Ve elbette, albümün çıkış parçası olarak radyolarda durmaksızın çalan 'Beni affeder misin?' Tabii ki albümde sevgiliden af dilemek için yapılan şarkıların öncüsü. Rafet El Roman, bu parçayı karısıyla yaşadıkları ayrılık döneminde, ondan af dilemek için yazmış. Üstelik de rol aldığı Serdar Akar'ın yönettiği "Dar Alanda Kısa Paslaşmalar" filminin setinde... Bugün Rafet El Roman'ın ofisindeki masasının üzerinde duran mutlu aile resmine bakılırsa başta 'Beni affeder misin?' olmak üzere albümdeki özür şarkıları işe yaramış gibi.

Şimdi albümündeki yeni cicileri müzikseverlere tanıtma çabasında olan El Roman'ın sinemadan vazgeçtiğini sanmayın. Yepyeni bir film projesiyle ilgileniyor şu sıralar. Çekimleri mayıs ayında başlayacak bu yeni filmin senaryosu Rafet El Roman'a ait. El Roman, ismini söylemediği bu film ile yönetmenliği de deneyecek. Ancak filmde rol almayacak. Filmi hakkında ayrıntıları söylemekten kaçınan Roman, "Il Postino gibi sıcacık bir film olsun istiyorum" demekle yetiniyor.

PINAR ÇELİKEL

Talipoğlu yola revan
Günümüz Evliya Çelebi'si Tayfun Talipoğlu kendisinin de şiirlerinin bulunduğu "Seyyah" isminde bir albüm çıkardı. Grup Çığ'ın solisti Mustafa Özarslan'ın seslendirdiği türkülerle renklenen albüm, koronun "Merhaba"sı ve "Karadır Kaşların Ferman Yazdırır"ı ile gayet içten ve özenli bir çalışma.

Livaneli'nin şarkıları Farandouri'den
Yunanlı sanatçı, Theodorakis'in öğrencisi Maria Farandouri, birlikte kaç kez konser verdiği Zülfü Livaneli'nin en bildik eserlerini Yunanca bir albümde seslendirdi. "Leylim Ley", "Karlı Kayın Ormanı", "Merhaba" gibi Livaneli klasiklerini ve Nazım Hikmet şiirlerini, Yılmaz Güney filmi "Sürü" bestesini; yıllar sonra ülkemizde yayınlanan bu albümde bulabilirsiniz: "Maria Farandouri Sings Songs by Livaneli".

Derbeder olmaya geldik
Adları 'sokak çalgıcısı'na çıkan başarılı genç doğaçlama grubumuz Replikas, 1 Şubat Perşembe akşamı Babylon'da yine 'doğaçlıyor' olacak. Peyote günlerinden grubu bilenler, 'Derbeder Oldum' diye başladıklarında etrafın da dağıldığını hatırlarlar. Geçen ay çıkardıkları "Köledoyuran" albümlerini önce test etmek istiyorsanız, ya da grubun süper sahne performansını yakınen tecrübe etmek, fırsat kaçmaz. Biletler: 5 milyon; öğrenci: 3 milyon. Telefon: 0212 292 73 68.

Altın yılın kutlu olsun Dave
David Coverdale / Into the Light(Dragonshead / EMI)

İlk yazlık tecrübemizi Silivri'de idrak ettiğimizde genç ve heyecanlıydık. Geceleri uyumaz, kumsallarda sabahlar, sabahın ayazında sırtımızda pikelerle, battaniyelerle koşardık. Tabii güneşin doğuşunu seyrettikten sonra... Coverdale'in "Sailing Ships"i o uzun geceleri sabaha taşırdı işte. Onun hep güzel bir adam olduğunu iddia ederdik, ama o zaman bize kimse inanmazdı. Sonra Whitesnake popüler oldu da, adamın değeri arttı... David Coverdale, 21. doğumgününde Deep Purple'a girmiş bir adam. 'Mistreated'i öyle yorumlayana bir daha rastlanmadı dersek, hatırlarsınız. Sonra kendi deyimiyle "Purple'dan ayrılmak Purple'a girmekten daha güzeldi" dediği yıllar: Whitesnake. 'Still of the Night', 'Here I Go Again' dersek, yine bilirsiniz. Yıllardır en iyisinden gitaristlerle, kükrercesine şarkı söylemeyi sürdüren bir rock ikonu o; Ritchie Blackmore, John Sykes, Steve Vai, Adrian Vandenberg bunlardan sadece bazıları. (Kendisi biraz geçimsizdir de...) Şimdi usta, yepyeni bir albüm yapar da elimiz almaz mı yani? Yine pek bir 'mütevazı' zaten: "Ohooo..." diyor, "bende daha çok iş var. Bu albüm başlangıç. Yaptığım parçalarla bir sürü albüm çıkar..." Meğer bizim Yorkshire'lı Coverdale'in hayattaki en büyük kahramanı Jimi Hendrix'miş. O yüzden taş gibi gitaristlerle göğsünü gere gere söyler dururmuş. (Tahmin edersiniz ki, bu sefer de farklı adamlarla çalışmış.) "Vokal stilimi biraz geliştirdim" diyor, "Tarzan gibi bağırmayı kestim." Bu doğru. İnsanda Coverdale'in bile yumuşadığı hissi uyandıran şey bu: David artık bağırmıyor. Albüme koyduğu bildik 'Too Many Tears Ğ Söyle Bitanem, Nerede Yanlış Yaptım' isimli parçası gibi; usul usul Coverdale nağmeleri. Pek güzel. Üstadın yakında 50. yaşını kutlayacağı düşünülürse, bravo ve nice yıllara demek gerek Beyaz Yılan'a.

Hastayız, arızayız...
Cypress Hill / Live at the Fillmore(Columbia / Sony Music)

Insane in the membrane, insane in the brain!.. Kafadan kontak gürültü ustaları Cypress Hill, alemlerin en baba sert hip hop gruplarından biri olarak bilinir. Rage Against the Machine, Dog Eat Dog, yerine göre de Beastie Boys'la aşık atan Cypress Hill, San Francisco Fillmore tiyatrosunda kaydettikleri konserleriyle huzurlarımızda. Aman diyelim, gaza gelmeniz olası yerlerde dinlemeyiniz. Zirâ 'How Could I Just Kill A Man' çalarken, n'olacağı hiç belli olmaz...

AYŞE DENİZ POYRAZ


Copyright © 2001, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır