kapat

10.12.2000
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Ramazan Özel
Spor
Magazin
Sabah Künye
Ata Online
Cumartesi Eki
Pazar Eki
Melodi
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
İstanbul
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
E-Posta

YeniBinyil
Turkport
1 N U M A R A
Sabah Kitap
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 2000
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
NECATİ DOĞRU(ndogru@sabah.com.tr )


Gerçeğin hortumlama dışında bir kaç yüzü daha var!

Gerçeğin tek bir yüzü yok, 6 yüzü var, 16 yüzü, belki de 50 yüzü...

İrdelediğin, sorguladığın, bulmaya çalıştığın gerçeğin çapına, büyüklüğüne, karmaşık yapısına bağlı... "Hakikatin 6 yüzü olduğuna" dikkat çekenler kanıt olarak hayattan örnekler de verirler.

Kitaplarda yazılı...

Şu olayı anlatırlar...

Yıl 1974'tür...

Ecevit yine Başbakan....

Almanya'ya gidecek, oradaki işçilerimize bir konuşma yapacak ve ertesi gün Washington'da NATO Başbakanları toplantısına katılacak. Bizim Başbakan işçilere seslenirken konuşmasının bir yerinde lafı; dost saydığımız Avrupa'ya, ABD'ye getiriyor ve "Üstüme varmasınlar, duvarın öbür tarafına geçerim..." diyor.

***

Duvar: Berlin Duvarı...

O zaman henüz yıkılmamış...

Öbür taraf: Varşova Paktı...

Batı gazeteleri bizim Başbakan'ın konuşmasını önemsiyorlar, birinci sayfalarından yayınlıyorlar. Ertesi gün Washington'da NATO Başkanları toplantısı da yapılıyor. Bizim Başbakan da katılıyor.

Ve akşam kokteyl parti....

Gruplar buluşuyor...

Ayaküstü kadehler tokuşuyor...

Gülüşmeler, konuşmalar...

Fakat bizim Başbakan yapayalnız, yanına kimse gelmiyor. Bir süre sonra, o dönem dünya liderler sıralamasında yüksek bir karizmanın sahibi Alman Başbakanı Schmidt, köşede bir başına dikilen bizim Başbakan'ın yanına geliyor ve gülerek şunu söylüyor: "Genç meslektaşım, büyüklerle oynarken elindeki kağıtların uzun olmasına dikkat et. Kağıtların iyi değilse blöfünü görürler..."

***

Gerçeğin bir yüzü yok...

Gerçeğin 6 yüzü var...

Duvarın öbür yanına geçebilirsin...

Bu bir gerçek....

Ama güçlüysen geçebilirsin...

Bu da ikinci gerçek...

Olayı irdelemeyi sürdürürsen üçüncü, dördüncü, beşinci, altıncı gerçeğe de ulaşabilirsin.

Hakikatin 6 yüzü var....

Acaba 7 milyar doların kaçıp gitmesine sebep olan son "spekülatif kriz..." Avrupa Birliği'ne kafa tutmanın bir bedeli olarak mı çıkartıldı? Arkasında IMF'nin bulunduğu bir ekonomik program yürürken ve herşey iyiye gidiyor denilirken niçin, neden çıktı bu kriz?

Hadi bizim hükümet beceriksiz..

IMF de mi mıymıntı?

IMF niçin görmedi bu krizi?

***

Acaba gerçeğin öbür yüzü ya da yüzleri nedir? Son krizin alıp yere vurduğu Demirbank'ın batışı olayında da gerçek; "Devlet hem büyütür, hem öldürür" sapık anlayışı mıdır?

Öyle anlaşılıyor...

Göz göre göre batırdılar Demirbank'ı... Demirbank, son 10 yılda hep Hazine ile Merkez Bankası'nın benimsediği "sıcak para politikasına" göre strateji çizmiş bir banka. İçeriden paraları topluyor, devletin Hazine kağıdına yatırıyor. Dış bankalarda depolar yapıp, onlardan krediler alıyor, Türk Lirası'na çeviriyor yine Hazine'nin yüksek faizli bonolarına yatırıyor. Yüksek faizden kazanıyor. Bankacılık sisteminde ikinci ligden birinci lige çıkıyor. Özel sektör bankaları içinde beşinci büyük banka oluyor.

Demirbank'ı teşvik eden devlet...

Onu büyüten devlet...

Ona lig atlatan yine devlet...

Şu rakamlara bakın: 10 yıldır Hazine bonosu ve devlet tahviline en çok işlem gerçekleştiren banka Demirbank oldu. Geçen yıl bono ve tahvildeki payı tek başına yüzde 64'e çıktı. 1999'da tüm bankaların kamu kağıdı satışlarının toplamı 948 katrilyon lira olurken, bu işlemlerin 603 katrilyon lirasını tek başına Demirbank gerçekleştirdi.

***

Demirbank kredi buharlaştırmamış...

Hortumlama yapmamış...

Topladığını devlete yatırmış...

Devletin yüksek faizinden kazanmış...

Vergisini de vermiş...

Faizlerin yüzde 3 ile yüzde 35 bandına inmesi için hükümet ile IMF'nin birlikte hazırladığı programa da büyük destek vermiş.

İşte gerçeğin öbür yüzü...

Devlet büyüttü, devlet öldürdü...

Aslında Demirbank'ın parasına ortalama yüzde 35'le Hazine Bonosu ve devlet tahvili satarak ve sonra onun batışını seyrederek bankanın parasına bir bakıma el koydular.

Osmanlı gibi...

***

Devlet bunu hep yapıyor...

Aslında devlet değil politikacı...

Politikacı devletin teşviklerini kullanarak önce Hazine kaynaklarını hortumlatıyor.

Saha açıyor, rant yaratıyor.

Şirketi, holdingi, kişiyi zenginleştiriyor... Onu zenginleştirirken, siyasi partiye, siyasetçiye, bürokrata, memura da komisyon, rüşvet üretiyor.

Sonra da öldürüyor.

1970'de "tahsis" verdi.

Demir-saç zengini yarattı.

Sonra "karaborsacılar, soyguncular, halkın kanını emiciler" diye onların üzerine gitti, adamları aldı içeri tıktı. Büyük vergi cezaları ile çökertti.

1980'de "Vergi İadesi" verdi.

Hayali ihracatçı yarattı...

Sonra da; "Hayaliciler, Hazine talancıları" diye onları kovalamaya başladı. 15 yıldır kovalıyor.

1990"da "izin" verdi.

Kumarhaneciler yarattı...

Sonra da; "Halkı kumara alıştırdılar, ocak söndürdüler" diye adamları ahlaksız, mafya, kan emici ilan etti.

2000 yılında "Açık pozisyon tutma, kamu kağıdına aşırı yüklenmeye göz yumma" yaptı.

Bankacı zenginler yarattı...

Şimdi de onları öldürüyor.

Gerçeğin hortumlama dışında bir kaç yüzü daha var. Yok mu?

Yazarlar sayfasina geri gitmek icin tiklayiniz.

Copyright © 2000, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır