kapat

27.01.2001
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
Superkupon
Magazin
Sabah Künye
Cumartesi Eki
Pazar Eki
Melodi
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
İstanbul
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
E-Posta

1 N U M A R A
Sabah Kitap
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 2001
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
Kendimi bir halt sanıyorum
Günaydın Türkiye'nin sesi Metin Uca, kendisi dahil herkesle 'karıncanın belini incitmeden' dalga geçiyor

"Her gün 'işte burası Türkiye' dedirtecek haberler oluyor. Bunları anlatmak sululuksa ben sulu kalacağım. Kuru değilim. Sulu olan, yaşadıklarımızdaki abukluklar"

Sabah kalktınız, çay ya da kahveniz elinizde, bir koşuşturmadır gidiyor... İşte tam bu saatlerde, televizyonda sabah programı yapanlardan birinin sesi sık sık duyulmaya başladı: Metin Uca.

"Günaydın güzel yurdumun güzel insanları!.. Her gün yolsuzlukla uyanan ve yolsuzlukların temel kaynağının ne olduğu konusunda uyanamayan güzel insanlar" diye ince ince iğneleyerek başlıyor programa. Sayesinde en sıkıcı haberi gülerek izliyor, hiç dikkat çekmeyen bir konunun gizli kalmış bir yanını görüyoruz. Star TV'de yayınlanan "Günaydın Türkiye" programının yapımcısı ve sunucusu Metin Uca, dilimizin lastik gibi olmasından yararlanmayı iyi biliyor.

Uca bulunduğu yere tırnaklarıyla kazıyarak gelenlerden. İşten kovuldu, istifa etti, programındaki bir sözü nedeniyle tehditler aldı, Türkiye'yi karış karış gezerek muhabirlik de yaptı. Bunları yaparken de zaten her şeyi ti'ye almayı beceriyordu. Şimdi bu yönünü ekrana taşıdı.

Bugünlerde her zamankinden biraz daha heyecanlı Uca, çünkü sahneye çıkmaya hazırlanıyor. Yazdığı metini sahneye koyacak ama bu bir stand-up show olmayacak. Yalnızca "Metince" bir yaklaşım diyebiliriz.

Sabah programı yapma fikri nasıl doğdu?

14 yıldır meslekteyim. Yedi yıldır da televizyoncuyum. Aslında jeoloji mühendisiyim. Bu meslekte farklı yollardan geçtim. Örneğin haber bültenlerinde çalışırken hep bir farklılık yaratma peşindeydim. Bu arzu beni bir programa götürdü. 'Günaydın Türkiye'yi birlikte hazırladığım Mustafa Hoş ile birlikte bu projeyi oluşturduk.

İĞNELEMEYİ SEVİYORUM
Anlaşılan öğrenim gördüğünüz alanı hiç denememişsiniz.

Aktör olmak istiyordum. Aktörlük eğitimi de aldım. İyi bir aktör olmayı isterdim. Şimdi aktörlük eğitimini sunuculukta da kullanıyorum.

Oyun oynamayı seviyor olmalısınız... Programda da aslında oynar gibisiniz.

Oyun oynamayı kim sevmez. Hayat bir oyun.

Hayatta da hep oynuyor musunuz?

Önemli olan hayatta ne zaman kendimizi oynadığımız ve ne zaman kendimize ait olduğumuz.

Televizyon programlarını yapanlar sokaktaki hayatı gerçekten tanımıyorlar diye eleştiriliyor. Peki ya siz?

Küçük burjuva kökenli bir aileden geliyorum. Otobüse değişiklik olsun diye değil hayatımın parçası olduğu için binerdim.

'Yalan dünya'yı uzun zamandır eleştirmenize rağmen bir yandan da magazini kullanıyorsunuz.

Magazin kötü bir şey değil. Programlarda ne görmek istemiyorsak onu programımızda görmüyoruz, eksik bulduklarımızı da tamamlıyoruz. Etiler'deki eğlence anlayışı tek eğlence anlayışı değil. Televole gibi zevzekliklerdeki eğlence anlayışından farklı bir eğlence kültürü bu memlekette var.

Herkesle dalga geçiyorsunuz. Bu insanları rencide etmiyor mu?

Kimseyi rencide etmeden bunu yapmaya çalışıyorum. Türkiye ile kafasını bozmuş bir adamın aklına takılan soruları soruyorum. Kimseyi aynaya bakamaz hale getirmedim. Yalnızca iğnelemeyi seviyorum. Karıncanın belini incitmemeye çalışıyorum diyebilirim.

Politikacılara yönelik eleştiriniz yüzünden tehdit aldınız. 14 yıldır bu meslektesiniz. Eh, sizde biraz dilini tutamama hali yok mu?

Her gün ipin üzerinde yürüyünce altında ağ olduğunu düşünmüyorsun. Bu meslekte söylediğin gibi çok uzun zamandır varım ve bu yüzden de aslında özdenetim yapıyorum. Bence en büyük denetim de budur.

Peki kendinizi nasıl ti'ye alırsınız?

Ben de kendimi bir halt sanıyorum. "Ben yapıyorum" diyorum. Sevimli buluyorum kendimi. Sokakta insanlar yolumu kesiyor. Ama bazen de itici olduğumu biliyorum. Her ne olursa olsun, hiçbir pantolonumun arka bölümü havayı kalkmamıştır.

Çevremdekilere "Metin'i seviyor musunuz" diye sorunca, büyük çoğunluğu, "Annem bayılıyor" dedi.

Doğru. Olgun kadınlar daha çok ilgi gösteriyor diyebilirim. Evde oturan ev hanımları beni seviyor. Ama evde oturan gençler ve emekliler de çok izliyor. Bence hayatın yükünü en çok evde oturan insanlar çekiyor.

Sabahları asla olmaması gereken haberler neler? Çünkü çoğu sabah programı, akşam haberlerinin bir özeti ve gündemin başlıklarının anlatımı niteliğinde.

Varolan haberleri sunmuyoruz. Seçim yapıyoruz. İlkeli gazeteciliğin ötesinde, ilkelliğe yer vermeden bir program hazırlıyoruz. Kan, gözyaşı, duygu sömürüsü programlarımızda yok. Acılar toplumu ilgilendirmiyorsa, asla yok. Çarpıklıklar genişletilerek var..

BALIK HAFIZALIYIZ
Sizi sulu bulanlar var. Sulu olduğunuzu düşünüyor musunuz?

Kuru değilim. TRT tarzı haberciliği eleştirenler, haberciliği başka yerlere götürdüler. Kuru protokol haberlerinin yerini cıvcıvlı magazin aldı. Magazin kesinlikle hayatın bir parçası ama yaptıkları magazin bile değil.

Bir gece öncesinin haberlerini aynı mantıkla vermek yerine, güne yeni başlayanlar için bu ülkede karşılaşacakları her türlü çarpıklığı anlatınca sulu oluyorsun. Aslında sulu olan yaşadıklarımızdaki çelişkiler ve abukluklar.

Aklınıza gelen örnek var mı?

65 yaşındaki adamın ruhsat alması için üç tüp sperm isteniyorsa bu ülkede, ben de haber yaparım. Diyelim ki sperm istenmesini anladık, peki neden üç tüp? Her başvuru için 12 fotoğraf istenmesini bilirim. Neden sperm istendiğini de bilmek istiyorum.

Programın "o haber" bölümü değil mi?

Evet. O haber ya da "oha ber". Burada "İşte burası Türkiye" dedirtecek haberler oluyor. Bunları anlatmak sululuksa, ben sulu kalacağım.

Peki neden Türkiye'de bu kadar sulu haber var?

Balıkların üç saniyelik hafızaları varmış. Bizimki de çok farklı mı? Bilemiyorum. Biz de çok çabuk unutuyoruz.

Bu yüzden mi programınızda balık hafızası bölümü var?

Evet. Biz de bir yıl önceyi hemen unutuyoruz. Her şey önümüze temcit pilavı gibi ısıtılıp ısıtılıp getiriliyor. Bak, bu memleketin milli tatlısının aşure olması çok manidar değil mi? Bizde de her şey var.

Annelerin favorisi
Kadının zeki, çevik ve sarışınını severim

Kadınları seviyor. Ama "Hayatımda hiçbir kadını onunla evlenecek kadar az sevmedim. XX kromozomuna bu kötülüğü yapamam" diyor.

Kendini zaman zaman çekilmez buluyor: "Sinir bozucu gibiyim. Ve bu sözleri ilişkinin altıncı saatinde duymak istemiyorum. Bu konuda şu anda insaflı davrandığımı söyleyebilirim"

Kadının 'zeki, çevik ve sarışınını' seviyor.

Hayatta kendisi dışında, nereye gideceğini bilmiyor. Yeni ve heyecan verici her şeye açık. Savruk ama dağınık değil. "Özgür ama uçuk olmayan biriyim. Hayat ne getiriyorsa onu yaşamaya da hazırım diyebilirim."

Kadınlar kadar işini de sevdiği için her akşam saat dokuz buçukta yatıyor, sabah beşte uyanıyor. "Bu tempoda özel hayatına nasıl zaman ayırıyor?" diye hiç sormayın. O da bu sorunun yanıtını bilmiyor.

Uca, otelde ikamet etme sebebini şöyle anlatıyor: "Ankara'da yaşıyordum. Oradaki evim duruyor. Hafta sonları da arkadaşlarımı ve akrabalarımı görmeye gidiyorum. İstanbul'da yaşamayı ise çok seviyorum ama otel tüm işlerimi kolaylaştırıyor. Ütüler yapılıyor, yatak toplanıyor. Hem komşular da sürekli değişiyor."

Kolesterolü olduğu için yediklerine çok dikkat ediyor. Onu sıksık elinde kocaman bir elmayı iştahla yerken görebilirsiniz.

ELİF ERGU


Copyright © 2001, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır