kapat

CUMARTESİ EKİ
23.12.2000
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
Magazin
Sabah Künye
Ata Online
Cumartesi Eki
Pazar Eki
Melodi
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
İstanbul
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
E-Posta

YeniBinyil
Turkport
1 N U M A R A
Sabah Kitap
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 2000
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
"Zayiat az..."... Ama tahribat çok...
F-Tipi cezaevleri, ölüm oruçları, af, operasyon... dersler, hatalar, yalanlar...

Bir facia yaşadık. Herkesin aklında sorular, herkesin aklında cevaplar vardı. Ben, benimkileri burada sormaya ve yanıtlamaya çalışacağım:

SORUMLU KİM?
Her şeyden önce şunu görmeliyiz:

Bu korkunç tablo, gelmiş geçmiş bütün cumhuriyet hükümetlerinin adaleti umursamamasının, önemsememesinin eseri... Bugünkü hükümet de, son eylemin ciddiyetini çok geç fark etti ve tüm uyarılara rağmen harekete geçmekte gecikti.

Hem hükümet, hem de Bayrampaşa'daki örgütler bütün barışçı arabuluculuk çabalarına karşın mevcut pozisyonlarından geri adım atmamakta direndiler ve bu feci sonu hazırladılar. Olan, göz göre göre ölüme atılan gençlere oldu.

OPERASYON BAŞARILI MI?
Bu kadar cana malolan bir "Hayat kurtarma operasyonu"na başarılı denebilir mi...? Hayatı kurtarılmaya çalışılanların çoğu öldü. Görüşmeler sırasında mahkumların talepleri yerine getirilmezse ölme kararlılığında oldukları ve bir operasyona karşı ciddi hazırlık yaptıkları konusunda hükümeti uyarmıştık. Operasyonun felaket getirebileceğini defalarca söylemiştik. Operasyon, bunlar bilinerek yapıldı.

TALEPLER ABARTILI MIYDI?
Talepler basında abartıldı. Gerçekten de ilk listede pek çok hukuki-siyasi talep yer alıyordu. Ancak daha ilk görüşmede bunların çoğu gündemden düşmüş ve iş F-tipi konusunda düğümlenmişti.

ÇÖZÜM UMUDU VAR MIYDI?
Görüşmeler neredeyse bir rakamlar pazarlığına dönüşmüştü. F-tipi odalarda en az kaç kişinin kalacağı noktasında çıkmaza girildi. Bakanlık tek kişilik hücreler hazırlatmıştı. Mahkumlar "en az 20 olmalı" diyorlardı. İlk elde bakanlık tek kişilikten vazgeçti. Mahkumlar 18'e indiler. 3 ile 18 arasında bir uzlaşma noktası arandı. Birbirine açılabilen 9'ar kişilik koğuşlar yani 9+9=18 formülü bulundu. Daha sonra 12+6 çıktı ortaya... En son bunun "Makul bir sayı"da olacağı konusunda iki tarafın da güvendiği sivil toplum kuruluşlarının garantör olması tartışılıyordu. Biraz esneklikle bu son formül uygulanabilirdi.

F-TİPİ KORKUSU YERSİZ Mİ?
"Örgüt koğuş egemenliğini yitirmek istemiyor" tezi doğru olsa da işin diğer yanı gözardı edilmemeli: Daha önce cezaevlerinde meydana gelen kimi olaylar, mahkumların F-tipi kaygılarını haklı çıkaracak derecede vahşiydi. Bunları önlemeden ve sorumlularını cezalandırmadan mahkumları hücre sisteminin güvenli olduğuna inandırmak mümkün görünmüyor.

ORUÇ TUTMUYORLAR MIYDI?
Bu, tipik bir Osman Durmuş manevrası... Ancak yine de epey müşteri toplayan bir iddiaya dönüştü. Neyse ki ülkede Tabip Odaları var ve onlar işin aslını kamuoyuna anlattılar: 1996 direnişinden farklı olarak bu kez mahkumlar ölüm orucuna başlarken B vitamini kullanacaklarını açıkladılar ve bu ölümü geciktirdi. Ancak bizim Bayrampaşa'da görüştüğümüz tutuklular 46. günde ayakta zor durur haldelerdi. Nitekim çoğu hükümlü ve tutuklu operasyondan sonra da ölüm orucunu sürdürme kararlılığını belirttiler.

BATI'DA DA VAR MI?
Doğru. Nitekim arabulucular olarak Avrupa İşkenceyi Önleme Komitesi'nin Başkanı ve yardımcısı ile de görüştük. Onlar da F-tipi'nin Batı standardında olduğunu teyit ettiler. Anlaşılmayan nokta şu: Hiçbir Batı ülkesinde 12 bin siyasi mahkum yok. "Standart"ı orada yakalayamıyoruz.

BUNLAR "TERÖRİST" Mİ?
Sadece şu örnekle cevaplayayım: Af çıkmasaydı, bugün Adalet Bakanı'nın arabuluculuk çalışmalarından dolayı teşekkür ettiği heyetten Oral Çalışlar da yazdığı bir yazıdan dolayı "terör suçlusu" olarak mahkum olacak ve F tipi cezaevine konulacaktı.

KULLANILDIK MI?
Bunu söylemek zor. Devlet içinde çoktandır bir an önce operasyon isteyen bir klik olduğunu tahmin etmek zor değil. İçişleri'nin bir yıldır hazırlık yaptığı söylendi. Mutlaka ortada bir "B planı" vardı. Ancak cezaevindekilere makul bir "A planı" kabul ettirilebilseydi, o sivil toplum kuruluşlarının gözetimi altındaki bir anlaşmaya rağmen "B planı"nı devreye sokmak o kadar kolay olmazdı diye düşünüyorum.

SANSÜR?
"Devleti acz içinde gösteren yayınlar" yasaklandı. Oysa sorun, devletin acz içinde olmasıydı; bunu yazmak değil...

Devletin güvenlik ihtiyacı, bir kez daha halkın haberdar olma hakkının önüne geçti.

ARABULUCULAR
Birinin hakkını teslim etmeliyiz: Fazilet Partisi milletvekili Mehmet Bekaroğlu bütün bu kriz boyunca ölümler olmasın diye canını dişine takarak uğraştı. Sağduyunun, duyarlılığın, insanlığın simgesi olarak sivrildi.

AYDINLAR?
Arabulucu olarak Bayrampaşa'ya giren yazarlardan hiçbiri kendisi için "Aydın" sıfatı kullanmadı. Birileri onlara bu sıfatı yakıştırdı, sonra da eleştirdi.

ADALET BAKANI
Prof. Hikmet Sami Türk, konuya eğilmekte çok geç kaldı. Sonra uzlaşmacı ve insancıl bir yaklaşım sergiledi. Ancak bir noktada operasyona evet demek zorunda kaldı ve "Sivil toplum kuruluşlarıyla değerlendirmeler yapılıp insani koşullar sağlanmadan F tipine asla sevk yapılmayacak" açıklamasından bir gün sonra uygulamayı bir emrivakiyle başlatarak inandırıcılığını yitirdi.

F-TİPİ SAĞLIKLI MI?
Cezaevindeki bir mahkum "Yürüyüş yapan polisleri gördünüz. O polisle bir hücrede baş başa kalmayı düşünün, neden direndiğimizi anlarsınız" dedi.

Sağlıklı bir adalet reformu yapılmadan F tipini uygulamanın yeni sorunlar yaratabileceği ortada... Kaldı ki, tecritin insanı hiçleştiren ek bir cezalandırma olduğu da kesin.

KOĞUŞ MU OLSUN?
Hücrenin alternatifinin ille de koğuş olması gerekmez. Kimse bugünkü sistemi de savunmuyor. Ancak bir orta yol bulunmak zorunda. Bir başka yanılgı da şu: F tipi ile koğuş sistemi kaldırılmış olmuyor, sadece siyasi mahkumlar koğuşlardan alınıp hücrelere konuluyorlar. Çete reisleri, mafya babaları, adli suçlular için koğuşlar ve ağalık sistemi sürecek.

SORUN ÇÖZÜLDÜ MÜ?
Son olarak, sorunun bittiğini sananlara, böyle şiddete dayalı bir çözümün sağlıklı bir çözüm olmadığını hatırlatmak istiyorum.Sağlıklı çözüm, gerçekten adil bir devlet kurabilmekten geçiyor.Meşruiyetini gücünden çok, adaletinden alan bir devlet...


Copyright © 2000, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır