kapat

07.01.2001
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
Magazin
Sabah Künye
Ata Online
Cumartesi Eki
Pazar Eki
Melodi
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
İstanbul
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
E-Posta

YeniBinyil
Turkport
1 N U M A R A
Sabah Kitap
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 2001
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
Ne olacak memleketin 'e' hali?
İnternetin geleceği için IBM Genel Müdürü Hüseyin Kızıltay "Çok büyük potansiyel var" derken İxir Genel Müdürü Babür Özden'le aynı fikri paylaşıyor: Nokta com'ların iflası yatırımcı hatasıymış

Eğlence hayatından ticarete kadar hayatımızın her alanına birden giren internet, 'reel' dünyaya kıyasla daha büyük bir potansiyele mi sahip?

Hüseyin Kızıltay: Büyük bir değişimin daha çok başındayız. İleride tüm şirketler altyapılarını internete uyarlacaklar. Elektronik ortama geçmeyen hiçbir firma kalmayacak. Tüm ticaret, alışveriş internet üzerinden olacak. Bu olmak zorunda da. Her şeyden önce çok verimli, ikincisi ise standart bir ortam sağlıyor. Bu da firmaların hiç hesaba katmadığı bir müşteri kitlesine bile ulaşmasını sağlıyor.

Babür Özden: İnternetle insanlık nasıl evrimden geçiyorsa, internetin kendisi de geçiyor. Elektronik ortama artık sadece PC'lerle katılmıyorsunuz. Mobil, GSM telefonları da bu işlevi sağlamaya başladı, dijital televizyonlarla da bu söz konusu. Mesela, Digi Türk'teki boş kanallarda 'Pamukbank yükleniyor' gibi bir ibare görüyoruz. Bu da o bankanın işlerini oraya da kaydırmaya başladığını gösteriyor. Yani artık chat'ten ve PC'den çıktık. Bu durumda firmaların, yaptıkları iş ne olursa olsun, bunu kullanmamak gibi bir alternatifi kalmadı. İnternetle birlikte elektriğin keşfinden sonra insanlığın yaşam dokusunu değiştiren ikinci evrimi geçiriyoruz. Bu yüzden her firma, online olan her mecrayı düşünmeli. Mesela bir bankanın sadece internet bankacılığına geçmesi hiçbir şekilde yeterli değil. Ben işlemlerimi plajdan da yapmak isteyebilirim. Ya da PC'yi oğluma, lap top'umu da karıma kaptırmış olabilirim. Bu durumda bankanın, televizyona ya da GSM'lere kendini ayarlaması şart.

H.K.: Firma kendini buna uyarlarken müşterilerini de hazırlamalı. Bunu yapamayan yaşayamaz. Orta ölçekli bir firma olsanız bile, şayet mamul alıyor, ara mamul satıyorsanız mutlaka web'e geçmek durumundasınız. Her şeyden önce müthiş bir verimlilik ve pazara hızlı ulaşım sağlıyor.

Verimliliğin artması kadar maliyetler de firmaların yatırımlarını etkiler. Maliyetler düşüyor mu?

B.Ö.: Birçok firmanın maliyetlerini birebir ölçmesi çok kolay değil. Ama köklü firmalar önceki yıllardaki maliyetleri ile bunu gözleyebilirler. Onlar, her yıl şuna, şu kadar ayırırım diyebiliyor. Ama burada maliyetlerin düşmesinden ziyade müşterinizi ikna etme sürecinizin kısalması daha etkili.

H.K.: Mesela, ürün geliştirme, mamul sevk etme, eskisiyle kıyaslanamayacak kadar hızlandı. Farkı anlatmak mümkün değil; üç aya üç gün gibi... Birçok aracı kalkıyor çünkü. Ticaretin bu alana kaymaması bu nedenle mümkün değil. Yani, ya yapacaksınız ya da başka işle iştigal edeceksiniz! Çok büyük bir potansiyel söz konusu.

B.Ö.: Bireylerin hayatındaki değişimler de çok önemli. Örneğin, bir aile; çocuğu liseyi bitirmiş, imkanları da var, ABD'de okutmak istiyorlar. Bu süreçten ben de geçtim. ABD'de hangi okula gidilir, kaç paradır gibi bilgilere ulaşabilmek için 2.5 ayımızı Amerikan konsolosluğunun kütüphanesinde geçirmiştik. Oysa şimdi, okul arama programlarına giriyorum; tüm bilgilere en fazla 2,5 günde ulaşıyorum. Üstelik okul nehir üstünde mi, denize ne kadar uzaklıkta olsun diye de soruyorlar. İşte, verimlilik budur. Oysa benim annem babam 2,5 ayını bu bilgilere ulaşmak için harcadılar, belirsizliği de cabasıydı. Bu firmalar için de geçerli.

Potansiyel çok büyükse, birden çok büyüyen nokta com'lar neden Mart ayından itibaren birer birer iflas etmeye başladı?

B.Ö.: Çünkü çok sayıda firma aynı işi yapmak için hızla fonlandı. Amerika'da iki ay gibi bir zamanda bir A işini yapmak için yüzlerce firma devreye girdi. 1998'de başlayıp '99'un ilk dördüncü ayında bu doruk noktasına ulaştı. Yatırımcılar 'Bir treni mi kaçırıyorum' diye tüm yatırım alışkanlıklarını unutarak her şeye para koyar hale geldi. Yani yatırımcı hatasıydı. Yoksa sektörün kendisinde bir sorun yok. Üç firmalık alana 300 firma girdi ve herkes reklam yaptı ve bilimkurgusal bir büyüme oldu. Firmalar kendi piyasalarında kaç firmanın olduğunu dahi bilmiyordu. Adam, Silikon vadisindeki bir kahvede yatırım yaparken yan kahvede 75 rakibinin de fon aradığından habersizdi.

H.K.: İş iştir. Her firma bir fikirle kurulur ve koşullar müsaitse gerçekleşir. Bununla da bitmez, önce yavaş yavaş büyür, sonra kâra geçer. Burada ise, birçok firma bu işin kendiliğinden gerçekleşeceğini sandı. Bunda çok firmanın devreye girmesi tabii ki etkili oldu ama zaten yeni bir şey ortaya çıktığında bu hep olur. Birileri başarır, birileri batar. Sermaye ya da iş riski denilen de budur. Ama tüm bunların bir yararı da oldu, böylece potansiyelin büyüklüğü görüldü. Tabii ki burada da iş dünyasının kuralları işlemeli.

İnternet Amerika'nın keşfi gibi öyleyse. Atlı arabalar yan yana dizilmiş ve yeni topraklar peşinde. Ama Amerika'nın keşfi sonrasında Batı dünyası da ortaya çıktı. Elektronik ortamda da tekelleşme, hukukun olmaması çok tartışılıyor. Sanal dünyanın da mı Billy The Kid'leri olacak?

B.Ö.: İş hayatından insan ilişkilerine kadar her alanda hukuka ihtiyaç olduğu kesin. Ama bunun için de önce bir olayın cereyan etmesi gerek. Çünkü hukuk dünyası yaratıcı ya da fütürist bir dünya değildir. Bir olay olduktan sonra mahkeme kurulur ve ona göre kanunlar oluşturulur. Bir suç işlenir, biri de birini mahkemeye verir. Bu süreç elektronik ortam için de geçerli olur herhalde.

H.K.: Bunu bir kaos olarak falan değil doğal bir süreç olarak görmek lazım.

Daha düne kadar gençler için 'in' olan meslek reklamcılıkken bugün internet tabanlı oldu. Tüm bu gelişmeler istihdamı nasıl etkileyecek?

H.K.: Çok büyük rakamlar var. Avrupa ülkeleri yeni teknolojilere altyapı hazırlayacak eleman arayışı içinde. Bu yüzden göçmen kanunlarını bile değiştiriyorlar. Araştırmalar, Türkiye'de önümüzdeki beş yıl içinde 20 bin açığımız olacağını gösterdi. Çok büyük bir istihdam yaratılacak.

B.Ö.: İnterneti ayrı bir sektör olarak düşünmemek gerek. Çünkü o, varolan sektörlere Tanrı'dan gelmiş bir nimet gibi. Evet, başlangıçta internet diye bir piyasa oluştu ama yakın zamanda bu kalmayacak. Çünkü her firma elektrik, telefon kullanır gibi bunu kullancak. Yani 'internet alanında çalışmak istiyorum' diyen gençler yine bankalarda, sigorta firmalarında çalışacak. Ama interneti kullanacaklar.

Bu teknolojik alt yapının hazırlanmasında Türkiye nitelikli eleman sıkıntısı yaşıyor mu?

B.Ö.: Firmalar henüz internetten nasıl faydalanacaklarını bilmiyor. Mesela, bir mağaza zinciri ne yapabileceğini bilmiyor. Bunun için insan kaynağı bulamıyor olabilir. Ama bu da klişe hale gelecek. Türk Bankacılığı'nın 80'li yıllardaki gelişiminde de bu olmuştu. O zaman da 'iyi de kim yapacak?' sorusu soruluyordu.

H.K.: Piyasa oluştukça bu sorun çözülür. Arz talep meselesi. Ben de bankacılıktan bir örnek vereceğim, 1987'de ETM ve kredi kartlarına geçildiğinde herkes bunlara 'Ya çalınırsa' diye şüpheyle bakmıştı. Bugün ister kullanın ister kullanmayın böyle bir şüphe kalmadı. Oysa aradan sadece iki jenerasyon geçti. Bugün 10 milyon kişi kredi, 28 milyon kişi de ETM kartı kullanıyor. Yeni teknoloji her zaman heyecan verir ama başlangıçta da çekinilir.

Bu hıza ve seriliğe, kuyrukları ile meşhur olan devlet daireleri de uyum sağlayabilecek mi? İkinci kata imzalatın sonra beşe uğrayın bitiyor mu yoksa kamu, özel sektörün hızını kesecek mi?

H.K.: Kamu da çok iyi işler yapıyor. Maliye Bakanlığı taşıt vergisi ve diğerlerini internete üzerinden toplayacak. Çalışma Bakanlığı Bağ-Kur ve SSK için çok büyük proje hazırlıyor. Sağlık sistemi dahil her şey internete taşınacak. Zaten e-devlet tüm dünyada konuşuluyor ve uygulanmaya başlandı. Bunu önlemek çok zor. Böylece devletin dağılmış hizmetlerine ulaşmak ve devletin hizmet vermesi çok daha kolay olacak. Bu örnekleri biz de görmeye başladık. Tabii ki, bunun bir günde olmasını beklememeliyiz. Dalga bir kere geliyorsa kimse önünde duramaz ve geliyor.

B.Ö.: Kamu kuruluşları yüzbinlerce kişinin çalıştığı çok büyük kuruluşlar. Aynı ebattaki özel kuruluşların da bu tür gelişmeleri içselleştirebilmeleri zaman alır. Bunun için de orta kademe çalışanlarında jenerasyonun değişmesi gerek. Bu da zamana kalmış bir şey.

Son soru, Babür Bey'e. İxir'in adını bugünlerde Banu Alkan'dan ziyade eleman çıkartması ve chivi.com dışında diğer portallarını kapatacağı haberleri ile duyuyoruz... Neler oluyor?

B.Ö.: Ciddi bir müessese, insan aldığı gibi çıkartır da. Kimi askere gider kimi hamile kalır ya da yeni kullanılan teknolojiler bunu gerektirir. Portallara gelince, bir dergi ya da gazete reklam geliri sağlayamazsa ne yapılır? Kapatılır. Tamamen ticari bir karardır. Bu kadar net. Şaşılacak bir şey yok. Portallar içinde gelir getirenler de devam eder, getirmeyenler de kapatılır. Reklam yoksa zınk diye de kapatırsınız. O kadar basit!

GELECEK NEREDE?
Birbiri ardına açılan web siteleri, Stephen King'in son romanını internette yayımlaması, Banu Alkan'ın 'Ben siteden ne anlarım' demesi, internet gazeteciliği, yüksek ücretler, chat, elektronik alışveriş derken kendimizi bir anda sanal bir dünyanın içinde bulduk... Ama bir yandan da dünya çapında nokta com'lar iflas etmeye, internet alanında çalışanlar işten çıkarılmaya başladı. 'Şeffaf' e-devlet ise hâlâ bizim buralara uğramadı! İnternet teknolojilerini, bu işin geleceğini ve Türkiye'nin 'e' halini IBM Türk Genel Müdürü Hüseyin Kızıltay ve İxir Genel Müdürü Babür Özden'le konuştuk.

Buket Aşçı


Copyright © 2001, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır