kapat

13.01.2001
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
Magazin
Sabah Künye
Ata Online
Cumartesi Eki
Pazar Eki
Melodi
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
İstanbul
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
E-Posta

Turkport
1 N U M A R A
Sabah Kitap
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 2001
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
Yükümüzü atom sanıyordum
Uyuşturucu kuryeliği nedeniyle Birleşik Arap Emirlikleri'nde 9 yıl hapis yatan Kambur'la evinde konuştuk. "Yükü alırken MKE malı olduğunu söylediler. Atom hammaddesi taşıyoruz diye gurur duydum. Geminin batırıldığı haberiyle gerçeği öğrenip yıkıldım" dedi

Altmışlı yıllarda gencecik bir kartonpiyer ustasıydı... Dört duvar arasında, elleri bembeyaz bir bulamacın içinde; çalışıyordu. Gün gelip o rengin tüm yaşamını değiştireceğini, o "beyaz" yüzünden en büyük uyuşturucu operasyonlarından birinin aktörü olacağını tahmin bile edemiyordu.

60'ların sonlarında, Atlantik'in kartonpiyerlerini döşerken sinema sahibi Tuncer Koşar geldi yanına. Celal'in aradığı fırsattı bu. Gemileri vardı Koşar'ın. Hemen bir liman cüzdanı çıkarttırdı ona. O artık "Kamarot Celal"di.

Denizde geçen yılların ardından Adapazarı Değirmendere Köyü'nde evlendi. Cemile hamile kalınca da karar verdi. Artık deniz yoktu. Kamyonla mal taşımaya başladı ama yaptığı bir kaza denize olan aşkını depreştirdi. Limanda aldı soluğu.

12 Eylül dönemiydi. Denizci olmak için sınava girmek gerekiyordu. "Reis" sıfatıyla kazandı sınavı. Sonra ver elini Brezilya... Rio Grande, San Paula, Vittorio, Detroit, Bombay, Polonya, New Hampton, Fransa, Rio De Jenerio vs...

KISMETİM 1 İLE BULUŞMA
O gün erkenden limana gelmişti. Bir arkadaşı Osman Ayanoğlu'nun gemisinin harekete hazır olduğunu, iyi para verdiğini söyleyince yazıldı hemen Kısmetim 1'in listesine.

7 Ekim 1991'de boya yüklediği İzmit Yarımca Limanı'ndan demir aldı Kısmetim 1. Rotası Pakistan Karaçi idi. Limana yanaştıklarında Celal Reis bir yandan işlemleri tamamlıyor, diğer yandan da liman polisi Yakup Çaça ile sohbet ediyordu. Bir ara, "Bir paketim var. Onu Birleşik Arap Emirlikleri'nin Ajman Limanı'na götürür müsün" diye sordu Çaça. 10 bin dolar verecekti. Anlamıştı: Uyuşturucu! Ama sormadı. Tamam, dedi. Sonra limanda Yakup Çaça ile buluştu. Saniyede el değiştirdi tam 10 kilo eroin. Gramı 100 dolardı. Kıymetliydi paket. Kısmetim 1 bir kez daha demir aldı limandan. Sondan bir öncekiydi. Kaçınılmaz sondan bir önceki...

PATRON ÖLDÜ
Sakin sularda yol almaya başladılar. Bir kaç saat sonra telsizle geldi haber: Patronları Osman Ayanoğlu bir pusuya düşürülüp öldürülmüştü. Bir dakikalık saygı duruşundan sonra devam ettiler yola. Sabaha karşı kaptan çağırdı yanına Celal Reis'i. "Vinci hazırla. Mal yükleyeceğiz" dedi. Şaşırdı Celal Reis. "Kaptan yakında liman yok ki. Nasıl mal alacağız" diye geveledi. Kaptan ısrarlıydı. "Liman, miman şimdi uzun iş. Vergisi var falan. Bu işler karışık. Kafa yorma sen. MKE (Makine Kimya Endüstrisi) yükü alacağız" dedi. Sustu Celal. Belli ki devlet işiydi.

Celal Kambur bugün gibi hatırlıyor o geceyi: "Bir motor yanaştı. Vinçle üç kerede aldım yükü. 100 torbadan fazlaydı. Kaptan, "Aynen devam ediyoruz. Allah selamet versin. Sen git biraz dinlen" dedi. Bu arada deniz de kabarmıştı iyiden iyiye. Fırtınayla boğuşmaya başladık. Zar zor Ajman'a vardık."

Paketi teslim edeceği adam onu bekliyordu. Randevulaşıp ayrıldılar. Saat 10:00'da bir restoranda buluştular. Paketi gece teslim edecekti. Sonra masanın altında saydığı dolarları uzattı ona Pakistanlı.

Saat 23:00 sıralarında bir kayık yanaştı Kısmetim 1'e. Fırlatılan paketi alıp uzaklaştı. Sabah köpek sesleri ile irkildiler. Polis gemiyi sarmıştı. Bütün mürettebatı güverteye dizip arama yaptılar. Celal Kambur'un üzerindeki 10 bin dolar hemen ele verdi onu.

O ağır cezada yargılanırken Kısmetim 1'de altı ay boyunca limanda bağlı kaldı. Mahkemenin sona ermesiyle demir aldı. Gittikten iki ay sonra, Kısmetim 1'in 14 Aralık 1992'de batmış olduğu haberi geldi. Uyuşturucu yüklü olduğunu o zaman öğrendi. O "MKE" malı denilince Pakistan'dan "atom hammaddesi" kaçırdıklarını sanmıştı. Gururlanmıştı hatta, devlet işi yapıyor diye.

TÜRKÇE'YE HASRET KALDI
Dört yıl tek kelime Türkçe konuşmadan geçti. Sonra bir mahkumun hediye ettiği radyoyu kurcalarken bir ses geldi: "Burası TRT Türkiye'nin Sesi Radyosu." Ağlamaya başladı.

İçeri atıldıktan altı yıl sonra bir akşamüstü spiker, "Bugün Adapazarı'nda ölenler arasında İbrahim Kambur da var" deyiverdi. Oğluydu o. Hasretliğine bir de evlat acısı eklendi. Tam dokuz yıl geçip gitti böyle. Özlemlerle, acılarla, pişmanlıklarla, en çok da sabırla yoğrulu tam dokuz yıl.

İyi haber bayram öncesi geldi. Şeyh Said Bin Sultan'ın hastalığı iyileşmiş, iyi hali görülen Celal Kambur da Şeyh Said Bin Sultan'ın şerefine affedilmişti. Atatürk Havaalanı'nda sakin olmaya çalıştı ama gümrükteki görevli kendisine "İyi akşamlar" dediğinde artık gözyaşlarını tutamadı.

Nurhan FIRATLI


Copyright © 2001, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır