kapat

19.12.2000
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Ramazan Özel
Spor
Magazin
Sabah Künye
Ata Online
Cumartesi Eki
Pazar Eki
Melodi
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
İstanbul
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
E-Posta

YeniBinyil
Turkport
1 N U M A R A
Sabah Kitap
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 2000
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
İtiraf Ankara'yı sarstı
ANAP'lı Atak'ın iddialarıyla aralanan Dr. Necdet Güçlü cinayeti Ankara'ya bomba gibi düştü. Kamuoyu katilin kimliği ile ilgili bir açıklama beklerken, olayın tanıkları sessiz kalmayı yeğledi

ANAP İl Başkanı Cengiz Atak'ın Dr. Necdet Güçlü'nün öldürülmesi olayıyla ilgili olarak yaptığı itiraflar siyasi kulislere bomba gibi düştü. Açıklamalar art arda geldi. Ancak katilin gerçek kimliği konusunda farklı görüşler ortaya atıldı. Önce MHP İçel Milletvekili Ali Güngör, ardından ANAP Ankara İl Başkanı Cengiz Atak'ın "Katili biliyorum ama açıklayamam" şeklindeki açıklamaları zihinlerde soru işareti bıraktı. Dava dosyasında adı geçmeyen ancak ANAP'lı Atak'ın itirafıyla sürpriz bir şekilde ismi gündeme gelen Aytekin Yıldırım ve olaya tanık olanlar, aradan geçen 30 yıla rağmen sessiz kalmayı yeğlediler.

TAKSİDEN ATEŞ EDİLDİ
Güçlü cinayetindeki sır perdesinin aralanması için davada tanık olarak dinlenen Hacı Korkmaz'ın mahkemenin karar metnine de yansıyan ifadesi, sırrın açığa çıkarılmasında önemli ipucu veriyor:

"Numune Hastanesi önündeki durakta dört kişi arabama bindiler, İhtisas Hastanesi önünden geçerek Hacettepe'ye gideceklerini söylediler. Hareket ettim, Samanpazarı'ndan inen yol kavşağına yaklaştığımızda, sağ taraftan bir grubun ateş ederek bize doğru geldiklerini gördüm. Arabadakiler dönmemi söylediler, geriye manevra yaparken müşteriler kapıyı açarak karşı tarafa doğru ateş etmeye başladılar, halk etrafımızı çevirdi. Bu arada arabada bulunanlar kaçmışlar, olay yerinde doktorun öldürüldüğünü öğrendim. Arabam da kurşun yarası aldı."

Atak'a göre, o takside 3 kişi vardı: Ali Güngör, İbrahim Doğan ve Aytekin Yıldırım. Bu üç kişiden Güngör ve Doğan yakalanıp cinayetten yargılandı, Yıldırım ise kaçtı, adı dava dosyasına bile girmedi.

Çirkin iftiraya bir açıklama
KAPANAN Yeni Türkiye Partisi'nin eski genel başkanlarından, Sivas eski Milletvekili ve basın şeref kartı sahibi Nihat Doğan, MHP'li Ali Güngör'ün SABAH Yayın Grubu Başkanı Zafer Mutlu'ya attığı iftirayla ilgili şu açıklamayı yaptı: "Ben Nihat Doğan, Zafer Mutlu'nun dayısı, yani annesi Nebahat Mutlu'nun kardeşiyim. Nebahat Mutlu rahmetli veteriner müdürlerinden Rıza Doğan ve Kamile Doğan'ın kızıdır. Kızkardeşleri Melahat Türünk ve Yıldız Özsarı, erkek kardeşi de Nihat Doğan'dır."

YILDIRIM GÜNGÖR'ÜN HEMŞEHRİSİ
Katil tarifine uygun olarak adı gündeme gelen Aytekin Yıldırım Tarsus Hacıbozan Köyü doğumlu. 1966'da Siyasal Bilgiler Fakültesi'ne girdi, Yıldırım, SBF'de, Kürşat Özkan Hukuk Fakültesi'nde, şu anda Meclis'te doktor olarak görev yapan Dr. İbrahim Doğan da Tıp Fakültesi'nde Ülkü Ocakları şubesini kurdular. 15 Mayıs 1969'da şubeler birleştirilerek Ülkü Ocakları Derneği kuruldu, başkanlığı'na Aytekin Yıldırım getirildi. Ülkü Ocakları'nın kurucuları arasında Aytekin Yıldırım'ın yanı sıra, Kürşat Özkan, İbrahim Doğan (Meclis'te doktor), Zeki Göncü, Ramazan Ceylan (Mirzaoğlu), Turan Güven, Mehmet Keleş (Göktolga), İsmet Tuncer, Ali Güngör (Milletvekili), Ramiz Ongun yeraldı. Aytekin Yıldırım, gerçek katili 30 yıl boyunca saklayan Tarsuslu Ali Güngör'ün hemşehrisi. Yıldırım, emekliye ayrıldıktan sonra da hem ticarete atıldı, hem de 1997'de MHP'ye katıldı. Olaylı kongrede Tuğrul Türkeş'i destekledi. Halen ticaretle uğraşıyor.

GÜNGÖR SESSİZ
MHP İçel Milletvekili Ali Güngör ise, "Ben söyleyeceklerimi mahkemede, mahkemeye verdiğim dilekçelerde söyledi. Ekleyecek bir şeyim yok" dedi.

DİSİPLİN TEBLİGATI
MHP Grup Yönetimi'nce Grup Disiplin Kurulu'na sevk edilen Güngör'e disiplin incelemesiyle ilgili ilk resmi tebligat yapıldı.

Mahkemeye bile çıkmadım
DR. Necdet Güçlü cinayetinde adı geçen Sağlık Bakanı Osman Durmuş, iddiaları şöyle yanıtladı: "O zaman lise mezunu olan çocuğun iddiaları mahkemede de vardı. Sonuçta bu davada Osman Durmuş, hakim karşısına çıkmamış. Beraat da yok af da yok. Yani takipsizlik. Yani incelemeye değer bulunmamış. O dönemde, babamı kaybetmişim. Değil silah alacak, kitap alacak param bile yoktu. Röntgen teknisyeni olarak okuyorum. Her gün bunların hepsi oralarda konuşuldu. Taraf olanlar söyledi. İddiadan öteye gidemedi. Silah atılması, rahmetli Güçlü'nün ölümü, İbrahim Bey, bunları duydum ama görmedim."

Planlayıcı değilim
ŞAHSINA ait tuz kamyonunun eylemde kullanıldığı iddia edilen Devlet eski Bakanı ve Sadi Somuncuoğlu, yazılı bir açıklama yaptı. Şöyle dedi: "Dr. Güçlü'nün ölümüyle sonuçlanan olayda benim tuz kamyonumun kullanıldığı iddiası doğru değildir. O dönemde ne tuz kamyonum ne normal kamyonum vardır. Türk Ocakları merkez müdürüydüm. Ankara Emniyeti'nden ekip gelerek bir araştırma için Türk Ocakları binasındaki tüm şahısları Emniyet'e götürme emrini aldıklarını bildirdi. Otobüsle Emniyet'e gittik. Yüzleştirmeden 'Sizin işiniz bitti gidebilirsiniz' denildi. Oolayın şahidi ve sanığı olarak şahsıma bir işlem yapılmadı."

Mirzaoğlu tedirgin
Olaya karıştıktan sonra soyadını değiştirdiği ortaya çıkan Devlet Bakanı Ramazan Mirzaoğlu ise şöyle konuştu: "Geçmişteki olayları sık sık gündeme getirmenin kimseye yararı olmaz. Benim olaylarla alakam yok. Anlatanlar olayı karıştırmış. Ben soyadımı değiştirdim. Ama, köyümün adını aldım. Köyümün adı Hacımirza'dır. Ben de bu soyadını aldım. 1983'te soyadımı değiştirdim. Sülalemizde 3 aile daha bu soyadını aldı." Mirzaoğlu, kardeşlerinin kendisiyle aynı soyadını taşıyıp taşımadığını sorusuna ise, "Kardeşle-rim soyadını değiştirme-diler. 3 aile aldı, ben de uygun buldum, soyadımı değiştirdim" dedi.

İhtilal oldu sandım
ANAP Grup Başkanvekili Beyhan Aslan ise cinayetle ilgisi olmadığını açıklayarak, kendisinin vurulma olayını anlattı: "Site yurdunda öğrenci başkanıydım. Yaralama olayı 9 Nisan 1970'te oldu. O gün gece yarısı saat 02.30'a kadar ders çalışmıştım. Tam yeni uyumaya başladığım sıra, büyük bir gürültü ile uyandık. Ben o an ihtilal olduğunu sandım. Yanımdaki arkadaş bana ayağımdan kan geldiğini söyleyince, vurulduğumu anladım. Sonra anladık ki, karşıt gruplar, bizlerin kaldığı odaları hedef seçerek, silahla taramışlar. Bu olay yankı uyandırdı. Öğrenci hareketlerini hızlandırdı. Vurulmamla, doktorun öldürülmesi arasında bir bağlantı yoktur."


Copyright © 2000, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır