kapat

CUMARTESİ EKİ
23.12.2000
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
Magazin
Sabah Künye
Ata Online
Cumartesi Eki
Pazar Eki
Melodi
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
İstanbul
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
E-Posta

YeniBinyil
Turkport
1 N U M A R A
Sabah Kitap
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 2000
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
Ona derler Kasap Melahat
İkinci Bahar'ın Kasap Melahat'i Meral Okay, Çerkez kızıdır. Bütün Çerkezler gibi şehvetle yemek yer, misafirine de aynı şekilde şehvetle yedirir. Laf aramızda, etten de çok iyi anlar. Kıyma nedir, et nedir, nasıl pişirilip yenir, bilir

İtiraf etmeliyim ki şimdiye kadar en leziz geçen yemekli sohbet buydu. Nedeni, Meral Okay'ın ağzının tadını iyi bilmesi. Öyle "Yok kilo alırım, yok diyetteyim" diyenlerden değil. Her şey usulüne göre... "Önce fındık lahmacun getirin, sonra bir içli köfte, dolma, üstüne de Ali Nazik getirin. Bir de gavur dağı lütfen." Okay, bu yemekleri art arda sıralarken ben şaşkın şaşkın bakıyorum. Bana dönüp "En iyi Ali Nazik Develi'de yapılır. Parmaklarını yiyeceksin" diyor. Hadi hayırlısı. Bakalım masadan kalkabilecek miyiz?

Fındık lahmacunlar geldiğinde bizim sohbet de başlıyor. Meral Okay'ı artık hepiniz tanıyorsunuz herhalde. 'İkinci Bahar'ın 'Kasap Melahat'i. Ancak onu sadece böyle tanıtırsam büyük haksızlık etmiş olurum... Hangi kapıyı açsanız arkasından gülen yüzüyle Meral Okay çıkar. Hatta önce "Haydaaaa, şimdi de burada, kimin nesidir bu kadın" dersiniz. Sonra bu duruma alışmanız gerektiğini anlamaya başlarsınız. O herkesi tanımaktadır ve kaçış yoktur, artık sizi de tanıyacaktır. Sezen Aksu ile röportaj yapayım dersiniz, bir bakarsınız ikisi oturmuş kikir kikir sohbet ediyor. Meğer eskiden beri arkadaşıymış. Beraber otururken telefonu çalar, arayan Tunç Başaran'dır. Ya da kapıdan Metin Akpınar içeriye giriverir...

Nasıl oluyor da bu kadar çok insanı tanıyor diye soruyorum elbette. Meral Okay Ankara'da doğduktan sonra babası subay olduğu için o şehir senin bu şehir benim gezmiş. Fakat ortaokuldan itibaren bütün gençliğini Ankara'da geçirmiş ve işte o yıllarda bu tip bağlantılarını kurmaya başlamış. "Ankara'dayken de hareketli bir çocuktum. Bir de 70'lerdi, herkes sokaktaydı, her şeyi sokakta konuşuyorduk. Okulu bitirdikten sonra hemen çalışmaya başladım, Toprak Mahsulleri Ofisinde devlet memuru olarak. Oradan da TBMM'ye geçtim, Halkla İlişkiler'e. 1983 yılında da İstanbul'a yerleşmeye karar verdim ve Günaydın gazetesinde çalışmaya başladım."

ANKARA RUHU BASKIN
Bütün bunlar olurken bir de o zamanların ünlü oyuncusu Yaman Okay ile evlenmeye karar verince olanlar olmuş. Örneğin Sezen Aksu ile karşılaşması bu zamana denk geliyor. Yaman Okay'ın yakın arkadaşı olan Aksu, gelini yakından tanımak istemiş ve tanıdıktan sonra da bir daha ondan vazgeçememiş. "Bir de" diyor Okay, "Ankaralılar birbirine çok düşkündür. İstanbul'da basında çalışan insanların büyük bir kısmı Ankara kökenliydi o zamanlar ve biz müthiş bir dayanışma içindeydik. Ankaralılık ruhu içindeydik. Hâlâ da o ruh duruyor bende."

O Ankaralılığı falan anlatırken ben de kendimi çiğköftelere kaptırmamaya çalışıyorum. Fakat o durmuyor, devam ediyor. Yaman Okay ile sinema camiasına giren Meral Okay, bir müddet sonra sinema prodüksiyonlarında çalışmaya başlamış. Kamera arkasını o kadar sevmiş ki bir gün bile acaba oyuncu olabilir miyim diye düşünmemiş. Fakat bu arada zaten hemen hemen her filmde figüran olarak oynuyormuş. Onu keşfeden ise Zeki Ökten olmuş.

YAMAN TECRÜBE
İkinci Bahar'da oynamasına ise yine bir yemek masasında karar verilmiş. Şener Şen ve Yavuz Turgul, Okay'a bakıp, "İşte kasap Melahat" demişler. Olur mu, olmaz mı derken, her gün sete gidip gelmeye başlamış. Okay, "Bundan 10 yıl önce olsa hayatta böyle bir iş yapmazdım. Oysa artık her şeye 'Neden olmasın' gözüyle bakıyorum" diyor.

Böyle olmayı ise eşini, yani Yaman Okay'ı kaybettikten sonra öğrenmeye başlamış. Bu tecrübesini şöyle anlatıyor: "Hayatın içinde başka dersler, başka terbiyeler var. Ölüme yaklaştığın anlar. Ölüme dokunduğun anlar. Yaman ile yaşadığım böyle bir ders. Her saniye, her dakika ölüme çok hızlı giden bir adam. Ne parayla, ne sevgiyle, ne duayla, ne ilaçla değiştirebileceğin bir durumda çaresiz kalıp sadece izlemek... Yeryüzünde bundan daha vahşi bir şey yok. Bir tuhaf program var ve ben buna ancak o zaman inandım. Doğulular buna kader diyor ve ben de öyle diyorum."

Obur değilim, ağız tadım iyi
Meral Okay, yaşadığı bütün olaylardan çok ders almış. Birincisi hayat kısa ve hafif bir şeydir, aslında temel olan şey o andır ve o anı korumak çok kıymetlidir. İkincisi sevdiğin insanlara çok daha yakın durman gerekir. Üçüncüsü ise insan olarak haddini bilmeyi öğrenmek. Okay, "Sonra kendine biçtiğin bütün o roller ve görevlerin çok büyük bir değeri kalmıyor. A, ben onu yapamam, bana yakışır mı, yakışmaz mı... Yok ya. Niye denemeyelim? Belki iyi olacak. Belki hayatının en kıymetli tecrübelerinden biri olacak." diyor ve devam ediyor: "İkinci Bahar benim için öyle oldu. Ömrümün çok değerli tecrübelerinden biri oldu. Ve ben bunu bir mücevher gibi saklayacağım."

ETTEN İYİ ANLAR
Bu arada ben şimdiye kadar hiç tatmamış olduğum Ali Nazik'ten bir lokma aldığım anda dünyam değişiyor. Okay da benden farklı değil hani. Bir elinde çiğköfte, diğerinde Ali Nazik. Yemeyi çok seviyor olmalı... "Hiç sevmem" diye cevap veriyor. Yalana bakınız. Devam ediyor: "Şu olsa da yesem demem. Belki de çocukluğumdan itibaren çok iyi mutfaklarla beslendiğim için. Çerkezim ben ve bizim evde şölen sofraları kurulur, şehvetle beslenilir ve yedirilir. Gelene kulağından

burnundan bile yemek verilir. Şunu çok iyi anladım ki insanın ağzında çocukluk tatları kalıyor. Küçük yaşlarda oturduğumuz İskenderun'un benim çocukluğumda çok önemli bir yeri var. Kebaplar, humus, şalgam suyu... Benim çocukluk lezzetlerim bunlar. Okuldan çıkıp, karşıdaki esnaf lokantasına gider, kebap yerdim. Şimdi de hala bunları seviyorum ama asla bir obur değilim."

Kilolarının sebebi ise yıllar önce gördüğü bir tedaviymiş. Aslında istese fazlalıklarını verebileceğini söylüyor, ama zaten hiçbir zaman bunu istememiş ki. "O yüzden belki de böyle arsız arsız dolaşıyorum, mini etek giyiyorum" diyor ve devam ediyor: "Ben giyerim Agop düşünsün."

Peki Kasap Melahat, yani Meral Okay etin iyisinden de anlar mı? "Anlarım, çünkü etin içinde doğdum. Ayrıca benim annem benim diyen kasaptan iyi et işler." diyor. Bu arada çok da güzel yemek yapıyor Okay. Yalnız iki kişi için altı kişilik yemek hazırlamak gibi bir problemi var. "El lezzetin varsa her yemeği iyi yaparsın ve en tehlikelisi odur" diyor.

Bu işin sonu yok. En başta da tahmin ettiğim gibi masadan kalkmak çok zor olacak. Yürümek hemen hemen imkansız. Okay'ın boş bulunduğu bir anda hemen yerimden kalkıp oradan kaçıyorum. O ise arkamdan bas bas bağırıyor: "Daha ceviz tatlısı yiyecektik, nereye?"

ASLI E. PERKER


Copyright © 2000, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır